Hissonulabilir, Assimiable 

Rus filozof ve sanat adamı, romancı Tolstoy, "Sanat Nedir" isimli eserinde dilin düşünceleri, sanatın da duyguları naklettiklerini, sanatın başlıca görevi ise; duyguları sindirilebilir assimiable ve hissolunabilir bir şekilde ifade etmekten ibaret olduğunu savunur. Sanat ilimleri bilgi alanından sanat alanına geçirir. O, güzel ve doğru ve sadeden ibaret olan ülküsünü anlatmıştır romanlarında. Türk şiirinde bu hissolunabilirlik, sindirilebilirlik Türk şiirinde özel bir bahis olarak incelenebilir. Akif, Arif Nihat, A. Hamit, özellikle Yahya Kemal de aklolunabilirlik ile hissolunabilirlik, nasıl müştereken şiirin anlatımına yüklenmiştir, büyük bir estetik bahistir. Yahya Kemal derinden derine hisseden bir insandır. Onda ideolojilerin kelimeleri tırmalayıcı bir kullanımı yoktur. Onun sanatta tez anlayışı ayrı bir bahistir. Böyle çok şiiri vardır.

Duyuş ve Düşünüş 

Şiirinde ölümü nasıl hissedilen ve duyulan bir şekilde anlatır.

Sevdiklerim göçüp gidiyorlar birer birer 
Ay geçmiyor ki almayayım gamlı bir haber. 

Kalbim zaman zaman bu haberlerle burkulu; 
Zihnim düşünceden dağınık, gözlerim dolu. 

Kaybetti asrımızda ölüm eski hüznünü, 
Lakayd olan muhimsemiyor gamlı bir günü. 

Çok şey bilen diyor: 'Gidecek her gelen nesil 
Ey sade-dil Bu bahsi hayatında böyle bil 

Hiç durmadan, hayat öğütür devreden bu çark, 
Ölmek sırayladır, sıralanmakta varsa fark. 

İlmin derin görüşleri, aklın hükümleri 
Doldurmuyor boşalmış olan hisli bir yeri.

Yahya Kemal Beyatlı 

***

Eylül Sonu 

Günler kısaldı. Kanlıca'nın ihtiyarları 
Bir bir hatırlamakta geçen sonbalarları. 

Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa... 
Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa... 

İçtik bu nadir içki'yi yıllarca kanmadık... 
Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık! 

Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor; 
Lakin vatandan ayrılışın ıztırabı zor. 

Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sahile, 
Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile

Bu şiir de anlatılmaktan öte hissetmektir, fanilik ve göç.

Bediüzzaman da ölüm ve yaşama zevkinin çatışmaya girdiği bir ortamda, güzellikleri seven ve güzellikleri seyir için yaratılan insanın, ölümü görünce yüreğinde meydana gelen burukluğu işte şu sözün girişinde sanat felsefesi, estetik, hissedilebilirlik ve duyumsanabilirliği nasıl anlattığına bakalım. Seni yerine koyamadığımız için dövünmüyoruz ki, büyük sanat adamı.

"Hâlık-ı Rahîm ve Rezzâk-ı Kerîm ve Sâni-i Hakîm şu dünyayı âlem-i ervâh ve ruhâniyât için bir bayram, bir şehrâyin sûretinde yapıp, bütün esmâsının garâib-i nukuşuyla süslendirip, küçük büyük, ulvî süflî herbir ruha ona münâsip ve o bayramdaki ayrı ayrı hesabsız mehâsin ve in'âmâttan istifade etmeye muvâfık ve havâs ile mücehhez bir cesed giydirir, bir vücud-u cismânî verir, bir defa o temâşâgâha gönderir. 

"Hem, zaman ve mekân cihetiyle pek geniş olan o bayramı asırlara, senelere, mevsimlere hattâ günlere, kıtalara taksim ederek, herbir asrı, herbir seneyi, herbir mevsimi, hattâ bir cihette herbir günü, herbir kıtayı, birer tâife, ruhlu mahlûkatına ve nebâtî masnuâtına birer resm-i geçit tarzında bir ulvî bayram yapmıştır. Ve bilhassa rûy-i zemin, hususan bahar ve yaz zamanında masnuât-ı sağîrenin tâifelerine öyle şâşaalı ve birbiri arkasında bayramlardır ki, tabakât-ı âliyede olan ruhâniyâtı ve melâikeleri ve sekene-i semâvâtı seyre celb edecek bir câzibedarlık görünüyor; ve ehl-i tefekkür için öyle şirin bir mütâlâagâh oluyor ki, akıl tarifinden âcizdir. Fakat, bu ziyâfet-i İlâhiye ve bayram-ı Rabbâniyedeki ism-i Rahmân ve Muhyî'nin tecellîlerine mukabil ism-i Kahhâr ve Mümît, firâk ve mevt ile karşılarına çıkıyorlar. 

Şu ise, rahmetinin vüs'at-i şümûlüne zâhiren muvâfık düşmüyor; fakat, hakikatte birkaç cihet-i muvâfakati vardır. Bir ciheti şudur ki: 

Sâni-i Kerîm, Fâtır-ı Rahîm, herbir tâifenin resm-i geçit nöbeti bittikten ve o resm-i geçitten maksud olan neticeler alındıktan sonra, ekseriyet itibâriyle dünyadan, merhametkârâne bir tarz ile tenfîr edip usandırıyor, istirahate bir meyil ve başka bir âleme göçmeye bir şevk ihsan ediyor ve vazife-i hayattan terhis edildikleri zaman, vatan-ı aslîlerine bir meyelân-ı şevkengîz, ruhlarında uyandırıyor. 

Hem o Rahmân'ın nihayetsiz rahmetinden uzak değil ki, nasıl vazife uğrunda mücâhede işinde telef olan bir nefere şehâdet rütbesini veriyor ve kurban olarak kesilen bir koyuna, âhirette cismânî bir vücud-u bâkî vererek Sırat üstünde sahibine burak gibi bir bineklik mertebesini vermekle mükâfatlandırıyor; öyle de, sâir zîruh ve hayvanâtın dahi, kendilerine mahsus vazife-i fıtriye-i Rabbâniyelerinde ve evâmir-i Sübhâniyenin itaatlerinde telef olan ve şiddetli meşakkat çeken zîruhların, onlara göre bir çeşit mükâfat-ı ruhâniye ve onların istidadlarına göre bir nevi ücret-i mânevîye, o tükenmez hazîne-i rahmetinde baîd değil ki, bulunmasın. Dünyadan gitmelerinden, pek çok incinmesinler; belki memnun olsunlar.

Lâkin, zîruhların en eşrefi ve şu bayramlarda kemiyet ve keyfiyet cihetiyle en ziyâde istifade eden insan, dünyaya pek çok meftun ve mübtelâ olduğu halde, dünyadan nefret ve âlem-i bekâya geçmek için, eser-i rahmet olarak, iştiyâkengîz bir hâlet verir. Kendi insaniyeti dalâlette boğulmayan insan, o hâletten istifade eder, rahat-ı kalb ile gider. Şimdi, o hâleti intâc eden vecihlerden, numune olarak beşini beyân edeceğiz. 

Birincisi: İhtiyarlık mevsimiyle dünyevî, güzel ve câzibedar şeyler üstünde fenâ ve zevâlin damgasını ve acı mânâsını göstererek, o insanı dünyadan ürkütüp, o fânîye bedel, bir bâkî matlûbu arattırıyor. 

İkincisi: İnsanın alâka peydâ ettiği bütün ahbablardan yüzde doksan dokuzu, dünyadan gidip diğer bir âleme yerleştikleri için, o ciddî muhabbet sâikasıyla o ahbabın gittiği yere bir iştiyak ihsan edip, mevt ve eceli mesrurâne karşılattırıyor. 

Üçüncüsü: İnsandaki nihayetsiz zayıflık ve âcizliği, bâzı şeylerle ihsâs ettirip, hayat yükü ve yaşamak tekâlifi ne kadar ağır olduğunu anlattırıp, istirahate ciddî bir arzu ve bir diyâr-ı âhere gitmeye samimi bir şevk veriyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.