Emin Talha KARAMUSA

Emin Talha KARAMUSA

Hocalı Katliamı ve bir resim sergisinin düşündürdükleri

Müslüman ve Türk dünyası için büyük bir acı olan ‘Hocalı Katliamı’nı anma programı kapsamında Azerbaycan Ankara Büyükelçiliği, TBMM’de bir sergi düzenlenmiş.

Öncelikle ‘Hocalı Katliamı’ (Azerice: Xocalı soyqırımı) nedir diye hatırlayacak olursak.

Sovyetler Birliğinin dağılma sürecinde; Ermenistan, Azerbaycan topraklarında Ermenilerin yoğun olarak bulunduğu ‘Dağlık Karabağ’ı çok vahşi ve hayasızca işgal etmesi, Azerbaycan’ın yapısal sorunlar nedeni ile mukavemet gösterememesi sonucu, yakın zamanda bitmesine kadar sürecek 29 yıllık ‘kara dönem’in yaşanmasına sebep olmuştur. Bu kara dönemde Azerbaycan, topraklarının yaklaşık ¼’ü işgal altında kalmış ve Dağlık Karabağ’dan apar-topar kaçmak zorunda kalan bir milyon civarında ‘kaçkın’ın sosyal ve ekonomik sıkıntıları ile mücadele etmek zorunda kalmıştır.

İşgal ve sıkıntı ile gecen 29 yılı Azerbaycan iyi değerlendirmiş, yine tamahkâr Ermenistan yönetiminin toprak genişletme niyeti ile yaptığı saldırıları tersine çevirmiştir. Azerbaycan’a ülkemizin ve milletimizin, maddi (ne isterse ve ne kadar isterse) ve manevi (duaları) desteği ile 44 gün içerisinde ‘Dağlık Karabağ’ı işgalden kurtarabilmiştir.

Yaşanan 29 yıllık kara dönemde ‘Hocalı Katliamı’ acıların acısı ve adeta çekirdeği olmuştur. İşgal öncesinde, Hocalı kasabasında yaklaşık 11.000 kişi yaşarken, 26 Şubat 1992 gecesi Ermeni Hava Kuvvetleri ve topçu birliklerinin ‘hayasızca akını’ neticesinde ağır bir travma yaşanmıştır. Travmaya bakacak olursak;

‘Azerbaycan Başsavcılığın verilerine göre, Hocalı'da savunmasız durumdaki 106'sı kadın, 70'i yaşlı, 63'ü çocuk 613 Azerbaycan vatandaşı hayatını kaybetti. Katliamdan 487 kişi ağır yaralı olarak kurtuldu, Ermeni güçleri 1275 kişiyi esir aldı, bunların 150'sinden bugüne kadar haber alınamadı. Hocalı'nın işgali yüzünden Azerbaycan devletinin maddi zararıysa 170 milyon dolar oldu. İnsan Hakları İzleme Örgütü olayı Dağlık Karabağ Savaşı içerisinde yapılan en büyük katliam olarak nitelemiştir. Azerbaycan Parlamentosu 1994'te Hocalı'da yaşanan katliamı "soykırım" olduğunu ilan etti’ (CnnTürk) şeklinde bir tabloyla karşılaşırız. Acılardan içinde, bir acı hala devam etmektedir. O da katledilen 613 candan başka hala cesetleri bulunamayan 150 kişi vardır. Yani, Anadolu’da ki bir deyimde ifade edildiği gibi ‘Ölüsü olan bir gün, kaybı olan her gün ağlar’. Dolayısıyla, 150 ailenin yanan ateşi hala sönmemiştir.

Serginin açılışında konuşan TBMM Başkanı Sayın Mustafa Şentop’un bir aktarımını paylaşmak isterim.

"… Hocalı’daki katliamı gerçekleştiren, Ermenistan'ın ve 366. Motorize Piyade Alayı'nın komutanı olan Sarkisyan, verdiği bir röportajda o günlerden şu şekilde bahseder: 'Azerbaycanlılar, Ermenilerin sivil halka karşı katliam yapmayacağını düşünmekteydiler. Biz bunu Azerbaycanlılara şaka yapmadığımızı göstermek amacıyla ibret olsun diye yaptık' diyor. 'Şaka yapmadığımızı göstermek için yaptık' diyecek kadar vicdanları kararmış, insanlıklarını kaybetmiş bu katliam sorumluları er veya geç adaletin karşısında hesap vereceklerdir. Bu elim katliam sonrası cesetler üzerinde yapılan incelemelerde insanların birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu; kulak, kafa, burun gibi çeşitli uzuvların vücutlarından kesilerek ayırıldığı görülmüştür."

Bir taraftan sergiyi gezdim, diğer taraftan gördüğüm her resim başka bir acıyı hatırlattı. Tüm bunlar zihnimde dolaşırken Bediüzzaman’ın (Molla Said) Van’da yaşanan Rus işgali ve Ermeni mezalimi hakkında ortaya koyduğu tavrın ne kadar değerli olduğunu fark ettim. Olay, Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayat’ında şu şekilde anlatılır:

“O muharebeler esnasında, Ermeni fedaileri bazı yerlerde çoluk çocuğu kesiyorlardı. Buna karşı Ermenilerin çocukları da bazan öldürülüyordu. Bediüzzaman’ın bulunduğu nahiyeye binlerle Ermeni çocuğu toplanmıştı. Molla Said askerlere, “Bunlara ilişmeyiniz!” diye emretti. Daha sonra bu Ermeni çoluk çocuğunu serbest bıraktı; onlar da, Rusların içerisindeki ailelerinin yanına döndüler. Bu hareket Ermeniler için büyük bir ibret dersi olup, Müslümanların ahlâkına hayran kalmışlardı. Bu hadise üzerine, Ruslar bizi istilâ ettiklerinde, fedai komitelerin reisleri Müslüman çoluk çocuğunu kesmek âdetini bırakıp, ‘Madem Molla Said bizim çoluk çocuklarımızı kesmedi, bize teslim etti; biz de bundan sonra Müslümanların çocuklarını kesmeyeceğiz’ diye ahdettiler. Molla Said, bu sûretle o havalideki binlerle masumların felâketten kurtulmasını temin etmiş oldu.”

Hocalı’da Ermeni ordusu tarafından çoluk çocuk ayırt edilmeden gerçekleştirilen katliam ile Üstad’ın, savaşında kendi içinde bir hukuku olduğunu gösteren, çocukları ailelerine gönderen tavrı çok etkileyicidir. Üstad sadece çocuklara şefkat göstermemiş, Kur’anı Kerim’in emrine uymuş ve Peygamber Efendimizin (s.a.s) sünnetini ihya etmiştir. Bu o kadar önemlidir ki, bundan sonra Azerbaycan-Ermenistan ile Türkiye-Ermenistan arasındaki ilişkilerin nasıl düzelebileceğinin işaretlerini taşımaktadır. Münazarat’ta geçen “(Ermeniler) Zîrâ komşudurlar. Komşuluk, dostluğun komşusudur.” Sözü gereği Ermenistan her iki komşusuna karşı öncelikle ‘iyi komşu olmaya niyetlenmelidir’ zira, komşusundan emin olmak, her komşunun ilk beklentisidir. Bu beklenti gerçekleştiği ölçüde huzurlu ve istikrarlı bir Kafkasya görmek mümkün olabilecektir.

s3-001.jpgs1-001.jpgs5.jpgs2-001.jpg

s4.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum