Hoşgeldiniz...

Hoşgeldiniz...

Evet efendim, hoş geldiniz... Safalar getirdiniz... Haccınız ve dualarınız makbul olsun... Tekrar tekrar hoş geldiniz!

Aylar önce başlayan heyecanlı maratonunuz nihayet sona erdi ve ülkeye, özlediğiniz topraklara; hasretini çektiğiniz simalara kavuştunuz. Ne mutlu size!

...

Selam kapısından girip Resulullah’ın huzuruna vardığınızda kendinize inanamadınız; bir an kendinizi rüyada zannettiniz; ama hayır, rüya değildi gördüğünüz; siz hakikati yaşıyordunuz. Evet gerçekten de Resulullah’ın huzurundaydınız; ‘Es-Selamu aleyke ya Resulallah’ ifadesini çok faklı bir ses tonuyla söylediniz.

...

Evet O... Ta kendisi... Kâbe! Kâbe! Uzaktan uzağa görünen O! Kendinizi bir anda O’nun önünde buldunuz. Rüya mıydı acaba? Kendinizi yokladınız. Hayır! Rüya değildi ama diliniz tutulmuştu!
...

Günleriniz dolu dolu geçti ve derken Arefe gününden bir gün önce heyecan başladı. Hac için ihramlara bürünerek Arafat’a intikal vardı ve vakfe anında unutamayacağınız yalvarış ve yakarışlara tanık oldunuz.
...

Veda anı ayrı bir hüzün yaşatsa da artık ülkenize dönmeniz gerekiyordu, özleyen ve bekleyenleriniz vardı. Verdiğiniz sözlere bağlı kalacağınızı taahhüt ederek yarı buruk yarı sevinçli bir ayrılışla ülkenize döndünüz.

Cüneyt Gökçe'nin Hacılar için kaleme aldığı "Hoşgeldiniz" yazısı için TIKLAYINIZ