Hükümete Risale-i Nur tavsiyesi

Hükümete Risale-i Nur tavsiyesi

Günlük Risale-i Nur dersi…

Bismillahirrahmanirrahim

AFYON EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜNE,

Ben, sizin, insaniyet ve vicdanınıza itimaden, mahrem işlerimi size beyan ediyorum. Hem vazife itibarıyla, siz, bizimle pek çok alakadarsınız. Çünkü Risale-i Nur'un asayiş noktasında yirmi seneden beri yüz bin şakirdinden hiçbir vukuat olmadığı gibi; pek çok zabıta memurlarının itiraflarıyla ve birşey aleyhimizde kaydetmemeleriyle bunu ispat eder.

Buraya, Ankara Emniyet-i Umumiye Müdürü geldiğini bir çocuktan işittim. Herhalde benim halimi soracak diye bir şey kaleme aldım ki, rahatsızlığım münasebetiyle ona konuşmak yerinde takdim edeyim. Birden, gittiğini işittim. Size leffen onu gönderiyorum; münasip görseniz, bera-yı malumat ona gönderirsiniz.

Ben, dünya işlerini bilmiyorum, halklarla görüşemiyorum. Senden başka burada kimsem yok ki reyini alayım. Benim şahsıma ait mesele gerçi çok ehemmiyetsizdir, cüzidir; fakat Risale-i Nur a ait mesele, bu vatan ve millete pek çok ehemmiyeti var.

Size katiyen ve çok emarelerle ve kat i kanaatimle beyan ediyorum ki, gelecek yakın bir zamanda, bu vatan, bu millet ve bu memleketteki hükumet, alem-i İslama ve dünyaya karşı gayet şiddetle Risale-i Nur gibi eserlere muhtaç olacak; mevcudiyetini, haysiyetini, şerefini, mefahir-i tarihiyesini onun ibrazıyla gösterecektir. (Emirdağ L. Sh. 69)
Said Nursi

Kardeşlerim,
Gerçi bu vaziyet, hem muvafığa ve bir kısım memurlara Risale-i Nur'a karşı bir çekinmek, bir ürkmek vermiş, fakat bütün muhaliflerde ve dindarlarda ve alâkadar memurlarda bir dikkat, bir iştiyak uyandırıyor. Merak etmeyiniz, o nurlar parlayacaklar. Haşiye
Said Nursî

Haşiye
Ey kardeş, dikkat buyur. Denizli hapsinde, bütün esbab-ı âlem zâhiren Üstadın aleyhinde, idam hükümleriyle mahkemeye verilmişken, Üstad diyor: Merak etmeyiniz kardeşlerim, o Nurlar parlayacaklar. Bu söz, bak, nasıl tahakkuk etti? (Şualar sh. 273)

SÖZLÜK:

VİCDÂN : İnsanın içindeki iyiyi kötüden ayırabilen ve iyilik etmekten lezzet duyan ve kötülükten elem alan mânevî bir his.
İTİMÂDEN : Güvenerek.
MAHREM : Gizli. Nikâh düşmeyen, evlenilmesi haram olan yakın akrabâ.
BEYÂN : Açıklama; izah; anlatma.
ŞAKİRD : f. Talebe, çırak.
VUKUÂT : Vak'alar, hâdiseler. Meydana gelen olaylar.
ZÂBITA : Emniyet görevlisi.
EMNİYET-İ UMUMİYE MÜDÜRÜ: Emniyet Genel Müdürü
MÜNÂSEBET : İki şey arasındaki uygunluk, yakınlık, bağlılık, yakışmak, vesile, alâka.
LEFFEN : Ekli, bitişik.
BERÂ-YI MÂLÛMAT : Bilgi ve malûmat için.
REY : Görüş, fikir, hüküm, rey, oy.
EMÂRE : Delil; işaret, belirti, iz.
MEVCUDİYET : Varlık, var olma.
MEFÂHİR-İ TARİHİYE : Tarihe ait övünç duyulacak hususlar.
MUVÂFIK : Uygun olan, uyan, kabullenen.
MUHÂLİF : Uymayan, zıt olan, karşı duran.
İŞTİYAK : Aşırı istek, ihtiyaç duymak.
ESBÂB-I ÂLEM : âlemdeki, kâinattaki sebepler.
ZÂHİREN : Görünüşte.
TAHAKKUK : Delil ile ispat edilme, gerçekleşme.