Hutbe-i Şamiye sempozyumu sonuç bildirisi

Hutbe-i Şamiye sempozyumu sonuç bildirisi

Uluslararası Hutbe-i Şamiye sempozyumu yayınlanan sonuç bildirisi ile sona erdi

Risale Haber-Haber Merkezi

Uluslararası Hutbe-i Şamiye sempozyumu yayınlanan sonuç bildirisi ile sona erdi. Üç gün süren ve Mardin’de gerçekleştirilen sempozyumu Mardin Artuklu Üniversitesi, Risale Akademi, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı ve Akademik Araştırmalar Vakfı düzenledi.

Sonuç bildirisinde Hutbe-i Şamiye’de İslam dünyası ile dünya barışına yönelik önemli katkılarının olacağına dikkat çekildi.

Açıklama şöyle:

Said Nursi (1876-1960), 1911 Baharında Şam Emeviye Camiinde Arapça olarak verdiği uzun hitabede (Hutbe-i Şamiye), İslam Dünyası’nın altı temel hastalığından bahseder ve kendi tabiriyle “Kur’an eczahanesinden bir reçete” olarak Hutbe-i Şamiye’yi sunar. Bu hutbede Müslüman dünyasının ittihadına esas teşkil edecek maddi ve manevi terakkinin önündeki engelleri sıralar ve bunların nasıl aşılabileceğini anlatır. Dikkatle incelendiğinde, Müslüman dünyasının neredeyse tamamının sömürgeleştirildiği, Osmanlı devletinin de parçalanma sürecine girdiği “zor” ve “karanlık” bir zamanda dile getirilen ümit verici hususlara ilişkin tespit ve tasvirlerin günümüzde de son derece geçerli olduğunu söylemek mümkündür.

Bu tasvir, daha iyi bir geleceğe olan inancın yıkıldığı, Müslümanların iman kardeşliğinin beraberinde getirdiği kardeşlik hukukuna aykırı olarak ferdi ya da nevi ben-merkezlilikten kaynaklanan dünyevi çatışmaların içinde yitip gittiği, siyasi, toplumsal ve bilimsel istibdadın imanın bir hassası olan hürriyeti boğduğu, hem dinden hem de yaratılıştan  gelen kardeşlik bağlarının unutulmaya terk edildiği ve gelecek ufkunun ben merkezli hamiyetle sınırlandığı bir vasatta, Osmanlıyı oluşturan unsurları  insaniyet-i kübraya isal edecek bir birlikteliğin nasıl inşa edileceğini ele alır.

Tarih ve toplumun sadece sebebî/mülkî değil ayna zamanda kaderî/melekutî okunuşuna dayalı bu tasvir, Müslüman ferdi, terakkinin zenbereği olarak kabul eder. İttihadı, insaniyet-i kübra ideali üzerine kurar. Müslümanları kardeşlik hukuku üzerinden birleştirirken, mezhebî, cemaatî ve etnik bağlanmaların bölücü tesirlerini, hamiyyet ölçeğini insanlık üzerinden tanımlayarak nötralize eder. Hıristiyan-seküler Batı dünyasının sömürgeci yüzüne karşı mukavemeti desteklerken. Onun medeni yüzü ile diyalog zeminini manevi cihad kavramı üzerinden yeniden tesis eder.

İnsaniyet-i Kübra anlayışına dayalı yeni bir sosyo-politik ve küresel diriliş manifestosu olarak Hutbe-i Şamiye, 11 Eylül sonrasında çatışma eksenine demirleyen Müslüman dünya ve Batı arasındaki ilişkilerin, Arap Baharının Demokratik İslam Baharına dönüşümü sürecinde, yeniden diyalog ve barış eksenine oturtulması için küresel bir istikametin ipuçlarını da barındırmaktadır.

Bu çerçevede;
1.İslam dünyasının hizmetine sunmak üzere akademik camia, Bediüzzaman'ın özelde Hutbe-i Şamiye'de genel itibariyle tüm risalelerde geçen çözümlerin güncel yorumunu ortaya koymalı ve pratiğe dönüştürmelidir.

2.İslam dünyasının küresel barış unsuru olarak inşasında Türkiye'deki çözüm sürecinin başarıya ulaşması Hutbe-i Şamiye ruhunun tezahürlerinden biri olacaktır.

3.Arap baharının doneleriyle perçinleşerek İslam-insanlık baharına mukaddime olması Hutbe-i Şamiye’de önerilen ilkelere riayetle mümkündür.

4.Müslümanlar arasında ve Müslümanlar ile insanlık kümesi arasındaki ilişkilerin barış üzerine müesses olması şiddetsizliğin evrensel bir ilke olarak kabulü ve müsbet hareketin inşasıyla mümkündür. 

5.Uluslararası ilişkiler, stratejistler, siyasi bilimciler, hükümetler, devletler iktidarlar üniversiteler, STK'lar, iş dünyası günümüz sorunlarını çözmekte  İzzet-i İslamiye'nin şuuruyla Şam'da yazılan bu hutbeyi dikkate almalıdırlar.

6.Müslüman dünyanın hastalıkların ve ortaya konan çözüm önerilerinin etraflıca ayrı ayrı ilmi ortamlarda değerlendirilmesi gerekmektedir.

7.Suriye'de akan kanın durdurulması ve diğer İslam ülkelerindeki halkın hukukuna sahip çıkmayan zalim iktidarların yapılandırılması, kendi aralarındaki etnisite ve anlayışlara dayalı iktidar kavgalarının giderilmesi, güç eksenli yönetim anlayışlarının yerini makul, katılımcı bir ortama bırakması gerekmektedir.

8.Batılı stratejistlerin İslam dünyası ile ilgili oluşturdukları, kendi açılarından pragmatik çözüm anlayışları karşısında, Müslümanların kendi hukuklarına sahip çıkmaları…

9.Suriye esas olmak üzere, samimi ve hakkaniyetli bir şuurdan hareketle, hiçbir uluslar arası ideolojinin oyuncağı olmadan, menfaat eksenli dini yorumlardan ziyade, dinin gerçek ve doğru anlaşılmış naslarını esas tutan, Kur’an ve sünnet merkezli bir özgürleşme hareketini benimsemek.