Hz. Muhammed'den (asm) etkilenen Tolstoy’un seçtiği hadisler

Hz. Muhammed'den (asm) etkilenen Tolstoy’un seçtiği hadisler

Tolstoy’un, Hz. Muhammed’in hadislerini derlediği kitapçığı uzun süre insanlardan gizlendi

L.N. Tolstoy, 1908 yılında, Abdullah el-Sühreverdi’nin Hindistan’da basılmış “Hz. Muhammed’in Hadisleri” kitabını okudu. Okuduğu hadislerden etkilendi ve bunlardan seçerek bir kitapçık derledi. Bunu Rusya’nın ‘Posrednik Yayınevi’nde bastırdı ve 1908 yılının Ekim ayında “Muhammed’in Kur’an’a Girmemiş Hadisleri”(*) isminde yayınladı.

TOLSTOY’UN GÖNDERDİĞİ KİTAPÇIK

Tolstoy’un 80. yaş gününde, Kazan-Tatar Türkçesinde yayın yapan gazete ve dergilerde onun hakkında pek çok anma yazısına yer verildi. Tolstoy’un felsefesi, anlayışı ve dünya edebiyatındaki yeri hakkında yazılar kaleme alındı. Bu arada bazı Tatar yazarların Tolstoy’la mektuplaşmaları da yayın organlarında yer aldı.

Bu mektupların en dikkat çekeni ise 1909 yılında İktisat dergisinin yazarı Fatih Murtazın’ın, Tolstoy’a cevaplaması için gönderdiği 5 soruluk mektuptu. Tolstoy’un cevabı 9 Ocak 1910’da geldi. Tolstoy, cevap mektuplarıyla beraber, derginin yazarı Murtazın’a, “Muhammed’in Kur’an-ı Kerim’e Girmeyen Hadisleri” (*) adında bir kitapçık da göndermişti. Bu kitapçıkta Tolstoy, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) sözlerinden seçtiklerine yer vermiş ve eklemişti; “Bu ilahi kelimeler her türlü din ehli için gereklidir…”

Cevap mektubunda Tolstoy, Arapça bilmediği için İslam’ı Rus misyonerlerinden öğrendiğini de belirtmekteydi.

Tolstoy’un, İslâm Peygamberi Hz. Muhammed’in (asm) hadisleriyle ilgili risalesi (kitapçığı), Hindistanlı âlim Abdullah el-Sühreverdi tarafından hazırlanan “Hazret-i Muhammed’in Hadisleri” kitabından derleyip seçtiği Peygamber sözlerinden oluşuyordu.

Aslında Tolstoy’un, Hz. Muhammed’in hadislerini derleyip Çarlık Rusyası’nda basması bile başlı başına bir olaydı. Ama her şeyden önemlisi Tolstoy gibi birisinin, İslâm’a duyduğu hayranlığın bir ifadesi olarak, küçük de olsa böyle bir derlemeyi hazırlayıp insanlarla paylaşmak arzusunda olması ve bu kitapçığı bastırmasıydı.

TOLSTOY’UN GİZLENEN HADİS DERLEMESİ

Dünyaca ünlü Rus yazar Tolstoy’un, hadislerden derlediği risalenin pek çok özelliği vardı. Öncelikle bu eser, baskı döneminde Hıristiyan Rusyası’nda hazırlanıp yayınlanmıştı. Bu risaleyi derleyen, Rusya’nın ve dünyanın önemli yazarlarından biri, henüz hayattayken dahi klasik kabul edilen Rus yazarı Lev Nikolayeviç Tolstoy’du.

Lev Tolstoy, bu kitapçığı Çarlık döneminde derleyerek, diğer eserleriyle birlikte 1909’da yayımlatmıştı. Tolstoy, bu eseriyle Rus okurlarını, Hz. Muhammed’in (asm) hadisleriyle tanıştırmış, böylelikle onların dinî düşüncelerine etki etmişti. Hz. Muhammed’in ilâhî bilgiye dayanan mesajları ve Tolstoy’un takdimleri, bu kitapçığın etkisini artırmıştı.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği döneminde Tolstoy’un eserleri tekrar tekrar basılırken, Peygamber Efendimizin (sav.) hadislerinden seçtiği derlemesi nedense hiç yayımlanmamıştı. Bunun sebebi de, SSCB’nin ilk yıllarında insanlara, ‘ateistlik’ kimliğinin zorla kabul ettirilmesiydi. Bu kimliği kabul etmediği için 1938 yılında Repressiya kurbanları olarak anılan bir çok insan da idam edilmişti. Böyle bir dönemde, doğal olarak L. Tolstoy’un istisna edilmesi elbette düşünülemezdi.

Bir de, Rus halkı, özellikle Rus aydınları ve bilginleri, L. N. Tolstoy’u bir peygamber gibi seviyorlardı. Bu yüzden Rus Devleti, Tolstoy gibi bir dâhinin İslâm’a saygısının ve Müslümanlıkla ilgili olumlu düşüncelerinin topluma duyurulmasına izin veremezdi, vermediler de. Böylece Tolstoy’un, Hz. Muhammed’in hadislerini derlediği kitapçığı uzun süre insanlardan gizlendi.

tolstoyun-sectigi-hadisler.jpgTolstoy'un derleyip 1910'da Fatih Murtazın'a gönderdiği ve 1990'da Azerbaycan'da baskısı yapılan 31 sayfalık kitapçığın ön kapağı.

HADİS KİTAPÇIĞININ İLK DEFA DUYURULMASI

Tolstoy’un hazırladığı hadis kitabı, 1978 yılında, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin en büyük dergisi olan ‘Azerbaycan’da, yayınlanmak istendi. Ayrıca kitapçığın girişine Tolstoy’la mektuplaşan Yelena Vekilova’nın mektubu ve ondan aldığı cevabı da konulacaktı. Türk asıllı bir Generalin eşi olan Yelena Vekilova, Tolstoy’a mektup yazmış ve aldığı cevaplarda Tolstoy ona ve çocuklarına İslâmiyet’i tavsiye etmişti..

Bunların yayınlanmasına Bakü Sansür Kurulu izin vermedi. Sebep ise Tolstoy’un, İslâm dinî ve Hz. Muhammed hakkında çok olumlu fikirler dile getirmesiydi. İzin için bu kez Moskova’ya başvuruldu. Redaktör bu yüzden derginin yayınını uzun süre geciktirdi. Oradan “Evet, yayınlanabilir” cevabının gelmesiyle Tolstoy’un derlediği hadis risalesi ve mektuplar yayımlandı. Böylelikle bu gizli kalmış risale ve mektuplar, 1978 yılında ilk defa olarak Azerbaycan basınında, Azeri Türkçesinde ve Rus dilinde okurla buluşmuş oldu. Tolstoy’un derlediği risale ve mektuplar da çok büyük yankı buldu.

OKUYUP GEÇEMEDİĞİ HADİSLER

Seçtiği hadislerin, ‘fakirlik’ ve ‘eşitlik’ gibi kavramlara yer veren hadisler olması da, Rus halkına bir mesaj verir niteliktedir. Tolstoy, seçip kitaplaştırdığı bu hadislerle, gerçek adalet ve eşitliğin, kardeşlik ve fedakârlığın, insana saygı ve sevginin adresinin İslâm olduğunu vurgulamak istemişti.

Tolstoy, Hindistanlı İslâm düşünürü Sühreverdi’nin hazırladığı hadis kitabını incelemiş, İslâm Peygamberi Hz. Muhammed’e hayranlık duymuş ve bunun üzerine okurken not alıp, Hz. Muhammed’in getirdiği mesajlardan mahrum olan Rus halkına Hz. Muhammed’i tanıtmak istemiş olmalı ki, bu hadis kitapçığını hazırlamıştı.

Hz. Muhammed’in sevgiye ait sözleri ve davranışları, hoşgörü, ahlâk, adalet, doğruluk ve daha birçok evrensel değeri, yine Tolstoy’un ifadesiyle ‘aklı başında’ bir insanı etkilememesi zaten düşünülemezdi. O da bu inceliği yakalamış zeki ve duru vicdanlı bir insan olarak, bu hadisleri seçmişti.

TOLSTOY’UN HADİS RİSALESİNE SEÇTİĞİ HADİSLERDEN BİR BÖLÜMÜ

“Hurma ağacının altında uyumuş olan Hz. Muhammed uyandığında, elinde bir kılıçla başucunda dikilen birisi bekliyordu: “Ey Muhammed, seni benden kim kurtaracak?” dedi. Hz. Muhammed: “Allah!” diye cevap verdi. Dü’sûr adındaki o adamın kılıcı birden yere düştü. O kılıcı Resulûllah aldı ve: “Asıl şimdi seni benden kim kurtaracak?” dedi. Dü’sûr, “Hiç kimse!” dedi. Resulûllah onu serbest bıraktı ve “Kalk işine git” dedi. Dü’sûr, “Sen benden daha hayırlısın” dedi. Resul-i Ekrem: “Ben buna senden daha hak sahibiyim” dedi. Dü’sûr: “Ben de Allah’tan başka ilâh olmadığına ve senin Allah’ın Resulü olduğuna şahadet ediyorum” diyerek Müslüman oldu. Ve Hz. Muhammed’in de en sadık arkadaşlarından biri oldu.”(1)

“Allah’ım Sana olan sevgimi bana bağışla. Sevdiklerinin sevgisini de kalbime koy. Öyle yap ki, ben senin sevdiğin işlerin uygulayıcısı olayım. Öyle yap ki, senin sevgini benim için, bana, aileme ve servetime olan sevgimden üstün eyle.”

“Allah’ım! Senden sevgini ve seni sevenlerin sevgisini ve senin sevgine beni ulaştıracak ameli istiyorum. Allah’ım! Senin sevgini nefsimden, ailemden, malımdan, soğuk sudan daha sevgili kıl.”(2)

“Hakikat, insanlar için ne kadar acı olsa da, hakikati söyleyin!”(3)

“Din kardeşin zalim de mazlum da olsa ona yardım et.” Bir adam: “Yâ Rasûlallah! Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim. Ama zalimse nasıl yardım edeyim, söyler misiniz?” dedi. Resul-i Ekrem: “Onu zulümden alıkoyar, zulmüne engel olursun. Şüphesiz ki bu ona yardım etmektir” buyurdu.(4)

“Kim bir hayır işlerse, ona onun on misli vardır veya daha da artırırım. Kim bir kötülük işlerse, ona da onun misli vardır. Ya da tamamen affederim. Kim bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım; kim bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kim bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak varırım. Kim bana hiçbir şeyi ortak koşmamak şartıyla dünya dolusu günahla gelirse, ben kendisini o kadar mağfiretle karşılarım.” (Bu bir Hadis-i Kudsî’dir. Hadis-i Kudsî: Manası Allah’a, ifadeleri Peygamberimize ait olan sözdür.)(5)

“Allah Teâlâ’nın en hoşuna giden şey, insanın, kendi çalışmasıyla elde ettiği azıcık kazancından, gücü yetmeyenlere yardım etmesidir.”(6)

“Hiçbir kimse öfkesini yutmaktan daha güzel bir içecek içmemiştir.”(7)

“Cehennem, nefse hoş gelen şeylerle kuşatılmış; Cennet ise, nefsin istemediği şeylerle çepeçevre sarılmıştır.”(8)

“Çok fazla yiyip içerek kendi kalbinize yüklenmeyin.”(9)

Allah Teâlâ buyurur: “Ben, gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim ve insanı yarattım.”(10)

“Allah Teâlâ bazı şeyleri farz kıldı, onları ihmal etmeyin. Bazı günahlara yaklaşılmaması için sınırlar koydu, o sınırları aşmayın. Bazı şeyleri haram kıldı, o haramları çiğnemeyin. Bazı şeyleri de unuttuğu için değil, size olan merhameti sebebiyle dile getirmedi, onları da araştırıp kurcalamayın.”(11)

“Kim Allah’ın yarattıklarına karşı merhametli olursa, Allah da ona merhametli olur. İnsanların iyilik ve kötülüklerine bakmayarak onlara iyilik et. Başkalarına iyilik yap ki kötülüklerine engel olasın.”(12)

Hz. Muhammed’den sordular ki: “Dinin esası ne üzerine kurulmuştur?” O da şöyle cevap verdi: “Kendiniz için istediğinizi başkaları için de isteyin; kendiniz için istemediklerinizi başkaları için de istemeyin.”(13)

Bir adam; “Sırat-ı müstakim (doğru yol) nedir?” diye sordu. İbnu Mes’ud Hz. Peygamber’in ona verdiği şu cevabı aktardı: “Hz. Muhammed, bizi sırat-ı müstakimin bir başında bıraktı. Bunun öbür ucu ise Cennete ulaşmaktır. Bu ana yolun sağında ve solunda başka tâli yollar da var. Bunlardan her birinin başında bir kısım insanlar durmuş oradan geçenleri kendilerine çağırıyorlar. Kim bu yan yollardan birine saparsa, o yol onu ateşe götürecektir. Kim de sırat-ı müstakime (Peygamberin yoluna) giderse, o da Cennete ulaşacaktır.” İbnu Mes’ud bu açıklamayı yaptıktan sonra şu âyeti okudu: “İşte bu benim sırat-ı müstakimimdir, buna uyun. Başka yollara sapmayın, sonra onlar sizi Allah’ın yolundan ayırırlar...”(14)

“Her Müslüman’ın sadaka vermesi gerekir” buyurdu. Kendisine: “Ya bulamayan olursa?” diye soruldu. “Eliyle çalışır, hem şahsı için harcar, hem de sadaka verir” cevabını verdi. “Ya çalışacak gücü yoksa?” diye soruldu. “Bu durumda, sıkışmış bir ihtiyaç sahibine yardım eder” dedi. “Buna da gücü yetmezse?” dendi. “İyiliği veya hayrı söyler” dedi. “Bunu da yapmazsa?” diye tekrar sorulunca: “Kendini başkasına kötülük yapmaktan alıkoyar; çünkü bu da bir sadakadır” buyurdu.(15)

Vâbısa İbni Mabed diyor ki, Resul-i Ekrem’in huzuruna varmıştım. Bana: “İyiliğin ne olduğunu sormaya mı geldin?” dedi. “Evet” dedim. O zaman şunları söyledi: “Kalbine danış. İyilik, kalbin uygun gördüğü ve yapılmasını onayladığı şeydir. Günah ise içini tırmalayan ve başkaları sana yap diye nice nice fetvalar verse bile içinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir.”(16)

“Mülayimlik ve itaat, imanın alâmetleri; boşboğazlık ve cerbezeli konuşmalar ikiyüzlülüğün alâmetleridir.”(17)

“Zalimlerle birlikte olmaktansa, kendi başına, yalnız kalmak daha iyidir. Kendi kendine olmaktansa hayırlı insanlarla birlikte olmak daha iyidir. İlim öğrenmek isteyene ilim öğretmek susmaktan iyidir. Boş konuşmaktansa susmak iyidir.”(18)

Herkesin ameli, onun davranışlarındaki niyetine göre değerlendirilir. (Ameller niyetlere göredir.)”(19)

“Allah Teâlâ, kendi kazancıyla yaşayanları, kendisine dost yapar.”(20)

“Gerçek üzere olan o kimsedir ki, kötülüğe karşı sabırlıdır ve kırılmayı unutur.”(21)

“Tevazu ve anlayış olmadan iman olmaz.”(22)

“En hayırlınız odur ki, iyilik bulunca Allah’a şükreder, kötülüğe maruz kalınca sabreder. O daima Allah tarafından mükâfatlandırılır.”(23)

“Doğru yolu bulmuş insanlar, tartışmaya girmeselerdi bu yoldan sapmazlardı.”(24)

“Kabir, ahiret menzillerinin ilkidir.”(25)

“En mukaddes savaş, insanın (nefsine) kendine galip gelmesidir.”(26)

“İbadet, dua eden mü’minin ruhunun yükselmesi ile Allah’a kavuşmasıdır.”(27)

“Ölüm bir köprüdür, dostu dosta kavuşturur.”(28)

“Gözlerin zinası bakmaktır, dilin zinası konuşmaktır. Nefis de temenni eder ve iştah duyar. Uzuvlar da bunu doğrular veya yalanlar.”(29)

Kaynaklar:

(*) İslâm dini, Rus İmparatorluğu döneminde açıkça yasaklanmasa da Rusya’da öğrenilmesi mümkün olmayan bir dindi. Belki bundan, belki de İslam’ı, Rus misyonerlerinden öğrenmesinden kaynaklanan bilgi eksikliğiyle Tolstoy da risalesine bu ismi verirken farkında olmadan bir yanlış yapmıştı. Tolstoy’un yayımladığı ismiyle risalenin adı: “Hz. Muhammed’in Kur’an’a Girmemiş Hadisleri” idi. Oysa bu isim hatalıydı. Çünkü Kur’an, Allah kelâmıdır. Hadis ise Peygamberimiz Hz. Muhammed’in sözleridir. Bu sebepten de, Tolstoy’un risalesinin isminin “Tolstoy’un Seçtiği Hadisler” olarak sunulması daha doğru olacaktır.

1. A. Davutoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, X, 55; İsmail Mutlu, Peygamberimizin Mucizeleri, s. 420.
2. Tirmizî, Daavât 74, (3485)
3. Tirmizî, Fiten 26, (2192)
4. Buharî, Mezalim 4; İkrah 6. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 68.
5. Müslim, Zikir 22.
6. Karş.: Tergib ve Terhib Tercümesi: Hadislerle İslâm, C.II, s. 290-317.
7. Karş.: Tergib ve Terhib Tercümesi: Hadislerle İslâm, C.V, s. 325-337.
8. Buharî, Rikak 28; Müslim, Cennet 1; Ebû Dâvûd, Sünnet 22; Tirmizî, Cennet 21; Nesâî, Eymân 3.
9. Benzerleri için bkz: Tergib ve Terhib Tercümesi: Hadislerle İslâm, C.IV, s. 363-376.
10. El-Acluni, Keşfü’1-Hafa, II, 132 (2016)
11. Dârekutnî, es-Sünen, IV, 184. Ayrıca bk. Hâkim, el-Müstedrek, IV, 115 (15)
12. Karş.: Tirmizî, Birr 16, (1925); Ebu Dâvud, Edeb 66, (4941)
13. Karş.: Buharî, İman 6; Müslim, İman 71, (45); Nesâî, İman 19, (3,115); Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyamet 60, (3517); İbnu Mâce, Mukaddime 9, (66)
14. (En’âm, 6: 152) (Ayet, Rezîn İbnu Muâviye’nin ilavesidir.)
15. Buharî, Zekât 30, Edeb 33; Müslim, Zekât 55, (1008)
16. Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 227-228; Dârimî, Büyü’ 2.
17. Bkz. Karş.: Tirmizî, Kıyamet 46, (2490); Tirmizî, Birr 77, (2019)
18. Karş.: Tergib ve Terhib Tercümesi (Hadislerle İslâm), IV, 431-446.
19. Buharî, Bed’ül-vahy 1, İmân 41, Nikâh 5, Menâkıbu’l-ensâr 45, İtk 6, Eymân 23, Hiyel 1; Müslim, İmaret 155. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Talâk 11; Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 16; Nesâî, Taharet 60; Talâk 24, Eymân 19; İbni Mâce, Zühd 26.
20. En yakın için bkz: Mürşid, 3.0, Hadis no: 7212.
21. En yakın için bkz: Buharî, Tefsir, Hâ-mim, es-Secde (Fussilet) 1.
22. En yakın için bkz: Tirmizî, Birr ’77, (2019)
23. Müslim, Zühd 64, (2999)
24. Tirmizî, Tefsir, Zuhruf, (3250); İbnu Mâce, Mukaddime 7.
25. Tirmizî, Zühd 5, (2309)
26. Fedâilu’l-Cihad, 2, (1621)
27. En yakın için bkz: Tirmizî, Daavât 112, (3542)
28. Süyutî, Kabir Âlemi Tercümesi, s. 39.
29. Buharî, İsti’zân 12, Kader 9; Müslim, Kader 20, (2657); Ebu Davud, Nikâh 44, (2152)

Arif Arslan-Zafer Dergisi

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.