Îcaz ile beyan et, icmal ile îcaz et bildiğin envâ-ı i'câz-ı Kur'ân'ı

Îcaz ile beyan et, icmal ile îcaz et bildiğin envâ-ı i'câz-ı Kur'ân'ı

Onlarla oldu mümteziç, mizac-ı i'câzında acip bir nakş-ı beyan, garip bir san'at-ı lisanî. Tekrarı hiçbir zaman usandırmaz insanı

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin KASTAMONU LAHİKASI eserinden bölümler.)

Bismillahirrahmanirrahim

ÎCAZ İLE BEYAN-I İ'CÂZ-I KUR'ÂN

Bir zaman rüyada gördüm ki, Ağrı Dağı altındayım. Birden o dağ patladı, dağ gibi taşları âleme dağıttı, sarstı cihanı.

Füc'eten bir adam yanımda peydâ oldu. Dedi ki: Îcaz ile beyan et, icmal ile îcaz et bildiğin envâ-ı i'câz-ı Kur'ân'ı.

Daha rüyada iken tabirini düşündüm. Dedim: Şuradaki infilâk, beşerde bir inkılâba misal. İnkılâpta ise elbet hüdâ-yı Furkanî

Her tarafta yükselip hem de hâkim olacak. İ'câzının beyanı zamanı da gelecek. O sâile cevaben dedim: İ'câz-ı Kur'ânî

Yedi menâbi-i külliyeden tecellî, hem yedi anâsırdan terekküp eder.

Birinci menba: Lâfzın fesâhatinden selâset-i lisanı,

Nazmın cezaletinden, mânâ belâğatinden, mefhumların bedâatinden, mazmunların beraatinden, üslûpların garabetinden birden tevellüt eden bârika-i beyanı,

Onlarla oldu mümteziç, mizac-ı i'câzında acip bir nakş-ı beyan, garip bir san'at-ı lisanî. Tekrarı hiçbir zaman usandırmaz insanı.

İkinci unsur ise, umur-u kevniyede gaybî olan esasat, İlâhî hakaikten, gaybî olan esrardan, gaybî-yi âsümânî.

Mazide kaybolan gaybî olan umurdan, müstakbelde müstetir kalmış olan ahvalden birden tazammun eden bir ilmü'l-guyub hızanı,

Âlemü'l-guyub lisanı, şehadet âlemiyle konuşuyor erkânı, rumuz ile beyanı, hedef nev-i insanî, i'câzın bir lem'a-i nuranî.

Üçüncü menba ise, beş cihetle harika bir câmiiyet vardır: Lâfzında, mânâsında, ahkâmda, hem ilminde, makàsıdın mizanı.

Lâfzı tazammun eder pek vâsi ihtimâlât, hem vücuh-u kesire ki herbiri nazar-ı belâğatte müstahsen, Arabiyece sahih, sırr-ı teşrii lâyık görüyor anı.

Mânâsında meşârib-i evliya, ezvâk-ı ârifîni, mezâhib-i sâlikîn, turuk-u mütekellimîn, menâhic-i hükema, o i'câz-ı beyanı

Birden ihata etmiş, hem de tazammun etmiş delâletinde vüs'at, mânâsında genişlik. Bu pencere ile baksan, görürsün, ne geniştir meydanı.

Ahkâmdaki istiab: Şu harika şeriat ondan olmuş istinbat. Saadet-i dâreynin bütün desâtirini, bütün esbab-ı emni,

İçtimaî hayatın bütün revâbıtını, vesâil-i terbiye, hakaik-i ahvâli birden tazammun etmiş onun tarz-ı beyanı.

İlmindeki istiğrak: Hem ulûm-u kevniye, hem ulûm-u İlâhî, onda merâtib-i delâlât, rumuz ile işârat, sûreler surlarında cem' etmiştir cinânı.

Makàsıd ve gayatta muvazenet, ıttırad, fıtrat desâtirine mutabakat, ittihad, tamam müraat etmiş, hıfz eylemiş mizanı.

İşte lâfzın ihatasında, mânânın vüs'atinde, hükmün istiâbında, ilmin istiğrakında, muvazene-i gayatta câmiiyet-i pürşânı!

Said Nursi