Afife ARTIK
İkinci Şua’yı Anlamak-40
Kur’an’ın bu asra hitap eden hakikatli bir tefsiri olan Risale-i Nur Külliyâtı’nın on dört kitabından bir kitabı olan Şualar’da yer alan İkinci Şua, ism-i âzamlardan olan “Allahu Ehad” ism-i âzamına dairdir. Bu isim altı ism-i âzamın yedincisidir ki altı ism-i âzam Kuddüs, Adl, Hakem, Ferd, Hayy ve Kayyum isimleridir. Risale-i Nur Külliyatından Lem’alar mecmuasında Otuzuncu Lem’ada bu altı ism-i âzam izah edilmiştir.
Allahu Ehad ism-i âzamını anlamak, idrak etmek, bu isimle insana, kâinata ve Hâlık-ı Kâinat olan Zât-ı Akdes’e nazar etmek îmânımızın kurtulmasına vesile olur inşallah. Îmanımızı rencide eden, zayıflatan hatta taarruz eden pek çok esbabın bulunduğu bu asırda; bu zaman ve zeminde îmânımızı kurtarmaktan daha mühim bir meselemiz yoktur. Îmân zaafiyeti gibi, yakîn eksikliği gibi pek büyük bir bela başımızda varken küçük belalardan feryat etmek gafletimizin eseri olsa gerek.
Bu İkinci Şua Risalesini anlayarak okumaya çalışmak için evvelinde bulunan Otuzuncu Lem’aya çalışmaya devam ediyoruz. Kuddüs, Adl ve Hakem isimlerine ala kadril istitaa (gücümüz yettiğince) çalışmış idik. Ferd ism-i âzamının Yedinci İşaretine kadar gelmiştik. Bu hatırlatmadan sonra kaldığımız yerden devam edelim inşallah.
Ferd isminden aldığımız tevhid dersini bütün mertebeleri ile ders veren, ilan eden ve isbat eden Muhammed aleyhissalatü vesselamdır. Tevhidi isbat eden bütün deliller aynı zamanda Muhammed aleyhissalatü vesselam’ın risaletini de isbat ederler.
Madem ki bu kâinatın böyle bir Hâlıkı ve mutasarrıfı vardır öyle ise bunu ilan edecektir. Böyle bir uluhiyyet ve rububiyyet; tevhidi ilan ve isbat edecek, ders verecek bir resulü iktiza eder ve bu vazifeyi en mükemmel yerine getiren de Muhammed aleyhissalatü vesselamdır.
Zât-ı Ahmediyye’nin öyle ulvî bir makamı vardır ki umum ümmetin umum hasenatı Onun (asm) âmel defterine geçer ve umum ümmet her gün salavat duası ile kendisine salatü selam ederek hem dualarına âmin der hem biatlarını tecdid ederler.
Evvelki seferimizde (yani yazımızda; ki her yazı inşallah hakiki tevhidi bulmaya ve maddi manevi hayatımıza bu tevhidin iktizasınca yön vermeye vesile olan bir sefer misalidir ve\veya öyle olur diye dua ediyoruz) umum ümmetin umum hasenatının Muhammed aleyhissalatü vesselamın hasenat defterine geçmesi konusuna icmalen çalışmıştık. Şimdi Yedinci İşaret’in “Birincisi”ndeki bu uzun cümlenin ikinci şıkkını çalışacağız. Cümle budur:
“Umum ümmet, umum asırlarda işledikleri umum hasenatın bir misli, es-sebebi kel’fâil sırrınca, Zât-ı Ahmediye aleyhissalatü vesselamın sahife-i hasenatına geçtiği gibi; umum ümmet, her günde ettikleri salavat duasının kat’i makbuluyeti cihetiyle, o hadsiz duaların iktiza ettikleri makam ve mertebeyi düşünmekle, şahsiyet-i mâneviye-i Muhammediye aleyhissalatü vesselamın bu kâinat içinde nasıl bir güneş olduğu anlaşılır.”
Evvela güneş nedir ne yapar bunu soralım. “Kainattan Hâlıkını soran bir seyyahın müşahedâtı” olan Yedinci Şua’da güneş, her şeyi gösteren olarak tavsif ediliyor ve “her şeyi gösterenin kendini herşeyden ziyade gösterir” deniliyor.
Kâinatı da ve içindeki her şeyi de ve bütün bunları yaratanı da bize gösteren Muhammed aleyhissalatü vesselamdır. Hâli ve kâli ile de ve ahlak-ı hamidesiyle de kendini her şeyden ziyade gösterir.
Bu güneş temsili elbette tüm temsiller gibi noksaniyeti vardır lâkin yarı nurani olduğundan ulvi manaları anlamakta bize yardımcı olur. Aklımıza bir dürbün bazen de gözümüze bir mikroskop gibi olur.
Kâinatın kapıları zâhiren açıkken hakikaten kapalıdır. Bizim mahiyetimizi kâinata açmanın yolunu bize gösteren Muhammed Aleyhissalatü vesselam’dır. Kâinatın ne manaya geldiğini bize peygamber anlatır. Bizim de nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi ve burada ne için bulunduğumuzu Muhammed aleyhissalatü vesselam bize tarif eder. (İşarât-ül İ’caz mecmuasının başında çok latif, hoş, hikmetli bir münazara ile anlatıldığı gibi.)
Üzerinde çalıştığımız cümlede hem Ahmed hem de Muhammed isimleri yer alıyor. Bildiğimiz üzere Peygamberimiz aleyhissalatü vesselam “zülcenaheyn”dir. Yani;”ubudiyet-i külliye cihetiyle kesret tabakatının dergâh-ı İlâhide elçisi olduğu gibi, kurbiyet ve risalet cihetiyle dergah-ı İlâhinin kesret tabakatında memurudur.” (Onuncu Söz, İkinci İşaret)
Risale-i Nur külliyatında bu isimlerin geçtiği yerlere dikkat ettiğimizde; Ahmed isminin daha zîyade Peygamberimizin velâyet cihetine baktığını görüyoruz. Yani; bütün mahlukat namına halkın içinden dergah-ı İlahiye yükselmesi, herkes namına bir münacaatta bulunması cihetine (ettehiyyatü elmübarekatü essalavatü ettayyibatü lillah demesi gibi). Muhammed ismi ise daha ziyade risaletine bakıyor. Yani Hakkın katından halka bir vazife ile tavzif edilerek, vazifelendirilerek gönderilmesi söz konusu edilen yerlerde Muhammed ismi ile zikrediliyor. Elbette istisnaları olabilir. Mutlak manada bu budur demiyoruz.
Demek peygamberimiz velayet ciheti ile halkdan Hakka gitmiş, risalet ciheti ile Haktan halka gelmiştir. Külli ubudiyeti ile yani her mevcud namına olan ubudiyeti ile Cenab-ı Hakkın huzuruna ve taaa kab-ı kavseyn makamına dek yükselmiştir. Haktan halka Risalet ile Hâtem-ül Enbiya olarak gönderilmiştir.
Peygamberimizin bu vazifelendirilişi ve ubudiyeti ile Cenab-ı Hakkın huzuruna çıkması salat ve selamı iktiza eder. Velayeti ciheti ile salatı ister, risalet ciheti ile selamı ister. Yani; halktan Hakka teveccühü rahmet manasındadır ki rahmet ile, rahmetin bir tezahürü olan câzibe-i zecbe-i rahman ile halktan Hakka müteveccih olmuştur. Selameti ifade eden cin ve insi selamete ulaştıran bir esenlik manasını taşıyan İslam’ı getirmekle vazifeli olarak Hakk tarafından halka risalet vazifesi ile gönderilmiştir.
İzahlar metinden daha karışık olmamıştır umarım. Delil müddeadan gizli olmamalı. En güzeli metnin orijinalini tekrar tekrar okuyarak yeni açılan manalara müteveccih olmak. Zira muhatap olan, okuyan ve mihri olan dikkatini veren herkese Risale-i Nur kapılarını açar. Bu yazılarımız da Risale-i Nur’u okumanın alternatifi değil Risale-i Nur ile ciddi meşgul olmanın bir duasıdır tekraren belirtmiş olalım.
İnşallah bir dahaki seferimizde devam etmek dua ve niyeti ile…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.