Salih TUNA
İlahlık mı taslıyorsunuz lan siz?
"Kürtleri" siyasi olarak belirli bir partiye indirgediniz. Bununla da yetinmeyip Kürtleri PKK ile özdeşleştirdiniz.
"Kürt sorununun" aynı zamanda "PKK sorunu" olduğunu her fırsatta söyleyip durdunuz.
PKK bir eylem mi yaptı; hemencecik "Kürtler ne istiyor?.." yollu yazılar döşendiniz?
Çözüm için de maşallah az gayret göstermediniz; İngiltere'den girip İspanya'dan çıktınız.
Sayenizde o kadar çok şey öğrendik ki, ETA'yı IRA'yı PKK'dan daha iyi biliyoruz.
Ulus devletlerin oluşturduğu komplikasyonların çağdaş tedavi örneklerini elbette didik didik edeceğiz.
Fakat...
Bu örnekleri bir zamanların "Ekim Devrimi" nakliyecilerine benzer şekilde taşımaya kalkışırsanız en basit gerçekleri kaçırırsınız.
Murat Karayılan malum mektubunda PKK için ne demişti hatırlayalım: "Bu güç IRA, ETA gibi birkaç yüz kişiden oluşmuyor. Kendiliğinden dağıtılmasını bekleyemezsiniz. Ancak ve ancak Kürt sorununun çözümü temelinde bu gücün toplumsal yaşama dahil edilmesi düşünülebilir..."
Yani...
Matine suare IRA ve ETA örneği veriyorsunuz ama daha sayı saymayı bilmiyorsunuz!
Hadi zamanla sayı saymayı öğrenirsiniz de, Kürtleri ve Türkleri aynı milletin vazgeçilmez unsuru yapan "mana iklimine" bakmayı nasıl öğreneceksiniz?
Ah bir bakmayı bilseydiniz, bu iklimin baştan sona "Kardeşlik kokusundan" ibaret olduğunu görürdünüz!
Yazık ki yazık, bu manayı yok saymayı marifet bildiniz.
Burjuva proletarya çelişkisinden veya sınıf çatışmasından içinizde bir ukde kalmışçasına habire "Türkler, Kürtler" deyip durdunuz.
Halbuki...
İster Kürt ister Türk olsun, şehit düşen kardeşlerimizin ortak özelliği hepsi fakir, hepsi yoksul olmasıdır.
O kadar söyledik dinletemedik; olur olmaz yere "Kürtler, Türkler" genellemesine başvurdunuz.
Siz kalkar "PKK'yı yok ederseniz Kürtleri yenmiş olursunuz ama Kürtlerle asla barışamazsınız..." şeklinde bir "Kürt" algısı oluşturursanız, bir densiz de kalkar
(Van'daki deprem üzerine) "Mehmetçiği kuş avlar gibi avlayacaksın sonra yardım isteyeceksin..." der.
"O karakolun güvenliksiz olmasının sırrı çözüldü" (22 Ekim 2011, Yeni Şafak) başlıklı naçizane yazım üzerine 16 yaşındaki bir kız çocuğu şöyle bir mail göndermişti: "Salih abi, annem Türk babam Kürt. Ben ne annemden geçerim, ne babamdan..."
Bu kız çocuğunun bizzat kendisi o densizliğe verilen en büyük cevaptır.
Ya siz?
"Helsinki Nihai Senedi kardeşliği"nden dem vurarak mı bu ahlaksızlığa karşı çıkacaksınız?
"Kürt meselesi"nde mezkur "mana ikliminin" içinden konuştuğumuzda burun kıvırıyordunuz.
Mahmut Esat Bozkurt 1930'da Türk olmayanın hakkı köle olmaktır demiş, CHP'nin 1940 raporu "Kürtler Türkleştirilmelidir" fermanını vermişti.
Cemal Gürsel de 1961'de "Bu memlekette Kürt yoktur. Kürdüm diyenin yüzüne tükürürüm..." demişti.
Bütün bu ahlaksızlıkların alayının uluhiyet taslamak olduğunu bu mana ikliminden öğrendik.
Allah'ın yaratılıştan verdiği hakları gasp etmeye, anadili yasaklamaya, asimile etmeye, hor görmeye kalkışan alçakların cahiliye zihniyeti dün olduğu gibi bugün de ayağımızın bodrumundadır.
Siz kimsiniz de Allah'ın halk ettiği bir "halkı" yok saymaya kalkışıyorsunuz?
İlahlık mı taslıyorsunuz lan siz?
Şükür ki şükür, bu millet ilahlık taslayanlara sandıklarda şamarı indire indire her şeyin açık seçik konuşulup tartışılacağı günlere eriştik.
Bundan kelli şiddete başvurmak tuğyandan başka bir şey değildir.
Bu hakikati PKK da anlamak zorundadır.
"Annem Türk babam Kürt; ne annemden geçerim, ne babamdan" diyen o kız çocuğunu herkes fehmetmeye çalışsın.
Artık kim ki bir Kürt öldürür aslında bir Türk'ü, kim ki bir Türk öldürür aslında bir Kürt'ü öldürüyor demektir.
Yeni Şafak
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.