İmam Hatip değil, “sınıf” kavgası...

“Başkasını ezenler, asla özgür olamazlar”

Binlerce genç, üniversite sınavlarına hazırlanıyor. Gece gündüz demeden eller, gözler ve zihinler, birer emekçi çıkrığını andırırcasına bu zorlu maratona ayarlanmış... Büyük bir kavga yaşanıyor gençlerin tepesinde. İnsanı ve özgürlüğünü savunması gereken Baro, gençler hakkında ciddi bir ayrımcılığa sebep oluyor. Başkasını ezenin asla özgür olamayacağını Engels mi söylemişti? Marks yaşasaydı Baro’nun yol açtığı eğitim engeli ve fırsat eşitsizliği hakkında ne derdi?

Bilimsel, akademik bir iş gibi gelebilir dışarıdan bakınca üniversite sınavları.
Hiç de öyle olmadığını, en çok anneler biliyor, babalar biliyor. Çünkü üniversite bilimden çok, meslek, iş, sanat demek. Ekmek demek pek çoğumuzun gözünde... Ki arslanın ağzında derlerdi ekmek için, belki midesine inseniz orada bile bulmak zordur o lokmayı...

Meslekler, sadece akademik başarı, yetenek ve liyakata göre sıralanmıyor bizim zihinlerimizde. İfade edilmese de mesleki bir kast sistemi algısı var hepimizin de kabul ettiği şekliyle. Herkesin, her kesimden insanın, öyle gönlünden geçtiği her mesleği yapmasına imkan tanımayan bir öngörüdür bu. “Ayak takımı, baldırı çıplaklar, kırsaldan gelmiş olanlar, yoksullar, babası mektepli olmayanlar” gibi türlü başlıklar için, öyle her arzu edilen mesleğin eğitimi bahşedilir miymiş her isteyene... Cumhuriyet bilgimiz her ne kadar tam tersini, eşitlikçi bir söylemle deklare etmiş olsa da... Anayasamızın 42. md’si her ne kadar; “kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” dese de... Biz eğitimin, meslek edinme hakkının, tüm vatandaşlarımızca eşit fırsat imkanları vasıtasıyla kullanılmasına karşı çıkarız...

Peki bu siyasal bir karşı çıkış mıdır?

Bir kısmıyla evet, siyaset nemaları paylaştırma sanatı olarak aktörlerinin “biz” veya “bizden” olmasını tercih ettiğimiz bir yapı olduğu sürece evet... “Öteki”nin “biz”lerle eşit seviyede eğitim alması ve eşit fırsat koşullarında meslek edinmesi, siyasal bir kargaşaya sebebiyet verecektir. Altta ve sessiz durması uygun bulunan “öteki”, eğitim ve meslek imkanıyla, üste ve konuşma sahasına çıkabilecektir ki bu, mevcut kast algısını zedeleyecek, asap bozucu bir durumdur...

Eğitim ve meslek edinme konusundaki eşitlik fikrine karşı çıkarken bizi asıl hararetlendiren konu ise, siyasi içerikten çok ekonomik olanıdır. Yoksulluk problemini aşamamış her ülkede olduğu gibi, zenginin hep zengin, fakirinse hep fakir kalacağı bir alışkanlık düzeyi, tercih edilecek bir rutin konforudur. Mesleki bilgi ve eğitim performansını tüm yurttaşlara açmak ise; bu alışılmış sınıf farklılığını alttakilerin lehine altüst edecek bir imkan olarak, tehlikelidir...

Kimin için? Babadan oğula diplomat, doktor, avukat, eczacı gibi tüm “Beyaz Yakalı”lar için... “Mavi Yaka” ise hep mavi ve hep tere batık, hatta mümkünse “Yakasız” kalsa belki daha iyidir...

Genelde; sırtını tarımsal kesime ve köylüye dayadığı için adı “Çoban Sülü”ye çıkartılmış Demirel’den beri hikaye aynı minvalde işliyor aslında. Özeldeyse, 1994’ten bu yana siyasetçi profiline dahil olan yeni portreleri de aynı soruyla eleştiriyoruz: Nereden çıktı bunlar? “Muhtar bile olamaz” dediklerimiz bugün Başbakan... İşçi çocukları, kolej görmemiş, İngilizceyi düzgün konuşamayan, beyaz çoraplılar hasılı... Sevemedik, bir türlü, yakıştıramadık gitti... Nereden çıktı bunlar? Bir altüst oluş var siyasi tabloda. Ciddi bir sınıf kargaşası yaratıyor bu iş, özellikle son on beş yıllık sosyolojimizde... Bu adamları istemiyoruz, onların eşlerini de ve onlara benzeyen çocuklarını da... Hikaye bu aslında... Konfor bozuluyor. Ezber dağılıyor... Elitin morali bozuk, eli ayağı titriyor...

Hükümetteki “istenmeyenler” her seçimde oylarını arttırdıkça onlara karşı çıkanlara bir göz atmak yeterli... Doktorlar. Eczacılar. Avukatlar. Şimdi içinizden okuduğunuz tüm romanları, seyrettiğiniz filmleri geçirin birbir... Cumhuriyetin idolü olarak hemen her edebi eserde ya baş kahraman ya da öykünün geçtiği kentin aydınlanma ifadesidir meslek sahibi bu aydınlar... İşte kavga bu yüzden... Çünkü görmeye, duymaya ve okumaya alışık olduğumuz tüm bu saygıdeğer aktörler, sınıflarını yeni çehrelerle paylaşmak istemiyorlar... Meslekler aracılığıyla üretilmiş cumhuriyet aydını algısı, monotonluğundan çıkıyor, sorun bu. Yeni yüzler istemiyor, paylaşmak istemiyor, bu yüzden baskıcı, bu yüzden asabi...

Seçkin çevre, oligarşik imkanlarını, kendi dar ve saklı dünyasında bir tür kazanılmış hak gibi sürdürmek istiyor... Ayrıcalıklarını, cumhuriyetin eşitlikçi söylemine rağmen kurduğu ve yürüttüğü seçkinciliğini devam ettirmek istiyor. Eğitimi ve mesleki imkanı kimselere vermek niyetinde değil.
Kavga, İmam Hatipler ve Başörtüsü üzerinden sürüyor gibi dursa da...
Kavga, yorgan kavgasıdır...

Vakit

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.