İnce'ye anında cevap
İslam'ın bilimle çatıştığı vehmi üzerine kurulu ideolojik bir anlayış, toplumu dinden koparmayı amaçlamatadır.
Din ve bilimi bağdaştıramayan Hürriyet Gazetesi yazarı Özdemir İnce'ye cevap Dr. Atilla Yargıcı'dan geldi.
Din ve bilimin son birkaç asırdır insanlığın gündeminden düşmeyen iki kavram olduğuna dikkat çeken Yargıcı, "Bu konu ele alınırken dikkatlerden kaçan en önemli husus, tahrif edilmiş Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi dinlerle, tahrif edilmemiş İslam arasında hiçbir ayırım yapılmamasıdır" dedi.
Kur'an her konuyu akla havale eder
Ortaçağda kilisenin menfaatlerini elden kaçırmamak için ilmin gelişmesine engel olması, ilim adamlarını aforoz etmesi, yakması, hapsetmesi, kilise ile bilim arasında bir çatışma olduğu fikrini doğurduğunu hatırlatan Yargıcı, "Batılılar tahrif edilmiş ve bilime savaş açan Hıristiyanlıktan uzaklaşarak ilerlerken, Müslümanlar ilimle barışık olan İslam'dan uzaklaşarak geri kalmışlardır. İslam'ın bir din olarak bilimle çatıştığını iddia etmek, Müslümanların asırlarca insanlığa bilimde öncülük ettiği yılları göz ardı etmek demektir" şeklinde konuştu.
Kur'an-ı Kerim'in insanları birçok konuda düşünmeye çağırdığını belirten Yargıcı, "Kur'an her konuyu akla havale eder. Kur'an'a göre 'bilenlerle bilmeyenler bir olmaz.' Kur'an bütün bunlardan bahsederken, hep Allah'a dikkat çeker. Buna göre insan öğrenmelidir. Ama Allah'ı asla unutmamalıdır. Çünkü insanı da, insandaki öğrenme kabiliyetini de yaratan Allah'tır. O halde İslam dininin bilime karşı olması mümkün değildir. Ancak bilimi Allah'ın isimlerinin bir tecellisi olarak öğretmek ister" dedi.
Yargıcı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kur'an'ın bakış açısını yakalayan bir insan, tıp bilimin Allah'ın şifa verici anlamına gelen 'Şafi' ismine dayandığını anlar. Bu anlayışa sahip bir doktor hastalarına daha şefkatli bir gözle bakar. Allah'ın bir isminin tecelli etmesine vesile olduğu için onlara daha fazla itina gösterir. Mühendislikle uğraşan bir insan Allah'ın 'Mukaddir' ismini öğrenir. Plan ve proje yapma, ölçüp biçme bu ismin tecellisidir. Allah ile bağını koparmayan bir mühendis, işlerinde daha dikkat olur. Böylece Kur'an bu bakış açısıyla insanlığın dinden uzaklaşarak kaybettiği sorumluluk duygusunu ona kazandırma amacını güder. Çünkü bilim ne kadar gelişirse gelişsin, eğer Allah'a karşı sorumluluk duygusu bulunmazsa, yapılan iyiliklere mükafat, kötülüklere ceza verecek ilahi bir güce inanılmazsa insanlık her şeyi kendi cüz'i menfaatine alet yapar ve yaptığı da son bir asırda çok bariz bir şekilde görülmektedir" .
Dinsiz ilim şüpheye, ilimsiz din taassuba yol açar
Said Nursi'nin insanlığın manevi bir buhran geçirdiğini ifade ettiğini bunun asıl sebebinin ise imansızlık olduğunu vurgulayan Yargıcı, "Nursi'ye göre, vicdanın ziyası, ışığı din ilimleridir. Aklın nuru fen ilimleridir. İkisinin birlikte okutulmasıyla gerçek ortaya çıkar. Birbirinden ayrıldıkları vakit birincisinde taassup, ikincisinde de hile ve şüphe ortaya doğar" dedi.
Yargıcı şunları söyledi:
"Pozitivist bilim anlayışının eğitim modelinde uygulanması, dinin bir kenara bırakılmasını, sadece fen ilimlerinin okutulmasını öngörmüştür. Bu öngörü, Nursi'nin ifadesiyle 'hile ve şüphe'nin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Kuvvetleri peygamber öğretilerinin süzgecinden geçmeyen ve ifrat ile tefrit arasında bocalayan kimseler, cerbezeci birer insan olup çıkmışlardır. Cerbezeci insan ise aldatıcı bir zekaya sahip insan demektir. O halde dinin dengeleyiciliğinden uzak yetişen nesillerde iki karakteristik özellik ön plana çıkacaktır. Bunlardan birisi hile, ikincisi de şüphedir. Bu eğitim modelinin ortaya çıkardığı 'iyi eğitilmiş' insanlar, kendilerini, başkalarını ve devleti aldatmak için her şey yapabiliyorlar. Bugün ülkenin içinde bulunduğu durum, bilimin pozitivist yorumunun eğitime hakim olmasının ürünüdür. Şüphe de insanın her şeye ve herkese şüphe ile bakmasını netice vermiştir. Toplumdaki gittikçe yayılan güvensizlik ve sevgisizlik de bu iki kavramın insanda yerleşmesiyle ortaya çıkmaktadır.
"İslam dini bilimle çatışmaz. Çünkü İslam dininde okuma, öğrenme birinci derecede önemlidir. Bu yüzden İslam'ın bilimle çatıştığı vehmi üzerine kurulu ideolojik bir anlayış, asırlardır İslami bir kültüre sahip olan bu toplumu dinden koparmak için eğitimi kullanmıştır. Dinden uzak olarak eğitilen insanlar, haksızlığı şiar edinmiş, hiçbir davranışında meşru gayr-i meşru ayımı yapmayan, hile ve şüpheci bir karaktere sahip olmuşlardır. Kendisini, toplumu, ailesini, devleti aldatan, kendinden, insanlardan şüphe eden, küçücük bir menfaat için her türlü haksızlığı yapabilen insanlar hep bu eğitimin meyveleridir.
"Nursi'nin ifadesiyle sahip olduğu hak dinden uzaklaşan insanlar cemiyet için 'semm-i katil' yani, öldürücü bir zehir olmuşlardır. Anarşi ve terörün bu ülkede yaygınlaşmasında bunun büyük rolü olmuştur. Fakat bu gerçekler, ideolojiyi şahsi çıkarlarına perde edilen kişiler tarafından örtbas edilmek istenmiş, insanlar dinden ve dindardan ürkütülmüştür. Toplumda görülen bu olumsuz tablo, ancak bilimin din ile, dinin bilim ile birlikte eğitime girmesiyle mümkündür. Ahlaktaki anarşiden, silahlı terörden, devleti talan etmekten kurtulmanın, insanı ailesine, topluma ve devletine faydalı bir birey haline getirmenin tek çıkar yolu budur. Bizim kültürümüzde 'kendini bilmek' vardır. İnsanın kendini bilmesi, adam olması, itidalli ve istikametli bir yapıya sahip olması hep bu kendini bilmekle ilgilidir. İnsanın kendini bilmesi ise Allah'ı bilmesiyle mümkündür. Bunu insana sağlayacak İslam dininin akla dayanan esaslarıdır. Bu da ancak fen ilimlerinin yanında din ilimlerinin de öğretilmesiyle sağlanabilir. Yoksa insan birçok şeyi öğrenebilir, çok daha ileri noktalara ulaşabilir. Fakat kendini bilmeyen bir insan, robot insan, 'compüter insan' olmaktan kurtulamaz.
İlgili haber için tıklayınız: İnce, bilimi dine yakıştıramadı
RisaleHaber