İnci-t/n-memek

İncinmek bir gönül işidir. Gönül bu, pek söz dinlemez. “Kırılma” diyince “tamam” demez. Olmadık yerde olmadık şeye kırılıverir.

Hassastır... Gönül işte... İnci tanesi gibi değerlidir aslında. Ama pek değerini bilen olmaz bu güzelin... Bir de hiç ummazsın belki ama her insanın içinde vardır. Allah yaratırken her insanın içine koymuştur bu inci gibi değerli şeyden.

Çeşit çeşittir gönüller. İnci gibi aynı... Hani olur ya, beyazı vardır bembeyaz, siyahı vardır, pembesi vardır... Gönüller de öyledir işte, bir sahtesi yoktur inci gibi. Herkeste gerçeği vardır. Renk renk, çeşit çeşit... Ama hepsi de gönüldür işte, inci gibi değerlidir hepsi… Hepsinin değeri kendine göre paha biçilemezdir. Nasıl incinin değerini herkes bilemez... Gönül de öyledir, herkes bilemez.

Gönül işi bir sanat işidir... Her bakan göremez gönlün narinliğini... Her eline alan bilemez tutmasını... Hassastır, narindir, inci gibidir işte. Hani elinden bir düşse kırılıverir, paramparça olur da anlayamazsın ne olduğunu… Toparlayamazsın da bir daha... Hele ki düşürdüğünü farketmeden bir de üzerine bastıysan vay haline... Artık toplaman imkansız gibi birşeydir... Gönül de öyledir... Kırdığını anlamayıp daha da kırarsan tamiri çok zordur…

En baştan temkinli davranmak gerek… Hiçbir gönülü incitmemek gerek. Ama hani insan bu da, bilemezsin kimin neyden incineceğini. İnci gibi dedik ya gönlü de… Renk renk, çeşit çeşit... İşte birinin umursamadığına biri kırılıverir anlamazsın. O yüzden hepsine tedbirle aynı hassasiyette yaklaşmak gerek ki farkında olmadan incitmeyesin bir gönülü...

İncitmemek zor iştir aslında… İnsanlara değer vermek ister… Anlamak ister… Bazen tatlı söz ister… Bazen sessizlik ister, dokunulmasın ister.. Aslında birazcık da empati ister.. Empati ister ki kendini anlasınlar ister.. Anlaşılsın ki incitilmesin ister.. Aslında çok şey ister gibi görünür de pek birşey de istemez. Orada bir gönül olduğu bilinsin o da yeter..

İncitmemek zor iştir ama daha da zoru var ki onu herkes yapamaz.. Ne mi?
İncinmemek...
Gönül işidir dedik.. Gönül bu, inci tanesi gibi hassas, narin dedik.. Elde değil ki tutasın, söz dinlemez ki “kırılma” diye tembihleyesin. Gönül işte, bir anda inciniverir de sen bile düzeltemezsin. Ama öyle bir makam var ki, hayatı güzelleştirir.

İncinmemeyi bir öğrenebilsek, hayat belki daha kolay olur. Hani bütün karmaşasından sıyrılır belki.. İncinmemeyi öğrenince herşeyden mutlu olmayı da öğrenir insan.. Kimseyi incitmeden, kimseden incinmeden yaşayan bir insan düşünün.. Ne kadar mutlu olur kim bilir.

Herşeyin Allah’tan geldiğini bilince niye incinsin ki zaten.. Belki biraz da eksiğimiz orada oluyordur.. Tevekkül.. Tevekkülü hayatımızda tam anlamıyla yaşayabilsek, başımıza gelen iyi veya kötü herşeyin Allah’tan geldiğine inanıp bunu tam olarak hayatımıza geçirebilsek, aradaki vasıtalara incinmek niye olsun, onları incitmek niye olsun..

Şöyle birşey anlatılır: Sâmi Efendi Hazretleri, Daru'l-Fünûn Hukuk Fakültesi'ni yeni bitirmişti. Onun güzel hâlini ve tertemiz sîretini pek beğenen bir Allâh dostu:
“Evlâdım, bu tahsîl de güzeldir ama, sen asıl tahsîli ikmâl etmeye bak. Seni irfân mektebine kaydedelim, orada da gönül ilimlerini ve âhiret sırlarını öğren" dedi.
Ardından ekledi:
"Evlâdım, o mektebde nasıl eğitim yaparlar, ne öğretirler bilemem. Ama bildiğim bir şey var ki, bu tahsîlin ilk dersi incitmemek, son dersi de incinmemektir..." (*)

Yani incitmemek eldedir, biraz özen, biraz hassasiyet, biraz nezaket yeterli olur çoğu zaman, kolaydır nispeten.. Ama incinmemek elde değildir.. Tam bir tevekkül ister ki, aradaki vasıtalara incinmeyesin..

Gönlü incinmeme makamına erdirebilmek ne hoş olur.. ne de güzel olur.. işte o zaman zor olanı başarmış olur insan..
Ama gel gör ki, biz daha kolay olanını beceremiyoruz.. İncitmemeyi öğrenememişken incinmeme makamına ulaşmayı düşünüyoruz..

Önce bu gönül sanatını öğrenmek gerek.. ve herkesin içindeki inci tanesi gibi değerli gönüllere nazik davranmak gerek.. Bunun için de manevi bir terbiye gerek.. Gönülleri incitmemek gerek ki incitmeye incitmeye incinmemeyi öğrenebilelim.. ilk dersi geçmeden son dersi vermiyorlar insana bu hayatta..
 
Ebu'l-Kâsım el-Hakîm'e, kalb-i selîmin sıfatlarını sorduklarında şunları söylemiştir:
"Kalb-i selîmin üç vasfı vardır:
Birincisi incitmeyen bir kalb,
İkincisi incinmeyen bir kalb,
Üçüncüsü de iyiliği Allâh'ın rızâsı için yapıp karşılığını beklemeyen bir kalb...
Zîrâ bir mümin, Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna, hiç kimseye eziyet etmeyince verâ ile; kalbini Rabbe yöneltip kimseden incinmeyince vefâ ile; yaptığı sâlih amellere herhangi bir fânîyi ortak etmeyince de ihlâs ile gelir..." (*)

Rabbim cümlemizi kalb-i selîm olanlardan eylesin.. İncitmemeyi öğrenip, incinmemeye ulaşmayı, sonra da iyiliği Allah rızası için yapıp karşılığını beklememeyi nasibeylesin...

(*): Osman Nuri Topbaş Hoca Efendi’nin bir makalesinden alıntıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.