İnsan-ı mü'minin ile insan-ı kâfirin kıymeti
Günün Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
İ'lem eyyühe'l-aziz!
İnsan-ı mü'minin kıymeti, ihtiva ettiği san'at-ı âliye ile Esmâ-i Hüsnâdan in'ikâs eden cilvelerin nakışları nisbetindedir.
İnsan-ı kâfirin kıymeti ise, et, kemikten ibaret fâni ve sâkıt maddesinin kıymetiyle ölçülür.
Kezâlik, bu âlem de, eğer Kur'ân'ın tarif ettiği gibi mânâ-yı harfiyle, yani Cenâb-ı Hakkın azametine bir âlet nazarıyla bakılırsa, o nisbette kıymettar olur. Eğer felsefenin dediği gibi mânâ-yı ismiyle, yani hiçbir fâil, Hâlık ile bağlı olmayıp müstakil-i bizzat nazarıyla bakılırsa, kıymeti câmide, mütegayyir maddesinde münhasır kalır. Kur'ân'dan istifade edilen ilmin felsefe ilminden ne derece yüksek olduğu, şu misal ile tebârüz eder:
وَجَعَلْنَا الشَّمْسَ سِرَاجًا 1 Bu hükm-ü Kur'ânî, Esmâ-i Hüsnânın cilvelerine bakmak için bir pencere açıyor. Şöyle ki:
Ey insan! Bu şems, azametiyle beraber size musahhardır. Meskenlerinize nur veriyor. Yemeklerinizi hararetiyle pişirtiyor. Sizin öyle Azîm, Rahîm bir Mâlikiniz var ki, bu şems onun bir lâmbası olup, misafirhanesinde sakin misafirlerini ziyalandırıyor.
Felsefenin hikmetince, şems büyük bir ateştir, yerinde dönüyor. Arz ile seyyarat, ondan uçan parçalardır; câzibe ile şemse merbut kalarak medarlarında hareket ediyorlar.
Dipnot-1: "Güneşi de bir kandil yaptık." Nuh Sûresi, 71:16.
Bediüzzaman Said Nursi
Mesnevi-i Nuriye