İnsanı yaratan, onunla ilk konuşandır

İnsanı yaratan, onunla ilk konuşandır

İnsana önce isimler öğretildi, sonra git dendi, anlat bunları

Caner Kutlu’nun yazısı:

İnsan ve dil

İnsanı yaratan, onunla ilk konuşandır. Beyaz, sarı, siyah; uzun, kısa; açık , kapalı her fark ilk konuşmayla ortaya çıktı. İnsana önce isimler öğretildi, sonra git dendi, anlat bunları. İlk geliş, ilk çığlık; ilk aceleci tavırlar, heyecan, yerinde durmazlık, kabullenilmezlik, gürültü insanla birlikte gün yüzüne çıktı.

Her konuşma ilk konuşmanın geldiği yerden değildi şüphesiz. Kim diyebilir ki, her teknoloji insanın ürünüdür. İnsan makineye sadece bildiğini yükler; sonrası beklemektir, ki insan ısrarla beklemenin karşılığında makine çalışır. Dil, insanın yeryüzünde bilgi yüklediği bir makinedir. Sahibi değildir, ama efendisidir. İnsan makineyi nasıl şekillendirirse, aslında makine de insana kendini yüklemiştir. Makine insanın kendinden çıkmıştır, insan ne kadar kendindense makine de o kadar insandandır. Dil, insan makinesinin konuşmasıdır. Ne kadarı kendisinindir, ne kadarı başkasıdır, ne kadarı hiç kimsenindir, ve ne kadarı sadece yaratandandır. Ne kadarı öğretilmiştir, ne kadarı üretilmiştir. Ne kadarı bilgidir, ne kadarı sabırdır. Ne kadarı ağızdan çıkandır, ve ne kadarı yazıya düşendir.

Dile düşen, bilgidir, duygudur, bazan gerçektir, ama kimi hayaldir, belki günahtır, acıdır; bazan şükürdür.

Dualar, kutsal metinler öğretilmiş, verilmiştir, yani istenmemiştir, hazırdır. Değişmeyendir. Ancak, sonrası istenir, değişir, yenilenir. Dil, önce verilir, sonra istenir, değişir, gelişir ve savaşır. Dil, sabrın, çoğalmanın ödülüdür. Savaşın ve barışın sesidir. Her dil, insana verilmiş bir nimettir,dili çalan imanı çalar.

Dil, insanın üzerindeki elbisedir, iman elbisenin sakladığı tendir. Tenin kokusu elbisenin kumaşındandır. İnsan iki durumda dilsiz kalır; o kadar yükselir ki elbise teninden çıkar, yalın bir iman kalır, ki arzulanan budur, insanın sidretü’l müntehasıdır; diğeri, ki o da esfeli safilindir, elbisesini elleriyle yırtar, parçalar, tenini çöplüğe atar.

Dil, insanlar arasında savaşır. Dil, tanrıya karşı iman dili, din dili, dua dili ve ‘kendi’ dili olarak çoğalırken, insana karşı ise kültür olarak çoğalır.

Dil kültürü üretmez, kültür dili üretir. Kültür empoze edilebilir, ancak, dil edilemez. Edilirse, bu yabancı dil olur. Dili değiştirmenin yolu kültürü değiştirmekten geçer; aynı kültürün farklı dilleri olmaz. Aynı dinin tek dili olduğu gibi. Bu yüzden dil savaşır, kültür ele geçirir. Dilin insanlara kattığı üstünlük, kültürün ürettiği önceliklerin baskısından oluşabilir. Bu da insan benliğinden fışkıran sözün dilde karşılık bulmasıdır. Dini olmayanın kültürü, kültürü olmayanın dili, dili olmayanın kendisi olmaz.