İşaratü’l-İ’caz’ı tahrif iddialarına cevap
Diyanet’in bastığı İşaratü’l-İ’caz eserinde tahrif edildiği iddialarına cevap
Risale Haber-Haber Merkezi
Bir internet sitesinde Diyanet’in bastığı İşaratü’l-İ’caz’da Hüseyin Siyabend Aytemur tarafından inceleme yapıldığı ve onlarca tahrif bulunduğu şeklinde bir haber yapılmıştır.
İnceleme yapan kişi, eseri orijinaliyle karşılaştırdığını ve onlarca farklı yer tesbit ettiğini söylemektedir.
İşaratü’l-İ’caz, Birinci Dünya Harbi sıralarında Bediüzzaman tarafından Arapça telif edilmiş bir eserdir. 1950′den sonra kardeşi Abdülmecid Nursî tarafından bizzat ağabeyinin isteği üzerine Türkçe’ye tercüme edilmiştir.
a) Gerek ilk Arapça telif nüshası gerekse Türkçe tercüme nüshasının ilk tebyizi Abdülmecid Nursî’nin elyazısıyladır.
b) Gerek Arapça gerek Türkçesinin muhtelif kişilerce yazılmış müteaddid elyazısı nüshaları mevcuttur.
c) Arapçası ilk olarak 1918′de İstanbul’da, Türkçesi ise 1959′da Ankara’da Nur Matbaası’nda basılmıştır.
d) Hem Arapça hem Türkçesinin teksir makinesiyle de birçok nüshaları çoğaltılmıştır.
e) Bediüzzaman sağlığında matbaada ve teksirle basılan nüshaları yakinen takip ve kontrol etmiş, kendisine ulaşan elyazısı nüshaları da bizzat tashih etmiştir.
Diyanet’in İşaratü’l-İ’caz’ını incelediğini ve orijinaliyle karşılaştırdığında onlarca farklılık bulduğunu söyleyen zata soruyoruz:
Orijinal dediğiniz nüsha yukarıda bahsettiğimiz nüshalardan hangisidir?
Her farklılık tahrif midir?
Şimdi gelelim verdiği tahrif örneklerine:
Demiş:
Eserin tahrifata uğradığına dair birinci örnek: “Câmiü’l-Ezher’in kızkardeşi olan “Medresetü’z-Zehrâ” nâmıyla dârü’l-fünûnu mutazammın pek âlî bir medresenin” bölgedeki merkezi konumları itibariyle “Bitlis’te ve iki refikası ile Bitlis’in iki cenahı olan Van ve Diyarbekir’de tesisini isteriz….”
Bu birinci örneği, İşaratü’l-İ’caz’ın ana metninden değildir. Diyanetçe yazılan takdim kısmındadır. Münazarat’tan bilvesile alınan cümle tek parça olarak değil, takdimi yazan kişinin değerlendirme ve ifadeleri içinde parça parça alınmıştır. İncelemeci arkadaşın tenkid ettiği ve tahrif dediği kısım da zaten takdimi yazan zatın ifadeleridir, risalenin ana metni değildir. İncelemeci arkadaşın haberinden aynen aldığımız üst paragrafa dikkat edilirse, çift tırnak içindekiler Üstadın cümleleri, dışındakiler ise takdimcinin ifadeleridir. Risaleden olmayan ve tırnak dışında yazılan kelimeleri, incelemeci arkadaş tahrif diye takdim etmektedir.
İkinci örnek: "…Acaba böyle ruhi, kalbi, vicdani bir inkılâb hiçbir kanun ile tatbik edilebilir mi?”…… (İşârâtü’l İ’caz, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, sayfa 466)
Bu örnekte de aldığı cümle kitaptakinden farklıdır. “Kanuna” kelimesi yerine “kanun ile” diye yazmıştır. Eğer iddia ettiği gibi her farklılık tahrif ise incelemeci arkadaş burada tahrif yapmıştır. Çünkü Diyanet’in İşaratü’l-İ’caz’ında cümle şöyledir:
“Acaba böyle ruhi, kalbi, vicdani bir inkılâb hiçbir kanuna tatbik edilebilir mi?”
Cümleyi Üstadın hayatında yeniyazı ile matbaada basılan ilk nüshada şöyle okuyoruz:
“Acaba böyle ruhi, kalbi, vicdani bir inkılâb hiçbir kanuna tatbik edilebilir mi?” (sh:95)
Cümleyi Abdülmecid Nursi’nin elyazısıyla yazdığı ilk tercüme nüshasında da şöyle okuyoruz:
“Acaba böyle ruhi, kalbi, vicdani bir inkılâb hiçbir kanuna tatbik edilebilir mi?” (sh:204)
Görüldüğü gibi Türkçeye tercüme eden zatın (Abdülmecid Nursî) bizzat kendi elyazısıyla yazdığı nüshadaki cümle ile Bediüzzaman’ın hayatta iken neşredilen ilk yeni yazı matbu nüshadaki cümle aynıdır. Diyanet’in bastığı İşaratü’l-İ’caz’da da cümle aynıdır. Senelerden beri (1959 ilâ 2014) neşredilen İşaratü’l-İ’caz’larda da aynıdır. Sadece incelemeci zatın elindeki orijinal (!) nüshada farklıdır ki şöyle demiş:
Orjinali ise bu şekildedir.: “…Acaba böyle ruhi, kalbi, vicdani bir inkılâb dünyevi kanunlardan hiçbir kanun ile tatbik edilebilir mi? …”
Üçüncü örnek:
“Dokuzuncu-Beşer için bir ömr-ü tabii olduğu gibi, yaptığı kanunlar için de bir ömr-ü tabii vardır; onun nihayeti olduğu gibi, bunun da nihayeti vardır.” (İşârâtü’l İ’caz, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, sayfa 476)
Cümleyi Üstadın hayatında yeniyazı ile matbaada basılan ilk nüshada şöyle okuyoruz:
“9- Beşer için bir ömr-ü tabii olduğu gibi, yaptığı kanunlar için de bir ömr-ü tabii vardır; onun nihayeti olduğu gibi, bunun da nihayeti vardır.” (sh:99)
Cümleyi Abdülmecid Nursi’nin elyazısıyla yazdığı ilk tercüme nüshasında da şöyle okuyoruz:
“9- Beşer için bir ömr-ü tabii olduğu gibi, yaptığı kanunlar için de bir ömr-ü tabii vardır; onun nihayeti olduğu gibi, bunun da nihayeti vardır.” (sh:211)
Görüldüğü gibi Türkçeye tercüme eden zatın (Abdülmecid Nursî) bizzat kendi elyazısıyla yazdığı nüshadaki cümle ile Bediüzzaman’ın hayatta iken neşredilen ilk yeniyazı matbu nüshadaki cümle aynıdır. Diyanet’in bastığı İşaratü’l-İ’caz’da da cümle aynıdır. Senelerden beri (1959 ilâ 2014) neşredilen İşaratü’l-İ’caz’larda da aynıdır. Sadece incelemeci zatın elindeki orijinal (!) nüshada farklıdır ki şöyle demiş:
Orijinali: “Dokuzuncu-Beşer için bir ömr-ü tabii olduğu gibi, yaptığı kanunlar için de bir ömr-ü tabii vardır; beşer ömrünün nihayeti olduğu gibi, yaptığı kanunların da bir nihayeti vardır.”
Netice olarak:
Risale-i Nur eserleri ile ilgili senelerden beri bir tahrif iddiası ortaya atılmaktadır. Bu iddialara çeşitli vesilelerle birçok cevaplar da verilmiştir. Uzun seneler zor şartlar ve yasaklar ve yokluklar içerisinde binbir müşkilat ve imkansızlıklara rağmen elyazısı, teksir makinesi veya matbaa yoluyla çoğaltılıp bugünlere ulaştırılan bu eserlerde görülebilen bazı farklılıkların sebepleri bu cevaplarda geniş geniş anlatılmıştır.
Bütün bunlara rağmen başta Bediüzzaman ve ondan sonra da vazifelendirdiği talebeleri, Risale-i Nur’un en sıhhatli şekliyle müştakların eline geçmesi için gayret sarfetmişlerdir. Şimdi de bu talebelerinden hayatta kalanlar aynı şuur ve hassasiyetle vazifelerinin başındadırlar. Hiç şüpheniz olmasın.
Herhangi bir kelime veya cümle ile ilgili farklılık görüldüğünde eldeki mevcut arşivden devamlı kontrol ve araştırma yapılmaktadır. Bu konuda gelen sorulara da her zaman için cevap verilmeye çalışılmaktadır. Yeter ki iyi niyetle olsun.
Kaynak: Nurrehberi
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.