İskender Pala’nın son romanı Mihmandar (2)

Sefere katılmak isteyen pek çok kişi bilhassa ashab-ı güzinden kimseler vardır.Bunlar Hz Peygamberin konstantiniyenin fethini müjdeleyen  hadisini  delil göstererek  sefere katılmak isterler. Zübeyr oğlu Abdullah da kafilededir, lakabı Mescid Güvercin’idir. Hz Ebubekir’in torunudur. Seriyyenin en renkli siması  Kays bin Sad ‘dır. Kendisine  neden sefere katıldığı sorulunca “poturumu almaya gidiyorum” der. Bizans kayseri bir zaman gönderdi elçilerin uzun boyluluğu ile Müslümanları eleştirmek ister, Kays da uzun boyludur, onun poturunu elçilerle Bizans’a gönderirler  bir nevi mukabele  için.O onu almak için gittiğini bu yüzden söyler. Veda anında Dımaşk sokaklarında  kurbanlar kesilir, sevinçler gözyaşları vardır.Ümmü Haram’ın eşi Übade’de onların içindedir.  Anlatıcı  Hamed’dir. Eyyüb el Ensari’ye bakmak ve refakat için sefere katılır,  o da Peygamberimizden bir hadis nakleder” Sabah olsun akşam olsun  Allah yolunda  hizmet için bir yürüyüş  güneşin üzerine doğup battığı her şeyden  daha hayırlıdır” buyurur.

Kafile yola çıkar öte taraftan  Dişi Ejderler isimli bir grup bu seriyyeyi vurmak  için görevlendirilirler Bizans tarafından, bunlar yarısı yaşlı iki yüz kişiyi haklayacaklarını düşünürler. Onlardan Ebu Eyyub ile müfrezenin emiri özellikle esir olarak istenir bunlardan.  Bu kötü görevlilerin içinde Genna özel bir kişidir, bir flütü vardır, zahiren bir flüt ama bir silahtır, zehirli iğneler fırlatarak düşmanlarını hiç fark edilmeden öldürür. Kurmalı bir düzenektir. Niyeti Hz Eyyub’u sağ getirmek bunun yanında annesini ve babasını bulmaktır.Çok hırslı ve atak birisidir. İskender Pala , Elif Şafak gibi bahislerin aralarına Peygamberimizden hadisler serpiştirmek suretiyle hem vaka akışını hızlandırır ve şevklendirir, edebiyat ile birlikte Edibi Azamı öğretir.

Romanın şahıslarından biri de Gümüş isimli kuştur. O sefer boyunca Ebu Eyyub’a kuş getirir ve onlarla Mihmandar afiyetlenir.Ebu Eyyub sürekli hadisler naklederek hizmetçisini  O’nun sevgisi ile donatır.”Geceleri Kulhuvallahu ehad suresini okuyanlar Kur’an’ın üçte birini okumuş gibi olur”(195) “Lailahe illallah diyen ateşe atılmaz” “Kırk gününü Allah rızası için ayırıp ihlas ve samimiyetle  ibadet eden kimsenin kalbindeki hikmet pınarları  dilinden dökülmeye başlar . “Bunlar arasında Kalikinos isimli Müslüman olmayan ama ilim adamı kendini işine vermiş  bir şahıs vardır. Yollarda dil bildiği için Bizanslı köylülerle  iletişim kurar.Zaman zaman da Ebu Eyyüb’ün yanına sohbet için gelir. Tenha zamanlarında ateşle oynar ve barut imal eder. Çok meraklıdır, Ebu Eyyüb sürekli hadisnakleder, onun bakıcısı da bunları kaydeder hafızasına “ Sevabın büyüklüğü musibetin  büyüklüğüne göredir; Allah sevdiği topluluğu sıkıntılarla da imtihan eder; bir namaza durduğunda son namazını kılıyormuş gibi kıl”(198)Sohbetlerden sonra Asr süresi ile kapanış yapılır. Bu Resullullahın her sohbetten sonra uyguladığı bir sünnetidir. Bu ara bir saldırı olur ama saldırıdan onları imha etmek için gelen Bizans’lı ekip tahrib edilir.Bu kallikinos’un icad ettiği silahı ile gerçekleştirilir.Onun patlattığı ateşle kafile kurtulur.Genna burada tutuklanır, silahı ile birlikte.  Bu ara “Kostantiniye fetholunmadıkca kıyamet kopmayacaktır “ hadisi de nakledilir.

Ebu Eyyüb Toroslardan itibaren öksürmeye başlar. O yine peygamberden teşvikler sunar” Gazinin Allah yolunda attığı her adıma  yedi yüz sevap  yazıldığını  derecesininin yedi yüz kat artırıldığını  yedi yüz  günahının silindiğini “ söyler. Genna , kallikinos’un kızıdır, ona bakar kızım diye hitap eder, kızı bu hitaba rahatsız olur. Annesinin adını da zikreder bu ara Kallikinos.  Baba ile kızı arasında büyük bir hesaplaşma yaşanır. Çünkü kızın babası hakkındaki kanaati babasının öldürmeye kadar varmıştır, ama hiç de olayın aslı öyle değildir. Eyyub Hazretleri yine bir hadis nakleder” Dünyada işlenen günahların  ölü dostlara ve akrabalara gösterildiğini “ söyler.

Bizans kara hülyalar görmektedir. Ahdi atik ve cedid’i okumadıklarından belalara müstahak olduklarını söylerler. Patrik Thomas  iki yüz kadar meleğin istanbul’a ineceğine Arapların arasına katıldığını söyler , bu korkutucu bulunur. Bölümü anlatan Genna’dır diğer adı Pulcheria . Saraya mensuptur ama  ailesinin başından feci olaylar geçmiştir. Ordu bir yıla yakındır İstanbulu muhasara etmektedir. Ordu Bizans’ı yeneceği kanaatindedir.” Yolları yenmiş karları ve fırtınaları yenmiş, tabiatı yenmiştik, Bizans’ı da yenebilirdik.”(248) Ama ne kadar gayret ederse etsinler surlardan gedik açamazlar. Gemilerini Haliç’ten içeri sokamazlar.Bir de orduda veba salgını başlar. “ Karşımızda  halsizlikten kan tüküren  dalgın insanlardan müteşekkil bir ordu vardı”(253)

Ebu Eyyüb hastalık konusunda bir hadis nakleder. “Hastalıkla geçen saatler hatalarla geçirilmiş vakitlerin günahlarını temizler”  Bir de sünneti terk eden bir toplum başarısız olur, bu bölümü anlatan Avfoğlu Süfyan’dır. Pala , bölümlerin sonunda anlatıcılarını tanıtır, romanında farklı bir anlatım kullanmıştır, yerine göre en ideal kişiye olayları anlattırır ve onlar hakkında bölüm sonlarında bilgi verir. Bu yeni bir tikniktir hem nesnel hem de yorumcu bir anlatım. Çok düşündüğü belli romancının.  Şehri elde edememenin yorumları yapılır. “ Kostantiniyeyi alamamış olmak bize şunu gösterdi ki  zafer için yalnızca iman etmiş olmak yetmiyor. Bilakis ondan evvel harp sanatı bilmek düşmanını tanımak, savaş araç ve usüllerindeki  yenilikleri  takip etmek  mancınık ve gülleler hakkında bilgili olmak , kara ve denizin  savaş imkanlarını  araştırmak  , sivil halkın  ve mücahitlerin  haklarını ayırmak,szaf düzeninin  tertip ve taktiklerini iyi bellemek” gerekir. (257)

Genna Ebu Eyyüb’ün yakınındadır, onun her şeyini takib eder. Yol boyunca ona otlardan dermanlar yapar, hatta onu sevmeye başlar, onun farklı olduğunu kabul eder. 
Kuşatma devam etmektedir, Ebu Eyyüb yine cihat ile ilgili hadisler nakleder.” Düşmanla karşılaşıp da  şehit düşünceye  veya galip gelinceye kadar sabreden kişi kabir fitnesinden emin olur, kabrinde sıkıntıya düşürülmez. “(277)Bizans büyük bir  kırım hazırlığındadır. Eudoksiya silahını kullanarak arzu ettiği askerleri öldürür, zamanla yaptığı hissedilir ve bilenmiş bir düşman olduğu anlaşılır. Ebu Eyyub hasta haline rağmen gazilerin arasında dolaşır ve onları teşvik eder. “ Gazilerin arasında dolaşıp onlara cihat ayetleri  ve hadisleri telkin ederken de  ç ok dinç yürüyordu. “ O Hz Peygamber Hayber muhasarasında ne yaptıysa ben de burada  Kanstantiniye ‘de aynı şeyi yapmalıyım “ diyordu.Hayber cengini anlatırken gözleri dolar.O Peygamberimizden aldığı duayı da nakleder” Rabbim sabahlara kadar  uykusuz kalıp  nöbet bekleyerek  beni korumaya çalışan  Ebu Eyyüb’ü   Sen de dünyada  ve ahirette koru. “(290)

Ölümü yaklaşınca “ Azrail Aleyhisselam  bize uğradıktan  sonra naşımı  Kostantiniye surlarına yakın götürsünler , o gün savaş hattı  nerede oluşursa  bedenimi  o noktaya kadar taşısınlar ve orada savaşan mücahitlerin arasında beni defneylesinler, hatta eğer yapabiliyorlarsa  cenazemi kendi atımın arkasında  bir sedyeye bağlayıp  taşısınlar. Tıpkı Kutlu Nebi’yi getiren  Kusva’nın  Medine’de bizim hanemizi  bulduğu gibi  o da benim  için nereye gideceğini  ve nerede duracağını  bulacaktır”(294) O peygamberimizin bir hadisine göre böyle hareket eder” Resulullah bir gün  Kostantiniye’de  kalenin yakınında salih bir kul defnolunacaktır” dediğini işittim. Başka bir hadis yine cihadı teşvik eder. “ Cihad ilan edildiği vakit evinizde yatıp  canınızı tehlikeye atmayın”(296) Ashab ile ilgili de bir hadis nakleder. “ Benim ashabımdan  herhangi birisi  vefat ettiği  memlekette  mümin olarak  göçecek  kadın  erkek ne kadar insan  var ise kıyamet gününde  onların önünde yürüyecek  ve nuruyla onların yolunu aydınlatacak  Allah’ın izni ile  onlara şefaat edip tek tek hepsini cennetlere yerleştirecektir. “ (296) Ölümünü hizmetkarı anlatır. “ ikindi vaktinde  vasiyeti yerine getirilirken  herkes sanki ona değil de bana ağlıyor gibi hissettim. Çünkü onun gidişi ile yetim kalan bendim.  Kabrinin başında bütün gece kılımdamadan bekledim . Allah ‘ım  bu Hamed kuluna  Konstantiniye’de  onun yanında olmayı nasib et, Allah’ım  bana da onun gibi burada şehitlik nasib et. “(300)

Kallikinos Bizansta’dır.  Silahının sırlarını vermek istemez, eğer eşi ve kızı kendisine verilirse vereceğini söylerse de onlar buna yanaşmazlar. Ordu galip gelemeyeceğini anlayınca Zübeyr oğlu Abdullah sulh görüşmelerini yürütmüş İslam ordusu da belli miktarda cizye karşılığında  muhasarayı kaldırmıştı. Yenilmemiştik ama buralarda kalırsak yenileceğimiz kesindi.  Bazı emirler Ayasofya’yı görmek isterler, beş yüz kişilik İslam ordusu şehre girip Ayasofya’yı göreceklerdi.O mabedi görünce mabedin Müslümanların eline geçmesi konusunda dua ederler. Ordu sonbahar rüzgarlarında Şam’a döner. Kazanamamışlardır ama cihad  emrini yerine getirmenin huzurları vardı, otuz üç sahabi bu sefere katılmış bunların yedisi geri dönmemiştir. Eyyub el Ensari’nin mezarı yakınında çıkan bir su irtiaş hastalarına iyi gelir, Hristiyan azizleri gibi itibar görür.O nu Peygamberin duası orada korumuştur.
 Romanın son bölümü  oraya gelinceye kadar ki yapıdan farklıdır. Bir baba  oğluna  istanbul’un fethi zamanında gerçekleşen Eyyüb el Ensari’nin mezarının bulunması olayını anlatır. İskender Pala bu son bölümü neden böyle genel yapıdan ayrılan bir dokuda anlatmış onu anlamadım. Halbuki  bu bölümde kuşatma ve fethin bir bölümü olarak anlatılabilirdi, her halde istanbulun fethini buraya koymak çok riskli anlatım sorunları getireceği için baba oğlun konuşmaları ile romanı bitirir.

24 Mayıs Akşamı  karargahlarını kurdukları  Edirnekapı önlerinde hocası  Akşemsettin ile  sohbete başlamışlar. Ta sabaha kadar . Delikanlı sultan bir ara  Hocam demiş  şu Haliç civarında  bir yerde Ebu  Eyyüb el Ensari’nin  kabri olduğu söyleniyor , keşke neresi olduğunu bilebilsek de üzerine bir kubbe inşa etsek . Meğer o günlerde Akşemsettin Hazretlerinin  gözüne geceleri bir nur görünür, göklerden tepenin yamacında  Haliç ‘in yakınında  bir yere akar dururmuş.  Bir gün aramak için yola çıkarlar , bir çobana rastlarlar , çoban sorar onlar   bir mübarek mezar aradıklarını söylerler.Çoban düşünmüş düşünmüş , şurada olsa olabilir demiş , çınar ağacının gölgesini  işaret etmiş  elindeki sopayla  şu kuruyan yaşlı cevizin yanındaki  büyük çınarın gölgesinde.Çünkü koyunlarım hiç orada otlamazlar ve asla buraya ayak basmazlar, hep çevresinde dolanırlar. Çınar Eyub Sultan şehit olduğunda oraya dikilmiştir.

Çobanın  yerini görünce aradığı mezarın burası olduğunu anlamış.  Oraya seccadesini sarmış , namazda iken Eyup Sultan hazretleri ile konuşmuş “ ona beni küfürden kurtarmaya geldiniz, fethiniz mübarek olsun” demiş. Onu denemek için kabir üzerindeki çubuğu değiştirmiş, ertesi gün  Akşemsettin çubuğun yerinin değiştiğini görünce şaşırmış , yine eski yerine dönmüş  , Sultan’ın yüzüğü çıkınca “ burayı kazın “ demiş, kazdıkları yerin üzerinde “ Hz Peygamberin mihmandarı  Halid bin Ebu Zeyd  Ebu Eyyüb El Ensari  buraya gömülüdür, yazan bir taş bulmuşlar.Muhafızlar tabir üzerindeki taşı kaldırmışlar içerisinde  safranla boyanmış bir kefen kefeni açınca da bir de görmüşler ki  Eyup Sultan hazretleri  yüzünde tatlı bir  tebessümle orada öylece yatıyor. Derhal kapatıp  bir cenaze namazı daha kılmışlar, ardından Akşemsettin bir fetih duası yapmış herkes amin demiş. Ertesi gün  şehri fethetmeye gelen bir sahabenin ruhundan aldıkları güçle iki gün içinde şehri fethetmişler.Yüzyıllarca hristiyanlar kabri aziz telakki edip ona hizmet ettiler.

Akşemsettin’in anlattığına göre  Eyüp Sultan hazretlerinin  seksen yaşını geçmiş iken  onca yol meşakkatinden  yılmayarak  Medine’den buraya kadar gelmesinin  sebebi bir gün İslam’ın hilafet merkezinin  İstanbul’a taşınacağına işarette bulunmak istemesiymiş. İki cihan güneşi peygamberimiz  Medine’de onun büyük dedesi Semul’den  kalma evinde konaklamış nuruyla orayı şereflendirmişti. Eyup  Sultan ile de o nur istanbul’a gelmiş, mezarında yüzyıllardır parlayan nur Fatih’in İstanbul’u alması ile  İstanbul’a yerleşmiş , böylece Yemen Meliki Tübba’nın  kalbinde yanan  iman ateşi İstanbul’da yşüzyıllarca yarlamış. Tabii bunun için  Fatih’in torunu Yavuz Sultan Selim zamanında halifelik  İstanbul’a getirilmiş. Hacca ve Umre’ye giden Müslümanlar gelip burayı ziyaret ederek ziyaretlerini  buradan başlatırlar.Peygamberimize onun selamını götürürler.Duvardaki Kadem-i Şerif Sultan Mahmut  tarafından buraya konulmuş. İslamda haremi şerifler Kabe, Ravza-ı Mutahhara , Kudüs, Mescidi Aksa , Şam’da Camii Ekmeviye , ve Eyüp sultan bunlar islamdaki beş haremi şeriftir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum