Ahmet AKCAN
İslam İle İman
“İslâmiyet iltizamdır; iman iz’andır. Tabir-i diğerle, İslâmiyet, hakka tarafgirlik ve teslim ve inkıyaddır; iman ise, hakkı kabul ve tasdiktir.” (Mektubat, 34)
Fıtratın asliyeti seyyiat ile tağyir olmamış ise, insan ile İslam toprak ile suya benzer. Âşık ile maşuk gibidir. Bu ikilinin izdivacından kalpte iman hakikati yeşerir. İman ise; Rahman ve Rahim Allah ile eşref-i mevcudat insan arasında tesis edilen bir intisap olarak tarif edilir...
İslam, Halık-ı kâinat namına fiili ve ameli harekâtı iktiza etmektedir. İman, sahib-i âlem ile kalbi ve hali bir intisabın varlığını gerektirmektedir. Yani İslam, insani mükellefiyet listesinden mes’uliyet seviyesini; iman, Rahman’a mensubiyet ile ulaşılan mükerremiyet mertebesini göstermektedir...
İslam ulaşılması istenen gayeyi, iman Rahman ile tesis edilen intisabın keyfiyetini bildirmektedir. Halık-ı kâinat Allah ile kurulan intisapta bir zaafiyet ve kusur varsa, ulaşılan hedefte de noksaniyet olacağına hükmedilmektedir...
İslam istinad noktasından, iman itimad tarafından haber vermektedir. Yani İslam; mutlak kudret ve otoriteyi ifade eden ulûhiyete itaat etmeyi, iman; hikmet ile rububiyetin tasarrufuna tevekkül ve rıza ile mukabeleyi istemektedir...
Bir ayette “biz iman ettik diyen” göçebe araplara; gerçekte iman etmedikleri fakat Müslüman olduklarını söylemeleri istenmektedir. Bununla iman hakikatinin henüz kalplerine yerleşmediği bildirilmektedir. (Hucurat, 14). Bu itibarla günümüzde ekser Müslüman milletlerin henüz müminler seviyesine yükselemedikleri düşünülmektedir...
Çünkü Allah kefere milletlere galibiyeti ve hâkimiyeti ve onlara karşı yüksek bir mevkide bulunmayı müminlere vaad etmektedir. Müslüman olma iddialarını fiil ve a’melleri ile ispat edemeyen zümrelerin bu ilahi taahhüdden mahrum kaldıkları müşahede edilmektedir...
Müslüman bilinen milletler gerçekten müminler sınıfına dâhil olsalardı nusret-i ilahi onlara da yetişecekti. Çünkü Rum suresi 47. ayette “Biz müminlere yardım etmeyi üzerimize borç kıldık” ilahi taahhüd kat’iyyet ifade etmektedir...
Zahiren Müslüman bilinen ümmetler, müminler derecesine yükselselerdi, kefere milletler karşısında izzet ve kuvvet ile ödüllendirileceklerdi. Çünkü Ali İmran ayet 139 bunu ifade etmektedir: “Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer (gerçekten) inanıyorsanız üstün gelecek olan sizlersiniz.”
Evet insanlar gerçekten iman etmiş olsalardı Allah müslümanları böyle hor ve hakirliğe terk etmeyecekti. Diğer milletlerin üzerlerinde hâkimiyet kurmalarına izin vermeyecekti. Âli İmran 179. ayet bunu bildirmektedir: “Allah müminleri içinde bulunduğu durumda bırakacak değildir.”
Eğer ekser müslümanların iman iddiaları lisanlarından kalplerine inseydi “Muhakkak ki Allah müminlerle beraberdir.” (Enfal, 19) ayetinin hükmü gerçekleşecekti. Yani Müslüman milletler ömürlerini böyle zillet içinde geçirmeyeceklerdi. Fakat onlar Müslümanlık iddiasının ötesine geçemediler, müminlik seviyesine yükselemedikleri için kendi hallerine terk edildiler. (Allahu a’lem)
O halde ilahi yardımı almaya istihkak kesbeden hakiki müminler kimlerdir sualinin cevabını Kur’an’dan aramak, bulmak gerekmektedir...
Beyan-ı Rahman olan Kur’an müminleri farklı ayetlerde; günahları terkedenler, ibadetlerine devam edenler, orucu tutanlar, namazı huşu içinde ifa edenler, zekâtı verenler, rükû ve secdeleriyle Rablerine boyun eğenler, emanete riayet edenler, iffetleri için titizlenenler, yetimlerin haklarını gözetenler, Allah’a hamd edip dünyada bir yolcu gibi hareket edenler, iyiliği emredip, kötülüğü engelleyenler, ilahi sınırları çiğnemeyenler gibi pek çok özellikleri ile tarif etmektedir...
Elhasıl; dumanın tütmesi ateşin varlığına, yaprakların yeşile bürünmesi ağacın hayattar olduğuna delalet etmesi gibi; kalpteki imanın varlığı da, a’mal ile hasenatın mevcudiyetine, ahlak ile muamelatın istikametine göre bilinmektedir. Evet kalb-i insanın imana menba ve makarr olduğu; amel-i saliha, adilane muamele ve ahlak-ı hasene ile tezahür etmektedir...
Müslim olup mümin olamamak, mümin olup müslim olamamak hakiki kurtuluşa erememektir. Beşeriyet İslamsız, insaniyet imansız kalamaz. Beşeriyet İslamsız insaniyet imansız kalırsa, vakt-i kıyamet yakın demektir...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.