İslam ülkelerine Bediüzzaman’ın çözümleri
“İslam Toplumlarının Geleceği ve Toplum Barışı” konulu konferans Gaziantep Köprü Eğitim ve Kültür Derneği tarafından Şahinbey Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.
Haber ve Fotoğraflar: Hakan Bayraklılar - RisaleHaber
“İslam Toplumlarının Geleceği ve Toplum Barışı” konulu konferans Gaziantep Köprü Eğitim ve Kültür Derneği tarafından Şahinbey Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.
Sunuculuğunu Mehmet Nur Türkeşin yaptığı program Kur’an tilavetinin ardından dernek başkanı Mustafa Erdoğan’ın açılış konuşmasıyla başladı. Risale-i Nur Enstitüsünün hazırlamış olduğu “Asyanın Bahtının Miftahı” konulu sinevizyon gösterimi gerçekleştikten sonra Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim dalı başkanı Prof. Dr. Ali Bakkal konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edildi.
Konuşmalarında, Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye adlı eserini esas alan Bakkal, İslam ülkelerinin geri kalmasının nedeni olan altı hastalığı aktararak bunlarla ilgili yine Bediüzzaman’ın çözüm önerilerini sundu ve görüşlerini ifade etti.
Birinci hastalık olan ‘ümitsizliğe’ değinen Bakkal, bu hayatın geçici olduğunu ve elbet bir gün ebedi aleme göç edileceğini belirterek hiçbir kimsenin burada kaybettiklerinden dolayı üzülmemesi gerektiğini, başa gelen musibetlere sabredildiği takdirde bunun neticesinin ahirette verileceğini dile getirerek bu durumlarda ümitsizlik yerine daha çok ümitvar olunması gerektiğini belirtti.
İkinci hastalık olan ‘sıdkın hayatı içtimaiye ve siyasiyede ölmesi’ne değinen Bakkal, İslam dininin doğruluk dini olduğunu, peygamberlerin en temel özelliklerinden birisinin doğruluk olduğunu belirterek onlar gibi doğru sözlü olunması gerektiğini, siyasette yalan oldukça sorunların çözülemeyeceği ve sağlıklı çözümlemelerin olamayacağını vurguladı.
Üçüncü hastalık olan ‘adavete muhabbet’ üzerinde duran Bakkal, adavete muhabbet yerine kendi mesleğimize muhabbet ederek davanın sürdürülmesi gerektiğini ve bunun da tek hak benim mesleğimdir şeklinde olmaması gerektiğini belirterek insanın hanesinin düşmanı olan şeytana, İslam’ın düşmanı olan küfre, Müslümanların düşmanı olan kafirlere ait fikriyata adavet edilmesi gerektiğini belirtti.
Dördüncü hastalık olan ‘ehl-i imanı birbirine bağlayan ruhani rabıtaları bilmemek’ üzerinde duran Bakkal, Müslümanları birbirine bağlayan esas rabıtanın İslam kardeşliği olduğunu, milliyet-kültür gibi ayrılık olacak meseleleri görmek yerine uhuvvet-i islamiyeyi görmek gerektiğini vurguladı.
Beşinci hastalık olan istibdata değinen Bakkal, istibdat olan yerde kişilerin kendilerini tam anlamıyla ortaya koyamayacaklarını ve arzu edilen verimin alınamayacağını belirtti.
Son hastalık olarak ‘menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek’ üzerine değinen Bakkal, Bediüzzaman’ın “Kimin himmeti milleti ise o kimse tek başıyla küçük bir millettir” sözünü aktararak “Bu hastalığın çaresi de ailesi ve milleti için hamiyetperver olunmasıdır.” dedi.
Osmanlının ilmi noktada geri kalmasının başlangıç noktasının rasathanelerin kapatılması ve sahip çıkılmaması olduğunu vurgulayan Bakkal, bilimdeki gelişmelerin rasathanelerle başladığını ve rasathanelerin kapatıldığı dönemden itibaren ilmi araştırmaların azaldığını, astronomi ilminin bitmesiyle diğer ilimlerinde etkilendiğini belirterek, astronomi araştırmaları neticesinde matematik ilminin geliştiğini ve dolayısıyla fen ilimlerinde de ilerleme olduğunu belirtti.
Bediüzzaman’ın “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret ve ihtilaftır” sözü üzerinde duran Bakkal, Müslümanların gerilemesinin en büyük nedeni olarak ilmin yerini alan cehaletin giderek artması olduğunu, ihtilafa karşı İslam ülkelerinin ittihada muhtaç olduğunu, batı dünyasında gelişen ülkelerin ise “sa’y, ilim ve ittihat” gibi İslamiyet’e ait özellikleri örnek alarak geliştiklerini vurguladı.
Prof. Dr. Ali Bakkal “Üstadımızın ruhu şad olsun. Bizlere aydınlık bir yol açtılar. Onu anlamaya ve onun yolundan gitmeye çalışmalıyız. Üstadımız bizler ve İslam Alemi için bir şereftir. En yüksek mefahirimizden birisidir. Onun değerini ve kıymetini anlamak mecburiyetindeyiz.” Diyerek sözlerine son verdi.