İsmail BERK
Yağmurların Hatırlattıkları: İki Hidrojenin Bir Oksijene Randevu'Su'
Hidrojen bu evrende en çok, dünyamızda ise az bulunan element özelliğine sahiptir. Koskoca evrende avare gezen hidrojenimiz mutluluk arayışına koyularak başkalaşıma, dönüşüme, farklılığa ihtiyaç duyup bu düşüncesini arkadaşı ile paylaşmak üzere yola koyuldu. Aynı zamanda bu dönüşümün bir risk olduğunun farkındalığı ile neye dönüşmek istediklerine karar vermeleri gerekiyordu. Nihayetinde güçlerini birleştirmek isteyip 'su' olmaya karar veren iki hidrojenimiz oksijenle randevulaşmayı isteyip yeni bir maceraya atıldılar.
Sayıca avantajlı konumda olmalarına karşın tevazu ile oksijenin kapısını çaldılar bambaşka, yepyeni bir şey olma arzusuyla. Birlikte yeni bir kimyasal sonuç üretme fikrine oldukça heyecanlanan oksijen de bu arkadaşlığın birleştirici gücüne olan inancı ile reaksiyona hazırdı. İki farklı element çeşidinin kendi köklerinden ayrışıp bir araya gelmesi ile kendine has çoğulculuk ve katılımcılık kalitesinin sahibi olan 'su'yu oluşturdular ve dönüştükleri bu farklı oluşumla hep su olmaya çalışarak varlıklarını devam ettirdiler.
Su; dünyamızda zengin kaynaklara, yeryüzündeki insan sayısı kadar çok anlamlara ve birbirinden farklı oluşumlara sahiptir. Kesintisiz akan suyun hacmimin kaynağı görünenden çok daha fazla bir hazineyi, bir akışı, bir çıkışı ifade etmektedir. Yaşamın olmazsa olmazıdır su ve onun çeşitlendirdiği, aldığı, verdiği ve her şeyde yeni bir özellik kazandıran yapısı ile birlikte evrenin dengesinde ve yaşam ritminde apayrı taşıyıcılığı vardır: Kâh yerin altındaki coşkun kaynağı ile kâh yeryüzü havzasındaki birikimi ve gökyüzündeki bulutlar aracılığıyla sağlanan o muhteşem döngüsünde suyun damlalar halinde üzerimize akıttığı adına 'yağmur' dediğimiz hali ile. Suyun her hali; farklı formlarda, hacimlerde, kıvamlarda oluşu, pasif ve aktif yapısı, sabitliği ya da değişkenliği sürekli bir başka sonuca ve dönüşüme katkı yapan seyyal bir gezgin günlüğünde betimlenebilir.
Yağmur; gök kubbenin selamı, duyana rahmet kelamıdır. Her damlası biriciktir, özneldir. Fakat toprağa ayrı ayrı düştüklerinde toprak yağmur damlalarını yutar ve geriye sadece rayihası kalır. Lakin birleşen su damlaları şeklinde aktıkları zaman, toprağa güç ve canlılık katacak tabiat sakinlerine dönüşürler böylece suyu yutan toprak, birleşen suya mecra ve yatak olup ona ev sahipliği yapar. O yüzden "Birleşmeyen su damlaları gibi toprağa düşmeyiniz." denir çünkü birleşen su damlaları ortak enerjidir, suyu toprağa mahkum etmez aksine toprak suya kanal olur. Ekip ruhu böyle bir şeydir işte!
Su akışkan bir dinamiklik verir dokunduğu her şeye. Yağmurun yer yüzüne kavuşması, ona hayat vermesi, onu temizlemesi, yeryüzünde yarıklar açıp akması ve yakmayı önlemesi gibi limitsiz değişkenlikte farklı fonksiyonlara dönüşme akıcılığı sayesinde rahmet bulutlarının bizi ıslatan yürüyüşünü o kadar çeşitlendiriyor ki... O' nda her ıslanan ayrı bir duygu yükler ıslandığı yola, yolculuğuna ve yolcusuna. Yağmurun çarptığı yüzeylere etkisi, bu etkiyi çok farklı yansıtan dinamikliği ve nihayetinde an'da yüzeye nüfuz eden bir kavuşma anıyla taçlanacaktır. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun altında, zorunlu veya gönüllü, ıslandıkça suyun damlacıklarına dahil eden her noktası ayrı ayrı duyguların yeşerdiği sağanaklarda yıkatır bizi.
Her insanın yağmurla gelen duygu deseni de çok zengindir. Çocukluğumuzdan itibaren hatıralarımızın en tebessüm ettirici heyecanlarını oluşturmuştur yağmurla olan ilişkimiz. Yağan ile yağılan diyaloğu o kadar çok değişken sonuçlar barındırıyor ki kendi içinde her şeyin içinde olma haliyle; yayılma, dağılma, değişme, kirlenme, arınma olabildiğince sınırsız ve kontrolsüz... Yağmur sağanağında yeryüzü ıslanırken, nemlenirken; toprak içine çekerken suyu, emerken ve su ihtiyacımız depolanırken çiselenen her nokta ayrı bir dokunuşun senfonisini oluşturur.
Göle yağan yağmurun kendisiyle buluştuğu o anda, yağmur damlalarının suyun yüzeye çarpması ile oluşan kabarcıkların folklorik ritmi gelince gözlerimizin önüne; yağmurun armağanlarına açılan avuçlara kayar gözlerimiz. Ellerimizi büyüterek o kadar çok avuçlarız ki suyu, yüz sağanağımızı resmederiz avuç içi göletine.
Baharla birlikte suyun toprağı neşelendiren, toprağın da yeryüzünü yeşillendiren renk atlaslarının desenleri içerisinde, yeşilin o davetkâr zenginliği ile birlikte bizi yağmurun beklenmeyen misafirliği karşılar. Nisan yağmurlarını avuçlama, biriktirme istisnalığı da adeta baharın ayrı bir yağmur töreni gibidir. iklim değişikliğinin etkisi ile daha sık buluştuğumuz özellikle mayısın son yağmurları boşaltırken bereketini üzerimize, nisandan artakalan sağanaklar sarıcı rahmetiyle yapar gösterisini suyun yeryüzü sahnesine.
İklimin değişikliğinin habercilerindendir su. Bize ekolojiden de yeni bilgiler sunar ve der ki bize: ''Zamanın yağmur planı kayıyor!'' Öyle ki kayan zamanın değişen planında ve yağan yağmurun üçgeninde iklimin davranışları yıkayan bazen çitileyen belki de kurulayan ya da sırılsıklam yağmurlayan haziranında bile suyun evrendeki oyun sahnesi gibi yağmurun yazı coşkusuna dahil etti bildiğimiz yaz yağmurlarını. Bunların; yaşanmış mevsimlerde deneyimli hafızaların ve iklim teorilerinde evrenin ekolojik açıdan yeni bir düzlemde anlaşılması beklenmektedir. Çözümü değişken olan, suyun yeryüzündeki sahnesinin yağmur performansının göstergeleri yenilemesi ile yeni bir ekoloji arayışını bütün yeryüzü sakinlerinin gündemine taşımıştır. Bu da düşünen insanların bilim gündeminde olmaya devam edecektir. Sonuçta su sadece akan, yağmur sadece yağan, mevsim sadece klasiğini yaşayan bir atmosferin uslu anları ve damlaları değildir. Son çeyrek yüzyılda çevresel etkilerin ve duyarlılıkların arttığı bir dünyada atmosferin, suyun, anın, zamanın ve mevsimin dokuduğu yeni bir gelişme ya da kalkınma paradigmasıyla karşı karşıyayız.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.