İstanbul'da bir Osmanlı günü

İstanbul'da bir Osmanlı günü

Her gün yanlarından geçip gittiğimiz tarihî mekânlarımızı ne kadar tanıyoruz? Ayasofya Müzesi'nin ya da Sultanahmet Camii'nin ne zaman, kim tarafından yapıldığı meselesi değil bu.

Güçhan Bedestenci'nin, Iraklı Müslim Aldi rehberliğinde düzenlediği 'İstanbul'da Bir Osmanlı Günü' turu, tarihimizden bîhaber yaşadığımızı bir günde özetliyor.

Turizmci Güçhan Bedestenci ve İstanbul rehberi Iraklı Müslim Aldi'nin beraberindeki 20 kişilik grup, Yerebatan Sarnıcı'ndan sonra Ayasofya Müzesi'ni ziyaret ederler. İstanbul'un fethini ve tarihî eserlerin içindeki yaşamları pek çok İstanbulludan daha iyi bilen Aldi, Fatih Sultan Mehmet'in Ayasofya'nın kapısına nasıl dayandığını, askerlerin 'Ya İstanbul Ya Cennet' nidalarının hâlâ kapıda yankılandığını, büyük Osmanlı padişahının ilk namazı kılarak fethi nasıl noktaladığını, yüzlerce yıllık kilisenin duvarlarında Fetih Sûresi'nin nasıl yankılandığını anlatmaya başlar. Bu sırada onlara kulak veren bir gayrimüslim, rehbere itiraz eder: 'Hayır fethetmediniz, işgal ettiniz.' der. Nasıl bir geçmişe sahip olduğunu ilk kez öğrenen, göğsü kabardıkça kabaran, anlı şanlı bir tarihe sahip olmanın verdiği heyecana sarılan gruptakiler ve Müslim Aldi cevabı yapıştırmakta gecikmez. Çünkü karşılarındaki beyefendi, işgal ile fetih arasındaki farkı anlamak istemez. Aldi, grubuna döner ve yüksek bir sesle sorar: 'İstanbul'u ne yaptık arkadaşlar?' 'Fethettik!'... Ses bir daha yankılanır bahçede. 'İstanbul'u ne yaptık arkadaşlar?' 'Fethettik'...

Ayasofya Müzesi'nin bahçesinde yakın zamanda gerçekleşen bu manzaraya her zaman rastlamak mümkün mü bilmiyoruz. Ama eğer 'İstanbul'da Bir Osmanlı Günü' turuna katılırsanız ve rehberiniz Müslim Aldi olursa sizi de sürpriz bir şeyler bekleyebilir. Müslim Aldi, 12 yıldır Türkiye'de yaşıyor. Babası Iraklı, annesi ise Türk. Hayatını rehberlik yaparak kazanıyor. 2 yıl önce Güçhan Bedestenci ile yolu kesişince kendini Osmanlı tarihini anlatırken bulmuş. Aslında rehberlik en çok ona yakışıyor. Çünkü mezar taşlarındaki, camilerdeki, müzelerdeki tüm Osmanlıca yazıları şakır şakır okuyor. Okudukça hevesle anlatıyor. Onu dinleyen millet de coştukça coşuyor.

İstanbul'da Bir Osmanlı Günü turunun fikir babası Emel Tur'un ortaklarından Güçhan Bedestenci'ye, 'Nereden çıktı bu tur, kimler, niye katılır?' diye soruyoruz: "Ben Bağdat Caddesi'nde büyüdüm. Birçok gencin özeneceği bir yaşamım vardı. Her istediğimizi alabiliyor, geziyor, tozuyor, eğleniyorduk. Ama hep bir şeyler eksikti. Biz sadece bunları yapmak için bu hayata gelmiş olamayız diye çok düşünürdük. Bir gün birkaç arkadaşımla birlikte kendimizi camide bulduk... Bağdat Caddesi gençliği, kayıp bir gençliktir. Ne tarihimizi ne de manevî değerleri bilirler. Ama bu onların suçu değil. Hiç kimse anlatmamış. Anlatmaya çalışanlar da üslup yüzünden kaybetmişler. İstanbul'da Bir Osmanlı Günü turuyla onlara hem ecdadımızın kim olduğunu, neler yaptıklarını hem de manevî değerlerimizi anlatmaya çalışıyoruz." diyor.

Fotoğraf Dostları Topluluğu'nun desteğiyle yapılan tur üç bölüme ayrılmış. İlk turda Sultanahmet Camii, Ayasofya Müzesi, Yerebatan Sarnıcı, Süleymaniye gibi adını çok duyduğumuz ama tarihini bildiğimizi zannettiğimiz mekânlar var. İkinci turda sadece Topkapı Sarayı geziliyor. Üçüncüsünde ise Yedikule Zindanları ve Fatih'teki mekânlara gidiliyor.

Bu yerlere belki de pek çoğunuz gittiniz, gördünüz, iyi kötü bir şeyler öğrendiniz. Belki de her gün yanlarından geçip gidiyorsunuz. Size çok sıradan gelebilecek tur, Bedestenci'nin çevresindeki insanlar için yepyeni anlamlar barındırıyor. Ayrıca Müslim Aldi'nin rehberliği çok seviliyor. Çünkü gezide 'şu tarihte, şunun tarafından yapıldı' gibi kitabi cümleler kurmak kesinlikle yasak! Olayların tarihi değil, ruhunu sanki o gün yaşıyormuş gibi aktarıyor. Çarşamba günü hep beraber küçük bir tur yapıp bizzat buna şahit olduk. Bilmediğimiz ne çok şey varmış dedik, neler neler öğrendik... 16 Mayıs pazar günü yine onun rehberliğinde bir tur yapılacak. Katılmak isterseniz iki gününüz var. Müslim Aldi'nin esprileri, eğlenceli konuşması da cabası. Güçhan Bey'in ayağı Sülaymaniye Camii'ndeki üç delikli kanalizasyon çukurunda hafiften sekince tarihlik OSKİ'nin ne demek olduğunu öğrenip gezimizi güle oynaya tamamladık... 0212 241 80 80. [email protected]

Müslim Aldi, Ayasofya'daki 'Fetih Secdesi'ni anlatıyor

Ayasofya'yı Ayasofya yapan, içinde kılınan fetih namazıdır. Fatih Sultan Mehmet, ordusuyla gelip kapıya dayanıyor. Ayasofya'nın içinde Avrupa'nın tüm seçkin şövalyeleri tedirgin bekliyor. Herkes kalkanıyla kapıya yaslanmış. Dışarıda Allah Allah sesleri! Askerler, 'Ya Fatih, ya İstanbul ya da cennet' diye bağırıyor, başka bir şey demiyor. Ya İstanbul alınacak ya da cennet... Çünkü gözleri artık bir şey görmüyor. Kapılar inlemeye başlıyor. Papazlar da bütün gücüyle azizlerden, İsa Mesih'ten yardım istiyor. İmparatora, 'Bir mucize bekliyoruz, bir şeyler yap.' diyorlar. Ama artık her şeyin sustuğu bir andır. Her şey kapının arkasındaki orduya kalmıştır. Allah Allah nidalarıyla kapılar kırılır ve kılıçlarla değil, boğaz boğaza, yumruk yumruğa bir savaş başlar... Büyük kumandan da Ayasoyfa'ya adımını atar ama o da ne! Elinde kılıcı yoktur, sadece seccadesi vardır. Ayasofya'nın üst katından atılan oklar ise bir sağına bir soluna iner. Yaverleri kalkanlarıyla Fatih'i korur. Kumandan ya da sultan olduğu için değil, fethi tamamlaması için bedenlerini siper ederler. Fatih hemen, 'Bana kıbleyi tayin edin. Kıble ne tarafta?' diye sordu. Diğer taraftan Bizans imparatorunun sesi yükselir: "Engelleyin onu, durdurun, kıldırmayın." Çünkü onlar da Fatih'in alnı secdeye değdiği anda fethin tamamlanacağını çok iyi bilirler. Okçular Fatih'e büyük kumandana almaya devam eder ama artık oklar da yönünü şaşırır... Sultan'ın 'Allahu Ekber' sesi yüzlerce yıllık kilisenin duvarlarında nihayet yankılanır ve Hıristiyanların yakarışları, gözyaşları arasında Fetih Sûresi'ni okur. Özlem sona ermiştir. Tam o anda bütün surların içinde başka bir ses daha yükselir: "Allahu Ekber, Allahu Ekber. İstanbul fetholundu..."

Zaman