İstiklal Marşı'nın yerine 10. Yıl Marşı'nı düşündüler
Yazarlar Birliği Başkanı Mehmet Doğan, İstiklal Marşı hakkında RisaleHaber'e konuştu...
Röportaj: Dursun Sivri - Fotoğraflar: M. Emin Benek
Mehmet Doğan Yazarlar Birliği Vakfı’nın başkanı. İstiklâl Marşı, Mehmet Akif konusunda ilk akla gelen birikimli, bu sahada uzman bir isim. İstiklâl Marşı’nın bestesi, telif konusu gündeme gelince Bakanlar Kurulu hemen konuyu ele aldı. Konu mecliste görüşme aşamasında iken hemen Yazarlar Birliği Vakfı’nı aradık. Sayın Doğan da söyleşi talebimize hemen cevap verdiler. RisaleHaber’in ofisi ile Yazarlar Birliği Vakfı’nın yeri yürüme mesafesinde yakındı. Bu söyleşi ani bir kararla gerçekleşmiş oldu. Biz ses kaydını çözünceye kadar malûm kamulaştırma kararı çıktı.
Sayın Mehmet Doğan’ın İstiklâl Marşı ve Mehmet Akif konusunda başka önemli söyledikleri de var. Eminim bilinmesinde, duyulmasında fayda vardır.
Mehmet Bey, Aralık, Mehmet Akif’in hatırlandığı bir dönem içindeyiz. M.Akif’le İstiklal Marşı birlikte bizim değerlerimiz. Türkiye’de bu konuda şahsınız ve kurumunuzun daha fazla yoğunlaştığını ve önem verdiğini biliyoruz. Yeni gündeme gelen İstiklal Marşı’nın kamulaştırılması konusu nedir? İlgilenilmeseydi ne gibi sonuçları olurdu?
Mehmet Akif, bizim için çok önemli bir şahsiyettir. Bütün milletimiz için, ülkemiz için çok önemli ama bilhassa biz yazarlar için çok daha önemlidir. Yazarlar Birliği kurulduğu 1978 yılından beri Mehmet Akif ile ilgili hiç aksatmadan anma faaliyetleri yapıyor. Ankara’da istikamet ettiği ve İstiklal Marşı’nı yazdığı Tacettin Dergâhı’nda özellikle yapılıyor. Onun dışında da bugüne kadar sayısız toplantılar, sempozyumlar yaptık. Ankara ve dışında da yaptık. Mehmet Akif’in bilhassa gençlerimiz tarafından tanınması için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Merhum Akif’in bu sene 74. vefat yıl dönümü. 27 Aralık’ta yine biz mutlak toplantımızı yapacağız. Önümüzdeki yıl ise İstiklal Marşımızın kabulünün 90. yılı. Aynı zamanda da sene sonunda Akif’in vefatının 75. yılı. Yani iki anma yıldönümü üst üste gelmiş oluyor. O yüzden biz resmi makamlara önümüzdeki yılın Mehmet Akif Yılı olarak ilan edilmesini teklif ettik. İnşallah sonuç alınırsa bütün yurt çapında Akif ile ilgili anma faaliyetleri olacak. Mehmet Akif, gündemimize İstiklal Marşımızın bestesi dolayısıyla girdi.
Bu beste konusunda sizin gündeminiz önceden beri biliniyor. Ne düşünüyorsunuz?
Bu beste meselesi iki taraflı bizim için önemli. Bir kere şu andaki bestenin telif hakları devam ediyormuş. Zaten Mehmet Akif’in, eseri üzerinde bir telif hakkı söz konusu değildir. Mehmet Akif, hem kendisine verilen mükâfatı almadı hem de bu milletin malıdır dedi. Dolayısıyla üzerinde telif hakkı yoktur. Ama vefatının üzerinden yetmiş yıldan fazla zaman geçtiği için bütün telif hakları düştü. Mehmet Akif’in bugün her yerde kitaplarını basmak serbest, telifsiz basılabiliyor. O yüzden önüne gelen Safahat basıyor. Güftesi için ise bestekârı yanılmıyorsam 1958’de vefat etmiş. Korumunun sona ermesi için bir hayli zaman var önümüzde. Ama Türkiye’de hiç kimsenin İstiklal Marşı’nın icrasından ötürü telif talep etmesi bugüne kadar söz konusu olmamıştır. Muhtemelen ailesi de bu konuda devletin kapısına dayanıp veya bir kuruma gidip, ‘marşı çaldınız, bize telif verin’ dememiştir. Diyemez de. Türkiye’de malum en çok icra edilen eser de İstiklal Marşı’dır. Her fırsatta ve her yerde söyleniyor. Ama öyle anlaşılıyor ki, telif haklarını bir yabancı firmaya satmışlar. Yabancı firmalar Türkiye’de çeşitli eserlerin telifini topluyorlar. Musiki eserlerinin de topluyorlar, bunu biliyoruz. Çok sayıda batı tarzı klasik müziği bestelemiş olan bestekârların eserlerinin Avrupalı telif hakkı ajanslarında. Onlar Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası icra ederken, onlara teklif ediliyor, bunu biliyoruz. Ama Zeki Üngör’ün bestelerinin böyle olmadığını biliyorum. Demek ki onlar da bu grupta şu anda. İstiklal Marşı içinde telif talebiyle çok yakın zamanda kapımızı çalabilirler. Bunun üzerine devlet bunu kamulaştırmaya karar vermiş. Öyle zannediyorum ki, Telif Hakları Kanunu’na ya bir madde ekleyecekler ya bir maddeyi tadil edecekler ve telif haklarını böylece ortadan kaldıracaklar ama buna karşılık ta varislerine muhtemelen bir ödenekte bulunacaklar.
Telif haklarını alan muhtemel yabancı ajans şu anda belli mi?
Bir isim ben duymadım. Almanya’da bir ajans olduğunu söylüyorlar. Burada benim aklıma şu geldi. İstiklal Marşı’nın metni bizim için çok önemlidir. Zaten onu Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi ekseriyet-i azime ile kabul etti. Ayakta okundu, alkışlandı. Biz de bunu milli mutabakat belgesi olarak görüyoruz.
Bunlar meclis tutanaklarında vardır, tescili sorun olur mu?
Olmaz. Milletimiz de bu marşı çok seviyor. Gerçekten derin anlamlar ihtiva ediyor. Fakat İstiklal Marşı aynı zamanda bestelenmesi çok zor bir metin. Mısraları çok uzun. Büyük bir edebiyatçı tarafından yazıldığı için boş laf da yok. Yani birçok marşlar tangır tungur laflardan ibarettir, şarkı sözü gibidir. İstiklal Marşı öyle değildir. İstiklal Marşı kabul edildikten sonra neredeyse on tane bestesi oldu. Bunların beş-altı tanesi 1930’lara kadar icra edildi. Hatta kesin bir şey denmedi. İzmir’de başka bir beste icra ediliyor, Ankara’da başka bir beste. 1930’lu yıllarda Zeki Üngör’ün bestesinde karar kılındı. İstiklal Marşı’nı hepimiz söylüyoruz. Vatandaşlar hata yapıyorlar anlarız da müzikçiler dahi bu marşı söylemekte zorlanıyorlar. Ses yükseliyor, birden düşüyor. Kelimeler dönüyor. Dolayısıyla İstiklal Marşı’nı söylemek her babayiğidin harcı değil. Söylendiği zaman da hata yapmamak ihtimali yok.
Profesyonel bir tiyatro grubu üç ay çalışmış. Bir anma programında okunması için. Aynı grubu çalıştıran Sayın Semih Sergen’e amatör bir gruba yine bir anma programı için danışmanlık talep etmiştik. 1979’da. ‘Ben profesyonel tiyatro grubunu üç ay çalıştırdım, üç günde olur mu?’ diye bana tepki göstermişlerdi.
Doğrudur. O yüzden fırsat bu fırsattır. Benim düşüncem İstiklal Marşı’nın bestesini bir tarafa bırakalım, başka besteler gibi. Yeni bir beste yarışması açalım. Çünkü İstiklal Marşı’nın metni anayasada korunmuştur. Ama bestesi için bu söz konusu değildir. Zaten beste zor icra edilmektedir. Şimdi belki daha güçlü bir sanatkâr eli değer ve bu İstiklal Marşı güzel bir besteye kavuşur. Biz ilk defa 1985 yılında, Mehmet Akif’in vefatının 50. yılında bir sempozyum yaptık. Orada da bizim büyük bestecilerimizden Çinüçen Tanrıkorur bir bildiri sundu. Kendisi vefat etti.. Bir kara tahta getirtti kürsüye. Orada satır satır İstiklal Marşı’nın hataları hakkında konuştu ve netice olarak dedi ki;
“Bu beste ıslah edilemez, yeni İstiklal Marşı bestesini yeniden yapmak lazım.”
Buna Türkiye’de mutabakat sağlanabileceğini düşünüyor musunuz?
Bunun için bir jüri oluşturulacak. İyi bir mükâfat konulacak. Bütün bestekârlara açılacak. Sonunda da birisi kabul edilecek.
Yani Türkiye’deki kamuoyu olarak gerek karar vericilerin kamuoyu olsun gerekse vatandaş kamuoyu olarak ortak noktada buluşma imkânı olabilir mi?
Buradaki esas olan İstiklal Marşı’nın metni, bestesi değil. Çünkü İstiklal Marşı’nın muhtelif besteleri var ama marş metin olarak tek. Klasik tarzda besteleri var. Onların bir kısmını bir ara İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir CD’de toplamıştı. O besteler de fena değil. Ama şimdiki marş belki de bunların en zor söyleneni. O yüzden bence hükümet zekice bir karar alır. Sağdan soldan ‘yahu İstiklal Marşı’nın bestesine dokunulamaz’ gelecek bu lafları da göğüsler. Ve bizi güzel bir besteye kavuşturabilir.
Bu beste konusundan farklı bir soru sormak istiyorum. Onuncu Yıl Marşı, 28 Şubat sürecinden sonra ön plana çıkarıldı.. Bunu siz de hissetmişsinizdir. Neye bağlıyorsunuz? Ön plana çıkarılma gerekçesi nedir? Bunun söylenmesinin kolay olması, bestesi midir, mesajı mıdır, o yıllara olan bir atıf mıdır?
28 Şubat havasında İstiklal Marşı’nın bilhassa dini muhtevası yüzünden Onuncu Yıl Marşı ön plana çıkarıldı. Bir iddiaya göre de İstiklal Marşı yerine Onuncu Yıl Marşı milli marş yapılmak istendi. Bu kolay bir şey değil de, birileri bunu düşünmüş olabilir. Bugünlerde bununla ilgili gerçekten çok sayıda kampanyalar başlatıldı. Yayın yapıldı. Ama sonunda bunun olamayacağını anlayıp, geri döndüler. İstiklal Marşı ile Onuncu Yıl Marşı bana göre kıyaslanamaz. İstiklal Marşı dünyada benzeri olmayan bir marş. Marşlar genellikle ya o milleti abartılı bir şekilde yüceltir, vatanı yüceltir, lideri yüceltir, ismen zikreder. Ama bu marşta bunların hiçbiri yok. İstiklal Marşı, bizim bu topraklardaki 900 yıllık maceramızı anlatan bir metindir. Hiçbir şahsa atıf yok, hiçbir isim geçmiyor. Fakat biz onu okuduğumuz zaman 900 yıllık hikâyeyi hissediyoruz. Kimliğimizi orada buluyoruz.
Onuncu Yıl Marşı ise bir propaganda marşıdır. Cumhuriyetin onuncu yılı dolayısıyla siparişle yaptırılmış ve sadece hem lideri öven hem on yıl içinde olup bitenleri öven ve onun reklamını yapan bir marş. Bu marşın onuncu yılda söylenip unutulması gerekirdi. Fakat aradan yetmiş sene geçti. Birileri onu çıkardılar, aktif hale getirdiler. Biraz evvelde söylediğim gibi İstiklal Marşı’ndan kaçışın yol açtığı bir uygulamaydı. Buda herhalde geride kaldı diyebiliriz.
Mehmet Akif’in tanınması konusundaki gerek eğitim sistemimizde gerek kamuoyu olarak gerekse milletimiz olarak, bir değer alarak, bir referans alarak bugünkü konumu, pozisyonu yeterli buluyor musunuz?
Mehmet Akif, bizim toplumun en çok tanıdığı şairdir. Bunda hiç şüphe yok. Neden? Okula giden herkes İstiklal Marşı ile tanışıyor, Mehmet Akif ismini duyuyor. Hiçbir şaire dünyada böyle bir mazhariyet nasip olmamıştır. Bu, Mehmet Akif’in adeta bir imtiyazı gibi. Sadece O’na has bir şey. Herkes veya büyük çoğunluk sadece İstiklal Marşı’nı biliyor. O’nun değerlerini tanıma konusunda elbette ki çalışmak lazım. Bunun için gönüllü kuruluşlar yıllarca Mehmet Akif’i andılar. Toplumun hafızasını diri tutmaya çalıştılar. Mehmet Akif ile ilgili aleyhte kampanyalar olduğunda bir araya geldiler, O’nu göğüslediler. Hükümet de bir kanun çıkardı. 12 Mart İstiklal Marşı’nı ve Mehmet Akif’i Anma ile ilgili bir kanun çıkardı. Bunun üzerine de resmi bir anma da başladı. Ayrıca Mehmet Akif, müfredat programımızda ilköğretimden itibaren yer alıyor, okutuluyor. Tabi bu okutulma ne kadar iyi oluyor o ayrı bir meseledir. Ama resmi ve gayri resmi Mehmet Akif ile ilgili çalışmalar var. Elbette bunların geliştirilmesi ve zenginleştirilmesi lazım.
Mehmet Akif sadece bir şair değil. Safahat’taki şiirlerine baktığımız zaman bir hayat felsefesi var, derinlik var, hayata bakış var. “Kur’an’dan alıp ihamı asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” gibi. Bediüzzaman’da buraya atıf yapmış aynı mesajı vermiş. Aynı dönemde beraber İstanbul’da bulunmuşlar. Kuvay-ı Milliye hareketi ile ilgili beraber çalışmaları var. Hayat felsefesinin yansıtılması konusundaki çalışmalar bağlamında neler söyleyebilirsiniz?
Safahat sadece bir şiir kitabı değil, gerçekten güçlü bir fikir kitabıdır. Mehmet Akif, fikirlerini şiirle ifade eden büyük bir şairdir. Bazıları bunu nesirle bile ifade edemiyor. O, şiirlerini de aruz vezni ile daha büyük kalıplar kullanarak ifade etti. Bu fikirlerin tabii ki topluma mal edilmesi, gençlere aktarılması, o hayat felsefesinin öğrenilmesi gerekiyor. Bilhassa Asım modelinin bugün de üzerinde durulması gerekiyor. Bununla ilgili çalışmalar var ama belki yetersiz bulabiliriz. Mehmet Akif’i tanıma konusunda herkese sorumluluk düşüyor. Herkes kendince iyi tanımalı hem de bilhassa genç nesillere iyi tanıtmalı.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.