İstişare Nurculuğun iki kanadından biridir

Bana gelen maillerin birinde “30 nur talebesi nefsaniyeti bırakıp bir araya gelse  inkılap olur” demekteydi. Bu teorinin doğruluğu ya da yanlışlığı üzerinde fantezi türünden değerlendirmeler yapmak niyetinde değilim. Ancak bir an bu tespitin doğruluğu farz edildiğinde, pişdarların üzerindeki sorumluluğun ağırlığı daha iyi anlaşılır zannederim!
Bu on akılla birden düşünmek, yirmi gözle aynı anda bakmak diye ifade edilen ihlas düsturunun farklı bir şekilde ifadesi olmalı.

İslam tarihindeki fikir hareketleri ve ihya modelleri arasında Nur hareketinin ayırt edici farkı ifade edilirken, Üstad’ın kendisini merci yapmak yerine Nur Risalelerini irşad makamına koyduğu ve liderliği, cemaatin istişareye ehil varislerine havale ettiği dile getirilir.
Bu tespit doğru kabul edildiğinde, nur talebeleri için en önemli konunun “istişarenin doğru işletilmesi” olacağı açıktır.

Girişte alıntı yaptığım cümlenin, okumakta olduğum bir siyasetnamenin istişare bahsiyle aynı güne denk gelmesi, bu satırları yazmama sebep oldu. İstişare konusunda yapılacak değerlendirmelere katkı sağlamak gayesiyle ilgili bölümü özetlemek istiyorum:

Bu kitap Ebu Necib Abdurrahman b. Nasr b. Abdullah tarafından ¬Nehc’us-Suluk fi Siyaset il- Müluk adıyla Selahaddin Eyyübî (Nasır Selahaddin ebu’l Muzaffer Yusuf b. Eyyüb) için hazırlanmış.

“Meşveret önemli bir konuda görüş açıklamadır. Ayn-ı hidayettir. Doğruluğun yolu, sevap ve ittifak kapısının anahtarıdır. Müphem (örtülü) ve gizil olan doğru görüş, meşveret ile anlaşılır ve açığa çıkar.
Kanun koyucu yani sırları ve gizli alemleri bilen Hazreti Allah ve Hüda’nın sevgilisi bütün halkı meşverete rağbet ettirmişlerdir.
Cenab-ı Azze ve Celle Rasul-i Ekrem Efendimiz Aleyhisselam’a buyururlar ki “Fa’fü anhüm vestağfir lehüm veşâvirhüm fil emr.”
Bu ayetin izahında Hasan Basri (ra.) “meşveret ile emrolundu ki ve istinbat edilen doğru görüş ve hüküm, gereğince amel edilsin” buyurmuştur.    
İstişareye rağbet etmeyip kendi görüşü ile müstebid ve müstakil olan kimse serhad-i sevaptan uzaklaşıp zillet ve hata çukuruna yakın olur.

Hadis-i şerifte Allah’ın birliğine iman ve itikattan sonra re’sül-akıl yani insanlardan kamil akıl sahipleri ile muhabbet, yani sevişip dost olma (tavsiye edilmiştir.)
Kendi fikri ile müstebit olan kıskanç, başkasının görüşünden müstağni olamaz. Meşverete rağbet eden kimse helaktan kurtulur.
Cenab-ı Hayy-ı Lâyemut bir kulunu helak etmek dilerse onun kendi görüşüne güvenmesini helak sebeplerinin ilki yapar. Hadis-i şerifte “Tefessahu ukûlüküm bil-müzakereti ve istaînü alâ umûriküm bil müşavereti” buyrulmuştur. Manası “siz birbiriniz ile müzakere ederek aklınızın isabet ettiğini ve etmediğini araştırıp imtihan edin. İşlerinizin yürütülmesine müşavere ile yardım isteyin” demektir.

Hazreti Ali b. Ebi Talip (ra.) buyurdular ki: İstişare hidayetin kendisidir, her kim kendi görüşünü beğenip başkaları ile istişareden müstağni kalsa elbette hata vaki olur.
Bazı beliğ insanlar dediler ki başkaları ile istişare ve doğru olanı aradıktan sonra hata yapmak, kendi reyi ile müstebit olup istişaresiz doğru yapmaktan daha ziyade övülmüştür.
Bazı hikmetli söz ehli dediler ki senin görüşünün yarısı kardeşindedir. Yani kardeş gibi safiyet üzere seni seven kimse ile meşveret edersen fikrin tam ve kamil olur. Denilmiştir ki herhangi bir işte tereddüt ortaya çıksa, ukalânın görüşüne müracaat edip istişareden kaçınma, kendi fikrinde ısrar etme. Zira sorup selamet bulmak kendi görüşünü beğenip pişmanlık çekmekten hayırlıdır.
Her kim kendi reyinde müstebit olur ve istişareden müstağni olsa doğruluk ve hidayet yerleri ona kapalı kalır.
Tedbir ve akılca tefekkür ve zekayı gerektiren hazm ve ihtiyatı icap ettirir.
Hükemanın istişaresi yakînde sebat ve basirette kuvvettir. Yani hakîm olan kimse doğru görüş sahibi iken yine meşveret ettiklerinde fikirlerinde sebat ve görüşlerinde faydalar tahsil ederler.
Abdülmelik bin. Mervan demiştir ki bir emirden müşavere ettikten sonra hata ortaya çıkması kendi fikrimle müşavere etmeden doğru yapmaktan hayırlıdır

MEŞVERET EHLİNİN VASIFLARI

Hüküm sahiplerinin meşveret ehli ve rey sahipleri ile ayrı ayrı mı yoksa topluca görüşmenin mi hayırlı olduğu konusunda ihtilaf etmiştir. Arap, Fars ve Hind melikleri toplu meclisleri tercih etmiştir. Cemiyette her ferd kendi karihası ve anlayışını açıkladığında eğer nakz (itiraz vaki olursa) ortaya atılan mahzur izah edildikten sonra şekillenen ortak görüş, fikirlerin neticesi olacağından hatadan uzak kalınır denilmiştir.
Rum ve Kıpti melikleri tek tek sorma şeklindeki meşvereti tercih etmiştir. Tek başına olan kimse  doğru fikrin ortaya çıkarılmasında fikir ve hatırına ilcah, ibram ve hadd-ı tam etmekle yeni fikirler ortaya çıkabilir. Toplu meşverette insanlar genellikle ilk ortaya atılan fikre tabi oluverirler.

Meşveret ehlinde yedi şartın bulunması elzem ve şarttır. Doğru görüş ancak bu şartlarla ortaya çıkabilir.
Birincisi fıtnat ve zekadır. Taki meşveret edilen işlerde iştibah edilmesin. İştibah ile azm ve cezm sahih olmaz
İkincisi emanettir. Kendilerine emniyet beslenen işlerde hıyanet ve husulü beklenen işlerde cinayet etmesinler
Üçüncüsü lisanda doğruluktur. Taki yazdıkları haberlere güven ve reyleri ile amel caiz ola
Dördüncüsü birbirlerine kıskançlık ve enaniyetleri (hased ve nefsaniyetleri) olmamalıdır. Zira nefsaniyet doğru görüşün keşfine engel olur.
Beşincisi sair insanlar ile meşveret ehli arasında buğz ve düşmanlık olmamalıdır. Düşmanlık nısfet ve hakkaniyetten uzaklaştırır ve doğru görüşün kapalı kalmasına sebep olur.
Altıncısı hevay-ı nefis erbabından olmamalıdırlar. Zire heva sahibini haktan çıkarır ve batıla ulaştırır.
Yedincisi saltanat işlerinde yaşlanmış, devlet büyüklerinden olmalıdır. Zira akıllı ihtiyarlar zamanın lütfunu ve kahrını, bir kararda dönmeyen feleğin işlerini, devirlerin muhtelif hükümlerini, gördükleri için doğru görüşü kazanmaya istidatlı olurlar.

MEŞVERETE EHİL OLMAYANLAR

Meşveret meclisine, cimri, korkak, hırslı, kendi reyini beğenen ve yalancı kimseleri almamak elzem ve zaruridir.
Cimrilik kişinin aklına zarar verir. Korkak kimse cesaret gerektiren işlerde seni korkutur. Hırslı olan kimse elde edilmesi mümkün olmayan işlerde söz verir. Cimrilik, korku ve hırs aynı tabiattır ve su-i zannın iktizasıdır.
Yalancı uzak bir şeyi yakın, yakını uzak gösterir nefsül emri söylemez.

MEŞVERET İLE AMEL

Meşveret meclisinde ortaya atılan bir fikir ile hemen amel edilmez, ehl-i meşveret o fikrin esbabını ve neticelerini ve gerekçelerini iyice inceleyip kabul ettikten sonra amel caiz olur.
Görüşlerin en zayıfı (bir anda) meşveret sırasında aniden akla hutur eden görüştür. Reyin güzeli, ileri sürülen görüş üzerinde (akla doğan fikir üzerinde) akılların araştırma yapması ve doğruluğuna kesin bir ilmin elde edilmesi ile ortaya çıkar.
Her bir görüş üzerinde akşamdan sabaha kadar sahih bir fikir ile temhiz, tedkik, tenkih edilmedikçe o görüş eksiktir.

Abdullah b. Vehb şöyle demiştir: Akla sunuh eden (doğan) bir fikir üç gün terk edilmeli, derin bir nazar ve fikrin hareketleri ile sahih mi sakim mi, halis mi, mağşuş mu diye keşfedilmelidir.
İstişarede akla ilk gelen fikri söylemek ya da sözü ilk söyleyen olmak tedbirsizlik olarak görülmüştür.
Kendi görüşünü beğenen tiplerin görüşlerine itibar edilmemelidir.
Üzerinde derinliğine tefekkür etmeden bir konu hakkında irticalen konuşma yapılmamalıdır.
İstişare sonunda alınan kararı ilk fırsatta uygulanmaya başlanılmalıdır.
İstişare sırasında ileri sürülen görüşler küçümsenmemelidir.

MÜLKÜN FESADINA SEBEP OLAN HALLER

1-İşin kaynağını ve varacağı yeri hesap edemeyen hadisü’s- sin kimseleri idareci yapmak
2-Ehl-i meveddete cevr ve cefa olunmak
3-Vergi tahsilini başı boş bırakmak
4-İdarecilerin yakınlarını seçerken rey ve fikirleri doğru olanları bırakıp hevasına uygun olanları seçmeleri
5-Ehl-i nasihatın hakir görülmesi. (Nehc’us-Suluk fi Siyaset il- Müluk, s. 71-75)

Günümüz Türkçe’sinin elverdiği ölçüde aktarmaya çalıştığım satırlar, istişare konusundaki temel bilgilerimizi yenilemiştir. Önümüzdeki hafta Üstad’ın istişareye havale ettiği konulur ile devam edelim inşallah!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
9 Yorum