Kabul olmayan dua yoktur, belki...

Kabul olmayan dua yoktur, belki...

Günlük Risale-i Nur dersi...

Bismillahirrahmanirrahim
...

Duâ-i kavlî-i ihtiyarînin makbuliyeti, iki cihetledir: Ya ayn-ı matlubu ile makbul olur; veyahut daha evlâsı verilir.

Meselâ, birisi kendine bir erkek evlât ister. Cenâb-ı Hak, Hazret-i Meryem gibi bir kız evlâdını veriyor. "Duası kabul olunmadı" denilmez. "Daha evlâ bir surette kabul edildi" denilir. Hem Bazen kendi dünyasının saadeti için dua eder. Duası âhiret için kabul olunur. "Duası reddedildi" denilmez. Belki, "Daha evlâ bir surette kabul edildi" denilir, ve hâkezâ...

Madem Cenâb-ı Hak Hakîmdir. Biz Ondan isteriz, O da bize cevap verir. Fakat hikmetine göre bizimle muamele eder. Hasta, tabibin hikmetini itham etmemeli. Hasta bal ister; tabib-i hâzık, sıtması için sulfato verir. "Tabip beni dinlemedi" denilmez. Belki âh ü fizârını dinledi, işitti, cevap da verdi, maksudun iyisini yerine getirdi. (Mektubat. S,291)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:
DUÂ-I KAVLÎ-İ İHTİYÂRÎ [dua-ı kavli-i ihtiyari] : Arzu ve isteğin neticesi olarak sözle duâ etmek.
AYN-I MATLÛB [ayn-ı matlub] : Talep edilenin tâ kendisi.
EVLÂ [evla] : Daha iyi, çok daha iyi, birincisi.
TABİB [tabib] : Doktor.
İTHAM [itham] : Suçlama.
TABİB-İ HÂZIK [tabib-i hazık] : Uzman, operatör doktor.
SULFATO [sulfato] : Sıtma hapı. Kinin.
ÂH Ü FÎZAR [ah ü fizar] : Ah edip ağlama.