Selim GÜNDÜZALP
Kadere bak, gülümse…
Hayata yeniden başlamak
- Bu sahilde kendi ayak izlerini ayak izlerimin üzerinde bulursan; şaşırma…
Her gözden dökülen gözyaşı, şimdi kendi gözümden akmak üzere..
Şimdi daha iyi anlıyorum niçin bir yanımın ümit, bir yanımın korkuyla kaplı olduğunu..
“Hayvan hayvanlığıyla kurtuldu, melek melekliğiyle. İnsan ikisi arasında yalpalayıp durdu.” sözünün mânâsını şimdi daha iyi anlıyorum.
Hiç durmuyor hayat denilen değirmen taşı. Hiç durmuyor. Öğütüyor birer birer ne varsa..
Yanıyor ortalık. Yazın sıcağından değil, kalbin sıcağından yanıyor.
Helâlinden bir lokma ve bir yudum su, yeter de artardı bu hayata. Yetmez oldu nedense..
Ne çok şeyin sahibiyiz oysa.
Yokluk, hazineler taşırken; varlık denizinde yüzüyoruz.
Dünyanın en aç kalpli yolcusu biziz sanki...
Yepyeni bir imanla doğmadıktan ve güneş gibi parlamadıktan sonra, her gün ayrı bir azap oluyor…
...
Dünya, hep aynı dünya…
İnsan değişmiyorsa eğer, dünyanın değiştiğini görmeyi beklemek hayal.
Gözler açık olsa da, gönüller uyuyor artık.
Uyuyor hiç istemediği halde dışarıdan gelen nice çağrılara.
Kırgınım felsefeye. Kırgınım.. Yıllar yılı okudum durdum. Hayatıma hiçbir şey katmadı. Boşa geçen yıllarıma yanarım.
Sadece ben mi? Değil. Çepeçevre kuşatıldık hepimiz. Hiçbir yerde hiçbir zaman işe yaramaz dışı süslü içi kof düşüncelerle… Hem de hayatımızın en güzel çağında. Soramadık “Nedir bunlar? Hak mıdır, hakikat midir?” diye..
Kattık hayatın içerisine bir gün lazım olur diye..
Ama olmadı ve olamazdı da zaten..
Kendi yolunu aydınlatamayanların ışığı, benim yoluma ne mum olur, ne de güneş…
Kaldı ki, Sevgili Peygamberim (asm), canlı güneşim benim, önümdeydi hep..
...
Bu asrın en güzel konuşmasının sükût olduğunu öğreniyor insan bir yaştan sonra.
Bir de yaşlılarla, küçük çocuklarla arkadaş olmayı.. Kendini daha temiz, daha huzurlu bir ortamda görebilmenin yolu, belki de buradan geçiyor. Onlar saf aynalar.. Cennetin kumsalında yürüyorlar.. Yaklaştıkça onlara, siz de değişiyorsunuz. Yakalanıyorsunuz bir yerden. Hayran hayran baktığınız o bebeğe dönüşüyorsunuz birden ve çocuklaşıyorsunuz. Hangi yaşta olursanız olun, çocukların ve ihtiyarların, o tertemiz iklimine yol alıyorsunuz..
Onların hayattan bekledikleri ne? Bir günlük ekmek.. Gözlerinde asla daha fazlası yok.. İyi de ediyorlar. Yapılması gerekeni yapıyorlar. Olması gereken yerdeler. Kem gözlerden uzak, hayata gülümsüyorlar.. İhtiyar, çocuk ya da bebek.. Güvendeyiz onların yanında biz. Bunu hissettiğimiz anda, selametle ilerliyoruz hayatın kıyılarında.
Sükût, sözden daha fazlasıdır.
Gözyaşı kalbin kendisidir.
Bebek, kundaktan daha fazlasıdır.
Anlaşılan o ki; bir çocuk safiyetine bürünmeden kurtuluş yok ruhumuz için…
Her günü uzun bir gün olarak yaşayanlara bir ömürdür her gün.
Gözün değil, kalbin gördüğüyle bakanlara, çok şeyler vaad ediyor gördükleri..
En azından yalana ve sahteliklere değil, hakikatin peşine düşmesi gerektiğini gösteriyor gördükleri.
Çok fazla el uzatmaya gelmiyor dünyaya. Kaşlarını çatıyor hemen.
“Benden fazlasını isteme!” diyor.
Önüne gelene razı ol. Kadere bak, kaderi seyret yaşadıklarında. Dün neredeydin, bugün neredesin..
Kalabalıklardan kurtulduğun anda, ıssız bir köşe bulduğun anda, hele de gül gibi açılmış bir çocuk yüzüne yöneldiysen ya da bir mübarek ihtiyar ile sohbetteysen, karanlık bir geceden çıkmış sayılırsın. Sabah-ı şerifler hayr ola!
Kimler yok ki senin gibi böyle?
Güneşle buluşmayı bekleyen kimler yok ki?
Hayatı yeniden yaşamayı ümit eden kimler yok ki?
Bu, her dem, her nefes sunulur da; ne hikmetse el atmaz insan. Sonra da başlar şikâyete.
Suç kimin? İstediği verildiği halde, elini uzatmayanın. Kapısı çalındığı halde, kapısını açmayanın. Öyle değil mi?
Güneş batınca, gece ayrı bir güzellikle geliyor..
Gönlün değişen her manzaraya huzurla bakabiliyorsa..
Ne gam gece ve gündüzün değişmesi..
En karanlık gecesi bile böyle güzelse hayatın..
Sabahları daha da güzel olacaktır; merak etme..
Kalbin nasıl? Nasıl hissediyorsun kendini? Sen onun cevabını ver..
Orası güzelse, bir kelebek kanadı kadar temizse ve zarifse, merak etme…
Yüzünden yayılan bir tebessüm, değiştirmeye yeter seni. Güldüren de Odur; bilmelisin..
Hiç istemediğin halde, kalbin sana yapılan haksızlıklara karşı affetmeye hazırsa eğer..
Sen yeni bir güne ve yeni bir hayata yeniden doğmuşsun demektir. Hoş geldin hayata…
Dalgalara karşı ne yapabilir insan? Rüzgâra, fırtınaya karşı ne yapabilir?
Kalbin her halükarda yol gösterir sana; merak etme. Allah seni bırakmaz. Sen “Rabbim beni bırakma” diye duâlarını bırakma yeter ki..
Geçmişte hatırlamak istediğin ne varsa, gülümseyen bir yüz olsun. İyiliğe koşan bir an olsun, bir adım olsun. Gücünü toparlaman için, yeniden ışığa yönelmen için bir fırsattır bu sana, bir imkândır.
Baktığın yerde yeni bir şey görüyorsan ve “Ne güzel yaratmış yaratan” diyebiliyorsan, çoktan yoluna ışık düşmüştür senin. Uğurlar ola..
Aç bir pencere.. İçindeki dumanlar göğe doğru yükselsin, keder bulutları dağılsın ve gemi yol alsın.. Amansız bir dertten kurtulmanın sevinciyle yol alsın..
Ey Rabbim, kurtar gamlardan, kederlerden bizi. Keder denizi, içine çekmeden bizi..
Yolu O'na doğru olanın, yolculuğu da O'nunladır..
Şeytan, her nevi tuzaklarını kursun dursun. İşimiz ne ki dünyada? Hem içimizden, hem dışımızdan bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Pes etmek yok. Yan gelip yatmak yok. İpe un sermeyeceğiz. Dağın zirvesinde de olsa o çiçek, onu koklayacağız, bulut olup oraya akacağız.
Her şeyde birlik varken, neden bu ikilik? Neden! Hepimizin bir değil mi ağzı, burnu, kulağı, gözü? Hepimiz aynı dertleri yaşamıyor muyuz? Hepimizin Rabbi bir değil mi? Öyleyse ayağı sahile değen, fırtınalar içinde kalanlara el atacak. Kurtulanın kurtuluşu, başkalarını kurtarma arzusunun içinde uyanmasıyla başlayacak. “Hadi canım sen de!” demeyin sakın. İnsan öyle bir can ki, o can içinde bir can değil, bin can gizli. Bunu biliyor nefis ve şeytan. Zaten bunun için elimizdeki sermayeye düşman. Dâvâmıza dikmiş gözünü..
Bu narin kelebeği bu vahşi ormanda yalnız bırakma Rabbim!
Çiçek çiçek dolaşan bu azimli kelebeği gayesinden uzaklaştırma Rabbim..
Son nefese kadar tükenmez bir mücadele ruhu nasip eyle..
Neden gülmesin ki, gül gibi yüzler?
Niçin ağlasın ki, güzel gözler?
Niye sevgiye susuzdur sözler?
Solmasın hiç ne sümbülüm, ne gülüm..
Senden Rabbim, son günde ve son nefeste..
İsterim imanlı bir ölüm.
Hayata yakışacak bir ölüm..
Ölümü hayat kadar güzel, hayatı ölüm kadar güzel bir dünyada bizi yaşattığın için Rabbim, Sana sonsuza kadar hamd ederim. Fahr-i Kâinat Efendimize de (asm) can evimden sonsuza kadar salât u selamlar…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.