Hasan TANRIVERDİ
Kaderin yazıldığı yer (Levh-i Mahfuz)
Levh-i mahfuz, Kâinat Sultanının ilim ve emir sıfatlarına bakan ve onun cilvelerinin tecelli ettiği nurlu bir mahaldir. Levh-i Mahfuz, daha çok eşyanın suret ve cisminin değil, plan ve program kısmının yazıldığı kayıt çekirdeğidir.
Yani Levh-i Mahfuz, varlık âleminin ilmi ve manevi vücududur, programıdır. En basit ve en aşağı derecedeki bitkilerin bile hayatlarının, kaderin nizamına tabi olmasının yanında, en yüksek derece-i hayat olan insan hayatının dahi bütün ayrıntıları kaderin ölçü ve programlarıyla çizilmiş ve kudret kalemiyle ilmi hakikatlerle dolu olarak kayıt altına alınmış olduğu bir yerdir.
Levh-i Mahfuz, Halık-ı Zülcelâl’in “Ol” deyince, oluverdiği Emr’iKünfeyekûn tezgâhının dokunduğu yerdir. İlmin düsturlarıyla, kaderin defter ve kayıtlarıyla, mizan-ı kader ve “Melekûtiyet-i eşyanın”, yani varlık âleminin bizce bilinmeyen zatınî kısmının(bilemediğimiz yönünün) bütün vasıflarıyla tasnif edildiği kudret yeridir.
Levh-i Mahfûz Kâinatın Şifresidir. İlahî kanunlar dediğimiz o şifreler, akıl ve şuur sahiplerine ezeli, sonsuz kudret sahibi kâinat Sultanının sanatlarını ve marifetlerini ders verirler.
O İlahî kudret sahibi Nur’u Muhammedi’nin ışığında ruhları yarattı ve o ruhların her biri kendi âlemlerinde o ezel tarlasında sümbül vererek, incelik ve letafet ortamında ilmek ilmek dokundu, nakış nakışişlendi. Allah’ın huzurunda ve O’nun Nur’uyla belli makamlara yerleştirildi.
Ezel-i Ervah’ta, Cenab-ı Hakk’ın seslenişindeki: ” Elestübi-Rabbiküm,” yani, “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” dediğinde, bu ayetle ruhlar canlanıverdi ve cevaplarında: “Kalu Belâ”, dediler. Yani,“Evet, Sen bizim Rabbimizsin” diye cevap verdiler. Böylece kutsal kâinat ve ebediyet yolculuğumuz iş bu sözleşmeyle ve akitle başlamış oldu.
Böylece her şey, her hali ile daha vücuda gelmeden önce, Kur’an dâhil yazıldığı ve kayıtlı olduğu İmam-ı Mübîn denilen İlahî ilmin bir divanı olan Levh-i Mahfuz’dan, kader yazısındaki plan ve programa uygun olarak, öncelikle insanoğlu Hâlık’ı Zülcelâl tarafından varlık sahasına intikal ettirilerek şereflendirildi.
Kaderin yazdığı program gereği her hadise insanoğluna ders vermektedir. Kader aynı zamanda ölçü ve miktar demek olduğuna göre, bütün hayvanlar ve bitkiler bile kendilerine biçilmiş ölçü ve miktar gereğince, zamanı geldiğinde İmam-ı Mübîn denilen İlm-i İlahî’nin bir divanı olan Levh-i Mahfuz’da kendi kaderlerinde yazılan rollerini oynarlar.
Şu kâinat denizinde, bizim dışımızda nelerin olduğunu, hangi hadiselerin hikmetle ve ustalıkla cereyan ettiğini anlamak ve gereken dersleri çıkarabilmek, Kitab-ı Mübin olan kâinat kitabını okumaktan geçer. Maddenin zahiri görünüşüyle beraber, batınını, yani özünü de anlamak, cereyan eden İlahî tasarrufların ve şuunatın sırrına erme bahtiyarlığına erişmek, insanoğlunu yüce makamların âşığı haline getirir, olgunlaştırır, pişirir.
Kitab-ı Mübin daha çok Halık’ı Zülcelâl’in kudret ve irade sıfatına bakar, eşyanın zahiri, dış görünüşü ve cismani yaratılması ile alakalı bir kavramdır. Yani bir nevi plan ve programın hayata ve tatbike geçmesi olarak değerlendirilebilir.
Nasıl ki yağmur damlacıklarının bulutlardan haber verdiği ve küçük sızıntıların bir su kaynağını gösterdiği gibi, Levh-i Mahfuz’u yazan kalemden çıkan ve küçük küçük noktalar suretinde olan insanların hafızaları, ağaçların meyveleri, meyvelerin çekirdekleri, tohumları da elbette büyük bir İlahî hafızayı gösterir. O hafızalar da büyük bir kudret defteri olan bir Levh-i Mahfuz’u gösterirler.
Levh-i mahfuz; olmuş ve olacak her şeyin yazılı olduğu kader levhasıdır. İbadet ve dua ve sadaka gibi yardımlar ile değişmiş veya değişecek olan her şey bu haliyle bu levhada kayıtlıdır. Cenab-ı Hakk’ın ilim sıfatından gelen olmuş ve olacaklarla ilgili emirleri Levh-i Mahfuz'da gizlidir.
Levh-i Mahv ve ispat ise içinde yaşadığımız değişken âlemdir. Kayyumiyet sırrınca her an, her saniye, her saat her şeyin değiştiği ve hiç durmadan yenilendiği, baş döndürücü bir hızla akan bir akarsu gibi durmadan çağlayan bu âlem, her zerresiyle Levh-i Mahfuz-u Azama bağlıdır. Levh-i Mahfuz-u Azam ise Allah’ın emir, irade ve ilmine ait büyük kayıt defteridir. Levh-i Mahv ve İspat ile Levh-i Mahfuz-u Azam birbirine bağlı olarak tanımlanır.
Kâinatta akıp giden büyük bir nehrin içindeki varlıklar, Yaratıcının ilim irade ve kudretiyle yaratması neticesinde "mahv" veya "ispat" oluyor, doğuyor, ölüyor; yağmur yağıyor, güneş açıyor; tohum çürüyor, fidan filizleniyor. Başka bir deyişle, Yaratıcı zaman sahifesi ve mürekkebiyle kudretinin mahlûkat üzerinde tecelli etmesini sağlıyor.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.