Hikmet HOCAOĞLU
Kimse hayatında bir kişiyi sevemez!
Aslında 5 kişiyi ya da 5000 kişiyi de sevemez. Biri ile arkadaş olurken ve evlenirken sıraladığınız etkenlerin çoğu bir araya geldikten kısa süre sonra elinizden alınır. Zamanla hiç biri kalmaz geriye. Yaşlanırsınız sağlığınız kalmaz, güzellik, boy post vs.
Zira hayvanlar duygularında ya da güdülerinde mahdud değiller yani sınırsız yaratılmışlar.
Oysa insanlar, birçok hasseleri ve duygularıyla mahdud (sınırlı) olmalarına karşın, aşk cihetinde muhabbet cihetinde sevgi cihetinde yani kalp merkezinde sınırları kâinata kadar uzansa bile doymayacak bir yapı.
"Sen kendi mahiyetine bak ki: Senin latifelerin içinde öyle bir latife var ki, ebedden ve ebedî zâttan başkasına razı olamaz. Ondan başkasına teveccüh edemiyor, masivasına tenezzül etmez. Bütün dünyayı ona versen, o fıtrî ihtiyacı tatmin edemez." (Lemalar-17.lema-1.Nota)
Dolayısıyla bir kişiyi ya da bin kişiyi veya villalar, arabalar, koca mahalle, şehir hatta dünya girse insanın kalbine doyuramaz...!!!
Oysa biz ne yapıyoruz? Beğendiğimiz bir bedene hayalimizdeki ruhu giydirip onu seviyoruz ve evlendikten bir kaç ay sonra "Sen değiştin!" klişeleri süslüyor manşetleri. İşte erken boşanmaların en mühim sebebi...
Birini bizzat sevmek, yukarıda baki olan güneş dururken, onun yansıdığı küçük bir cam parçasına sarılmak gibi değil mi?
"Bendeki aşk-ı beka, bendeki bekaya değil, belki sebepsiz ve bizzat mahbub olan kemâl-i mutlak sahibi Zât-ı Zülkemâlin ve Zülcemâlin bir isminin bir cilvesinin mâhiyetimde bir gölgesi bulunduğundan, fıtratımda o Kâmil-i Mutlakın varlığına ve kemâline ve bekasına müteveccih olan muhabbet-i fıtreye, gaflet yüzünden yolunu şaşırmış, gölgeye yapışmış, aynanın bekasına âşık olmuştu. geldi, perdeyi kaldırdı. Gördüm ve hissettim ve hakkalyakîn zevk ettim ki, bekanın lezzet ve saadeti, aynen ve daha mükemmel bir tarzda Bâkî-i Zülkemâlin bekasına ve benim Rabbim ve İlâhım olduğuna imanımda ve izânımda ve îkanımda vardır. Çünkü onun bekasıyla benim için lâyemut bir hakikat tahakkuk eder. Zira "Benim mâhiyetim hem bâki, hem sermedî bir ismin gölgesi olur; daha ölmez" diye şuur-u imanı ile takarrur eder.
Hem o şuur-u imanla mahbub-u mutlak olan Kemâl-i Mutlakın varlığı bilinmekle, şedit ve fıtrî olan muhabbet-i Zâtî tatmin edilir. Hem Bâki-i Sermedînin bekasına ve varlığına ait o şuur-u imanı ile kâinatın ve nevi insanın kemâlâtı bilinir ve bulunur. Ve kemâlâta karşı fıtrî meftuniyet, hadsiz elemlerden kurtulup zevk ve lezzetini alır." (Şualar- 4. Şua)
Gelirken beraber getirmediğin şeyleri, giderken beraber götürmeyeceğin şeyleri kimden aldın, kime satıyorsun?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.