Kalbleri îmân etmediği hâlde, ağızlarıyla 'Îmân ettik' diyenler seni üzmesin!
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Mâide Sûresi 41-42. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
41-Ey Peygamber! Kalbleri îmân etmediği hâlde, ağızlarıyla “Îmân ettik” diyenlerden ve yahudi olanlardan küfürde koşuşanlar, seni üzmesin! (Onlar sana, aslında sâdece) yalancılık etmek için çokça kulak verenlerdir; sana gelmeyen diğer bir kavim için (câsusluk yapmak üzere) can kulağıyla dinleyicidirler.
(Kitab’daki) kelimeleri yerlerin(e konulduk)tan sonra değiştirirler. (Üstelik) “Şâyet size bu (hüküm, değiştirdiğimiz gibi) verilirse onu hemen alın, eğer o verilmezse o hâlde (almaktan) sakının!” derler. Böylece Allah kimin (kendi amelindeki ısrârı yüzünden) fitneye düşmesini isterse, artık sen Allah’(dan gelecek azâb)a karşı, onun lehine aslâ hiçbir şeye mâlik olamazsın!
İşte onlar öyle kimselerdir ki, Allah (o isyanları sebebiyle) onların kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada bir rezillik vardır; âhirette ise onlar için (pek) büyük bir azab vardır!
42-Onlar (o münâfıklar ve yahudiler) yalancılık etmek için can kulağıyla dinleyenler, (ve rüşvet alıp) dâimâ haram yiyenlerdir. Fakat sana gelirlerse, artık aralarında hüküm ver veya onlardan yüz çevir! Şâyet onlardan yüz çevirirsen, o takdirde sana aslâ hiçbir zarar veremezler. Ama hüküm verirsen, artık aralarında adâletle hükmet! Çünki Allah, adâletli olanları sever.(*)
(*)Rivâyetlere göre Resûlullah (asm) önceleri, hakemlik için kendisine gelen ehl-i kitab hakkında hüküm verip vermeme husûsunda serbest bırakılmıştı. Daha sonra 49. âyette geçen “Onların arasında Allah’ın indirdiğiyle hükmet!” emri, bu serbestliği kaldırmıştır. (Nesefî, c. 1, 411)
“Saâdet-i beşeriye (insanlığın saâdeti), dünyada adâlet ile olabilir. Adâlet ise doğrudan doğruya Kur’ân’ın gösterdiği yol ile olabilir.” (Mektûbât, Hutbe-i Şâmiye, 431)