Kamu malını kötüye kullanmak kul hakkıdır
Kamu malını kötüye kullanmak, kamu hizmeti verirken insanlar arasında ayırım yapmak gibi her türlü olumsuz davranışlar gerçek bir Müminin asla yapmaması gereken hak ihlalleridir
Ali İhsan Er'in yazısı
Kamu malını zimmetine geçirmek, kaçak elektrik ve su kullanmak, vergi kaçırmak, görevi kötüye kullanmak, kamu hizmeti verirken insanlar arasında ayırım yapmak gibi her türlü olumsuz tavır ve davranışlar gerçek bir Müminin asla yapmaması gereken hak ihlalleridir.
Hazreti Ömer (radıyallâhu anh) bir gece makamında iken sahabeden biri ziyaretine gelir.
Selam verir. Hz. Ömer verilen selamı almaz. Sahabi efendimiz, müsait bir yere oturur. Bu sırada Hz. Ömer işiyle meşguldür. Sahabi beklemeye başlar. Hz. Ömer ise bir müddet daha çalışmaya devam eder.
Neden sonra iş biter. Hz. Ömer, mumu söndürüp başka bir mum yakar. O anda selamını alır. Konuşmaya başlar. Sahabi sorar:
- Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın. Sonra niçin bir mumu söndürüp diğer mumu yaktın ve ondan sonra benle konuşmaya başladın?
Hazreti Ömer (radıyallâhu anh): - Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım. Ondan sonra seninle meşgul olmaya başladım.
Sahabinin gözleri yaşarır, ellerini kaldırarak şöyle dua eder: - Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömer'i bizim başımızdan eksik etme!
Belki de bu hadiseyi okuyan bazı insanlar, "Hadi canım sen de olur mu hiç böyle bir şey!" diyebilirler. Ancak bu misal geçmişte yaşanan bir vakadır. Bu örnek bize bir insanın devlete veya kamuya ait bir malı kullanırken nasıl bir hassasiyet göstermesi gerektiği hususunda bir fikir veriyor.
Kamu hakkı, adı üzerinde kamunun yani toplumun, günümüz ifadesiyle kamuoyunun hakkı demektir. Burada da görülüyor ki koca bir topluluğun hakkı bulunuyor. Hani günümüzde "Tüyü bitmemiş yetim hakkı" diye kullanılan bir deyim vardır ya, işte bu deyimin içerisinde kamu hakları da var.
Zira kamunun içerisinde binlerce tüyü bitmemiş yetim vardır. Bu hakları ihlalde hakları helal ettirmek çok zor ve hatta imkânsız gibidir.
Çünkü bir noktadan sonra haklarını yediğiniz insanları hem de binlerce insanı tek tek bulup hakkını helal ettirmenin elbette ki imkânı yoktur. Kamu hakkının söz konusu olduğu pek çok yerde kul hakkı da söz konusudur.
Zira kamuyu ilgilendiren bir görev veya makam bütün insanların yararına kullanılmalıdır.
Mesela, "Devletin malı deniz, yemeyen..." anlayışı insanların haklarını ihlal eden çok çarpık bir düşüncedir ki ilgili herkesin helalliği alınmadan bu yolla tevessül edilmiş bir hak ihlalinden kurtulmak mümkün değildir.
"Ben yapmasam başkaları aynı şeyi yapacak" mantığı da bu şekilde bir davranışın gerekçesi olamaz. Allah'a hesap vereceği endişesini her an içinde taşıyan insan, başkaları gibi değil, olması gerektiği şekilde olmalı ve kul hakkını yemeye götüren davranışlardan katiyen uzak durmalıdır.
Kamuya açık ihalelerde de aynı durum söz konusudur. "İhaleye fesat karıştırmak" suçu aslında kul hakkı ihlalini içeren büyük bir cürümdür.
Şahsî menfaat sağlamak için insanları aldatmak, ihalenin ilgili olduğu işi daha verimli ve dürüstçe yapacak insanlara engel olmak gibi pek çok hususu da içeren böyle bir davranışın insanların hukukunu ilgilendiren ne büyük tehlike içerdiği her türlü izahtan uzaktır.
Çalıştığı kamu kuruluşunda kamu mallarını şahsî işlerinde kullanmamak da kul hakları açısından önem arz etmektedir.
Mesela insanın çalıştığı devlet veya bir özel şirkette şahsî işlerinde kullandığı bir tek sayfa, bir satır yazı, bir sayfa fotokopi gibi bazılarınca çok basit gibi görünen küçük durumlara bile dikkat etmek gerçekten sağlam bir iman gerektiriyor.
Çalıştığımız müessesede, oranın sahibinin ya da yetkilisinin izni olmadan şahsî işlerimiz için kullandığımız kamu malında bile yeri zamanı geldiğinde hesaba çekileceğiz.
Şahsî çıkarlar uğruna kamunun haklarını ihlal etmek, kamu malını zimmetine geçirmek, kaçak elektrik ve su kullanmak, vergi kaçırmak, görevi kötüye kullanmak, kamu hizmeti verirken insanlar arasında ayırım yapmak, adam kayırmak, adaleti gözetmemek gibi her türlü olumsuz tavır ve davranışlar gerçek bir müminin asla yapmaması gereken hak ihlalleridir.
Hepimizin bildiği gibi kul hakkının bağışlanması, hak sahibi olan kimsenin rızasının ve helalliğinin alınmasına bağlıdır.
Bu helallik alınmadığı sürece, yani dünyada samimi olarak helalleşilmediği sürece zerre kadar hakkı olan insan, mutlaka o hakkını bir kul hakkı olarak öteye ertelemiş demektir ki, bu da "Bana kul hakkı ile gelmeyin!" diyen Cenab-ı Hakk'ın huzuruna kul hakkı ile çıkılacağının bir işaretidir.
Kul Hakkı ve Cennete Girmek: Hz. Enes (r.a.) anlatıyor:
Resûlüllah (s.a.v.) ile beraber bulunuyorduk. Bir ara azı dişleri görülecek şekilde gülümsedi. Sebebini sorduğumuzda şöyle buyurdular: -Ümmetimden iki kişi Allâh'ın huzuruna gelirler.
Birisi, -Yâ Rab, benim bunda hakkım var; hakkımı bundan al, bana ver, der. Allah Teâlâ da ötekine, - Hakkını ver, buyurur.
Adam, -Yâ Rab, bende sevap nâmına bir şey kalmadı, der. Cenâb-ı Hakk, -Baksana, bu adamın sevabı kalmadı, ne dersin? buyurur.
Adamcağız, - O halde benim günahlarımdan alsın, der. Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bunu anlatırken gözleri yaşardı ve, 'O gün büyük bir gündür. İnsan; günâhının alınmasını ister' dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ hak sahibine, -Başını kaldır ve cennete bak, buyurur.
Adamcağız, - Yâ Rab, inci ile işlenmiş, gümüşten ve altından köşkler görüyorum. Bunlar hangi peygamber, hangi sıddîk veya hangi şehitler içindir? der. Allah Teâlâ, -Bunlar, bana ücretini verenler içindir, buyurur.
Adamcağız, -Bunların hakkını kim ödeyebilir? der. Hz. Allah, -Sen istersen bunlara sahip olabilirsin, buyurur. Adam, -Nasıl olur, yâ Rab? deyince, Cenâb-ı Hakk, -Hakkını bu adama bağışlamakla, buyurur.
Adam, -O halde ben bunu affettim, der. Allahü zû'l-Celâl hazretleri de, -Arkadaşını al, beraberce cennete girin, buyurur.
Sonra Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, 'Allah'tan korkun, Allah'tan korkun ve siz de kendi aranızı düzeltin. Bakınız, bizzat Hazret-i Allah mü'minlerin arasını buluyor' buyurmuşlardır.
Bugün