Karakolda dayak yiyen Nurcular, dirseklerini kullanırdı

Karakolda dayak yiyen Nurcular, dirseklerini kullanırdı

Tatlıcan'ın, teksir makinası ile ilgili bir amcanın söylediği sözleri aktarması o günkü işkenceleri hatırlattı

Risale Haber-Haber Merkezi

İstanbul'da açılan Risale-i Nur müzesini gezen Milat Gazetesi yazarı İsa Tatlıcan, eski gazete küpürlerindeki Nurcular haberini anlattı. Eski haberleri anlatan Tatlıcan'ın, teksir makinası ile ilgili bir amcanın söylediği sözleri aktarması o günkü işkenceleri hatırlattı.

İşte o yazı:
 
Çocukluk yaşlarda tanıştım Risale-i Nurlarla. Çok fazla anlamıyordum, ağabeyler okur biz dinlerdik. Okuduğum ilk cümleyi hala hatırıyorum: “Bismillah her hayrın başıdır”. 

Daha sonraki yıllarda Kur’an’a dayalı İslam anlayışı konusunda kitaplar okudum. Kendimi bu konuda geliştirmeye gayret ettim. Dini Kur’an’dan öğrenmeye çalışsam da Bediüzzaman’ın eserleri ile irtibatımı hiç koparmadım. Hikmetini anlamadığım ve “Üstad bu konulara neden girmiş acaba” dediğim bölümler elbette oldu. Sorguladığım dönemler olsa da Bediüzzaman’ın eserlerinden ve mitoz bölünme ile bölünerek çoğalan Risale-i Nur hareketinden hiç uzaklaşmadım. Sesli ve görüntülü yayıncılık konusunda birkaç çalışma yaparak bir zerre kadar da olsa katkıda bulunmaya çalıştım.

Gelelim günümüze…

Dün, Bediüzzaman’ı 3 ay boyunca Fatih Çarşamba’daki evinde misafir eden Mehmet Fırıncı abinin başkanlığını yaptığı İstanbul İlim ve Hizmet Vakfı’nın bir açılışındaydım.Vakfa tahsis edilen Cağaloğlu’nda, İran konsolosluğunun hemen arkasındaki yıllardır bir çöküntü halinde bekleyen Rüstem Paşa Medresesi, tadilatı tamamlanarak dün hizmete açıldı.

Rüstem Paşa Medresesi’nde artık Risale-i Nur’un tarihini anlatan, önemli belge ve eşyaların yeraldığı bir müze yeralıyor.

Ayrıca 14 Ekim-4 Kasım tarihleri arasında gezilebilecek “Nur’a Uçan Pervaneler” sergisinin de dün açılışı yapıldı. Sergide, Risale-i Nur’ların ilk yayınlandığı günden bugüne kadar dünyanın dört bir köşesinde insanlar üzerinde bıraktığı tesirler anlatılıyor.

Serginin girişinde, o dönemde yayınlanmış gazete küpürlerinden bir kolaj vardı. Küpürlerin tamamında “Tevkif edilen Nurcular”, “Baskınlarda ele geçirilen Risale-i Nurlar” ile ilgili haberler vardı. O gazete kupürlerini artık çok şükür, Bakanların, Valinin, belediye başkanının ve emniyet müdürlerinin açılışını yaptığı sergilerde bir ibret vesikası olarak okuyoruz.

Sergiyi de müzeyi de gezme imkanı buldum. Risalelerin basıldığı ilk teksir makinasını incelerken bir amca yanıma yaklaştı ve “Karakolda dayaktan elleri tutmaz hale gelen Nurcular, dirsekleri ile çevirirdi bu makinanın kolunu” dedi.

1956 yılında özgürlüğüne kavuşan Risale-i Nurlar bugün dünyanın hemen her ülkesinde okunuyor. Eserler Çince’den Rusça’ya kadar 40 dile çevrildi.

“Nur’a Uçan Pervaneler” sergisinin davetiyesi üzerindeki sözlerle bitireyim:

“Yazılmaya başlandığı ilk günden itibaren insanları kendine pervane etti Risale-i Nur. Anlattıkları da, anlatış şekli de başkalarına hiç benzemiyordu. Onun davetine koşanlar, eli boş dönmediler. Hatta hiç dönmediler. Hayatlarının ondan sonraki kısmını, o Nur’larla, o manalarla, o mutluluklarla beraber yaşadılar; Sonsuza kadar…”

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.