Cezmi HUYUT
Kemal tesadüfü reddediyor-13
Bu kâinat hiçten, yoktan, her cihetle mucizatlı, olabilecek en güzel tarz ve şekilde harika güzellikler ve mükemmellikler içersinde yaratılmıştır.
Kâinatta mükemmellik hâkimdir. Buna şahit bütün fenlerdir. Her bir fen adeta bir casus gibi inceden inceye yıllarca yaptığı inceleme ve araştırmaları neticesinde kendi sahasında mükemmelliğin hâkim olduğunu ilan etmişlerdir.
Evet, bu kâinat ve mevcudat o kadar manidar, mükemmel ve sanatlıdır ki insanlık bütün kütüphanelerini ondan istifade ederek yazdı.
Eğer kâinatta mükemmellik ve manidar özellikler sanat ve güzellikler olmasaydı ilim, fen ve marifet diye bir şeyden bahsetmek mümkün olamazdı.
Göklerde (hatta astronominin itirafıyla dahi) galaksi ve saman yollarında gayet büyük neticeler için gayet muntazam hareketler, kusursuz faaliyetler vardır.
Güneş Sistemimizde, küremizle beraber on iki gezegen küçüklük-büyüklük itibariyle pek çok muhtelif ve mevkileri uzaklık-yakınlık noktasında pek çok değişik ve sürat-i hareketleri çok çeşitli’ olduğu halde kusursuz bir düzen ve hikmet ile ve mükemmel bir ölçülülük içerisinde, bir saniye kadar şaşırmayarak hareketleri ve deveranları vardır.
Dünyamız, meczup bir Mevlevî gibi iki hareketiyle; günlerin, senelerin, mevsimlerin meydana gelmesine vesile olan bir manidar bir daireyi çiziyor. Zihayatın yüz bin çeşitlerini bütün erzak ve levazımatlarıyla içine alıp feza denizinde kusursuz bir mükemmellik içerisinde ve nizamla güneş etrafında seyahat eden muhteşem ve müsahhar bir sefine-i rabbaniyedir.
Dünyanın yüzünde, gayet büyük faydalı neticeler için mevsimlerdeki gibi gayet muntazam değişmeleri görülmektedir.
Gökyüzünde, semadaki bulutlardan mühim hikmetler ve gayeler ve lüzumlu faideler ve semereler için tavzif edilen ve acip düsturlar ve garip terkipler içerisinde mükemmel bir şekilde yağdırılan yağmurları görüyoruz.
Her bahara, kışın rızkı biten ve lazım olan nimetler, mükemmel bir düzen içerisinde uygun vakitlerde sırayla bir vagon gibi yüklenip canlılara gönderiliyor.
Bilhassa o muayyen rızıklar içinde validelerinin şefkatli sinelerinde asılan memeler musluğundan dünyaya gelen yavrulara hemen arkalarından süt gönderilmesindeki mükemmelliğe hayran olmayan insan insan değil.
Hem denizlerde ve toprak üzerinde mükemmel ve uygun bir şekilde rızıkları verilen kusursuz bir şekilde değişik şekillerle vücut elbiseleri giydirilen ve yerinde bir terbiye ve tedbir ile türlü türlü duygularla donatılan bütün mükemmel hayvanatı bakıyoruz.
Yeryüzünün bütün bağlarındaki, düzenli nebatat ve bitkilerin gösterdikleri düzgün süslü çiçekler ve çiçeklerin gösterdikleri ölçülü meyveler ve meyvelerin gösterdikleri müzeyyen nakışlar görülmektedir.
Zemindeki bütün dağların ve dağlar içindeki madenlerin canlılar için fevkalade mükemmel, yararlı bir şekilde ihzar ile depolandıklarını görüyoruz.
Sahralarda ve dağlardaki küçük küçük tepelerin türlü türlü muntazam çiçeklerle ve göze hoş görünen ve şuur sahiplerini kendisine çekecek bir şekilde süslendiklerini görüyoruz.
Bütün otlarda ve ağaçlardaki bütün yaprakların türlü türlü harika intizam ve düzenli ve ölçülü olarak ve ayrı ayrı vaziyetleri, yapraklar adedince bir mükemmeliyeti gösteriyor.
Hem yine bütün bitki ve ağaçların büyümek zamanında ki muntazam hareketleri ve türlü türlü âlât ile cihazlanmaları ve çeşit çeşit meyvelere şuurları varmışçasına yönelmeleri, mükemmel ve kusursuz bir faaliyeti gözlere gösteriyor.
Bütün hayvanların bedenlerinde hadsiz bir hikmetle nefislerini, ruhlarını yerleştirmek, türlü türlü cihaz at ile mükemmel bir şekilde onları silahlandırmak, türlü türlü hizmetlerde kusursuz vazifelerde görevlendirmek, hayvanat adedince belki cihazatları sayısınca mükemmel faaliyetlerin olduğunu görüyoruz.
Şu kâinat yüzünde serpilen bitki ve hayvanların mükemmel ve intizamlı bir düzgünlük içerisinde meydana geldiklerini görüyoruz.
Bütün onların, mükemmel kusursuz süslü olduklarını ve çok kolay ve çok sanatlı meydana geldiklerini ve birbirine benzedikleri ve bir tek fıtrat ve özellikte olduklarını görüyoruz
Mevcudatın yeniden yeniye yaratılmasında, nihayet derecede karışıklık ve karıştırma ihtimali içinde oldukları halde, şaşırmadan mükemmel bir teşhis edip ayırma içerisinde yapıldıklarını görüyoruz.
Meselâ topraktaki tohumların ve köklerin çok karışık olduğu halde hiç şaşırılmayarak sünbüllendiklerini ve vücut özelliklerinin karıştırılmadığını ve her bahar aynen iade edildiklerini görüyoruz.
Ağaçlara giren karışık maddelerin yaprak ve çiçek ve meyvelere karıştırılmadan mükemmel bir şekilde sevk edildiğini görüyoruz.
Beden hücrelerine karışık bir surette giden gıda maddelerinin mükemmel düsturlarla ve uygun bir düzen içerisinde ayrıştırılarak ve yerli yerine ihtiyacı olan hücre ve uzuvlara mutlak bir mükemmellik içerisinde sevk edildiklerini görüyoruz.
Yine bitki hayvan ve insanın cismi ve cesedi ve a’zalarına ve onlardaki eğri büğrü yerlerin hadsiz mükemmel meyvelerine ve faidelerine bakarak mucizevî bir mükemmelliğin ve kusursuzluğun her şeyde hâkim olduğunu görüyoruz.
Her şeye, o şeyin kabiliyetine göre harika bir ölçü ve intizam ile biçilip güzel bir sanat ile düzenlendiğini, en kısa yolda, en güzel bir surette, en hafif bir tarzda, kullanışca en kolay bir şekilde, israfsız hadsiz bir ilmi derinlikle kusursuz bir tarzda vücud verilip, münasip suret giydirildiğini görüyoruz.
Hem bitki ve hayvanlarda, ehemmiyetsizliği, belki çirkinliği gerektiren sonsuz sayıdaki çokluk dahi, mükemmel bir güzel sanatlılık ve kıymetlilik içerisinde görünüyor.
Hem basitliği gerektiren eşyanın icadındaki çok kolay meydana geliş dahi, nihayetsiz derecede san’atkârlık ve hüner ve dikkatlilik içinde görünüyor.
Yeryüzündeki ağaç ve bitkilerin yaratılış programları ve özelliklerini taşıyan kutucukları hükmünde olan bütün çekirdeklerdeki mucizevî mükemmelliği görüyoruz.
Karışmayı ve bulaşmayı ve unutmayı gerektiren çok karışıklık içerisinde, bilakis mükemmel bir teşhis ile ve ayırma görünüyor.
Hem ayrılığı ve değişik olmayı gerektiren mevcudatın, biri şarkta biri garpta tam bir uzaklık içerisinde olmalarına rağmen dahi bir birlik ve bir birine benzemeklik içinde olduklarını görüyoruz.
İşte bütün kâinatta hükmeden unsurlar arasındaki yardımlaşma, güneş ay ve dünyamızda arasındaki harika kusursuz faydalı münasebetten ta bitki ve canlıların a’za ve cihazat ve hücreleriyle bedenlerinde çalışan atomlara kadar mükemmel bir intizamla sürüp giden umumi ve külli bir düzen olduğunu gözümüzle görüyoruz.
Kâinatın fihristesi ve en cami meyvesi ve nakşı hikmeti ve Ahsen-i takvim sırrına mazhar olarak kusursuz cihazlarla ve hadsiz bir istidat ve kabiliyet ile ve kâinattaki bütün nimetlerden istifade edecek şekilde yaratılan ve mükemmel hilkati neticesi nutk ve hitaba gelen ve Sultanı-ı Kâinata muhatap olacak seviyeye çıkarılan nev-i beni âdemi görüyoruz.
Kısaca buraya kadar kâinat sahifelerini şahit göstererek diyoruz ki; bu âlemi ve içerisindeki mevcudatı böyle kusursuz mükemmel bir düzen içerinde meydana getirip cemal-i rahmetini ve kemal-i rububiyetini gösteren, bir Kamil-i Mutlak var.
Süleymaniye camiindeki bütün sanat incelikleri mimarının istidadı kemalini göstermesi gibi, bütün bu âlemde gözlerimizle gördüğümüz mucizevî eserlerinin şehadetiyle anlaşılıyor ki O mutasarrıf’ı Hâkim, kusurdan uzak bir Zat’tır
Noksaniyet, kusur, maddiyatın mahiyetlerindeki istidadın, kabiliyetin azlığından ileri geliyor.
Kâinat ve içerisindeki unsurlar, madde ve tabiat ve sebepler, şuursuzdurlar, yönle ve yerle bağlıdırlar. Ölüdürler, kararsız ve basittirler, devamlı değişmeye, tahrip olup yıkılmaya, çürümeye değişmeye maruz ve yer tutmak mecburiyetinde olan vasıfsız, sıfatsız, isimsiz, şeinsiz, kabiliyetsiz basit şeylerdir.
Tesadüf ise bütün bütün bu maddedeki kusurlu özelliklerden bile mahrum ve yokluk kuyusunda iki eli ve iki gözü kör hayali bir şeydir.
Kusuratın madeni olan maddiyunların taptıkları tabiat, esbap ve tesadüfün bu kâinatı ve içerisindekileri böyle olabilecek en güzel bir tarz ve şekilde kusursuz ve mükemmel olarak sanatlı ve faydalı ve harikalar harikası olarak yaratması asla ve kat’a mümkün değil. Hiç bir imkân ve ihtimali yok.
Tabiatın, tesadüfün, esbabın zatında, vücudunda, şeinlerinde isim ve vasıflarında bir kemal nokta yok ki kendilerinde olmayan bir şeyi başka şeylere versinler. Mükemmelliği ve kusursuz kemal atı, en faydalı ve maslahatlı şekli ve en güzel sanatı camit şeyleri bilemezler ki kâmil manada bunu ortaya koysunlar, eserlerine neticelerine yansıtsınlar.
Her cihetle şuursuz ve deli bir şahsın kâmil manada eserler yapması ne derece mümkündür. Basit bir demircinin en gelişmiş savaş uçağını veya bir basit kulübe ustasının Selimiye camiini yapmasını beklemek muhal olduğu gibi, öyle olmasını dava etmek tımarhanelerin mücitler evi olmasını, sanayi ve teknolojinin manasızlığını dava etmek gibi gülünç ve maskaralık olacaktır.
Kemal, cemal, sanat ve güzelliklerdeki hadsiz derecelerin ne olduğunu bilen ey şuur sahibi kâmil insanlar varın siz söyleyin.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.