Kendimizi veya başkasını nasıl ölçeriz?
Ölçmekten ne anlıyoruz? Nedir ölçmek? Şeriat mizanlarında ölçü ve ölçeğin yeri var mı? Ölçemeyeceğimiz şeyler nelerdir?
Her insan, tarafsız ve insaf ehli olup, kendisine itirazı olan hakperest insanlarla kendisini ölçtürmeli bence. Mesela bir anket, müzakere talebi veya istişare ihtiyacı, kendini sorgulama fazileti, birer ölçme vasıtasıdır.
Hakperest insan, ekseriyetin “Başında takken yok” ikazı karşısında, elini önce vicdanına, sonra başına atıp ikazdan memnun olduğunu gösterebilmeli. Bir davranış, ölçülüp murakabe edildiği nispette doğruluğu kabul edilebilir. Yoksa hizmet edenin hesap vermek yerine hükümranlığı ve tahakkümü öne çıkar.
İki parça kumaşın hesabını Hazreti Ömer’e soran sahabe, ganimette herkese birer parça dağıtılmışken, ”Halifenin elbisesi nasıl iki parça olur?” ölçeğinden ve kıyasından hareketle hesap sorduğunu hepimiz biliyoruz. Hazreti Ömer’in hesap verme hali ise bir adalet ve fazilet örneğidir.
Ölçüden kaçan, nefsiyle teşebbüsünü ve ayıbını örtme psikolojisine girer. Açık sistemden kaçmak, dört duvara kapanmak, kitleler beyninde teville iş götürmek, bir ölçü kaybıdır, bir ölçüsüzlüktür. Bütün askeri dönemler, ara darbeler, böylesi hakkı inciten nevzuhur gerekçelerin ispatsız halleridir. Bu haller, ölçünün kaçırıldığı, hesabın gizlendiği, tevilin ve tezyifin ishal mevsimlerine denk düşer. Hesap sorulmayan her ücretli ve yetkili, bir yanlışın cenderesinde kendini koruma ve kollama siyaseti ve tezgâhı ile baş başadır.
Onun için ölçülü bir şekilde tarafsız ölçmek ve hesap sormak, ahlaki zeminin esasıdır. İslamiyet ise, bu adaletin temelidir.
Ölçemeyeceğimiz konular ise...
Yazı için TIKLAYINIZ