A’sar perdelerinde tezahür eden Esma’ül Hüsna ile kâinatın Halık’ını tanımayı, Rabb-i A’laya isimleri ile yakınlaşmayı ifade eden velayet; hakikat-i İslamiye ve erkân-ı imaniyeye temessük ile beraber kitab-ı şeriat olan Kur’an ve kitab-ı kudret olan kâinat sahifelerinde fikren, hissen ve ruhen tayeran ve seyeranı netice veren azim bir mazhariyettir...

İman ve tasdikte kesinlik, ilim ve hikmette derinlik ile birlikte ibadet-i kamileyi tevlide kabil velayet; mükevvenat çarşısında cilvegir olan Esma’ül Hüsnayı keşfetmek, daire-i Rububiyete ait mes’elelere vukufiyet kesbetmek, kemalat-ı insaniyede külliyete ermek, Halık-ı kâinatın mahbup bir abdi mertebesine yükselmektir...

Velayet; sıdk û sadakat, iman ve tasdikte rusuhiyet, ilim ve marifette hususiyettir...

Velayet; esma ve sıfat-ı ilahiyeye şuuri bir mazhariyet, a’mal ve ubudiyette hulusiyettir...

Velayet; marifetullahtan husule gelen izzet ve heybet, evamir-i rabbaniyeye karşı inkıyad ve teslimiyettir...

Velayet; kalbî bir selamet, vicdanî bir hassasiyet, niyette taharet, ahlak ve muamelatta i’tidal ve adalettir...

Nefiste havf ve haşyeti, akılda marifet ve hayreti, kalpte muhabbet ve selameti, ruhta inbisat ve kemalat-ı hakikiyeyi tevlide kabil olan nur-u velayete vusule vesile olan merhaleler; tathir-i nefis, tafsiye-i kalp, talim-i akıl ve tezhib-i ruh olmak üzere dörttür...

İslam geleneğinde velayet; Suğra, Vusta ve Kübra isimleri ile tarif edilmiştir. Suğra meşhur, Vusta mestur, Kübra mebrur velayet olarak tavsif edilebilir. Meşhur, yani bilinen, keramet ve keşfiyat gibi harikulâde mazhariyetler ile zahir olan velayet, Suğra velayettir...

Kırklar, yediler, üçler olarak isimlendirilen ve rical-i gayb olarak bilinen, bir kısım manevi tasarrufata me’zun ve muvazzaf kılınan velayet, velayet-i Vusta olan mestur velayettir...

Veraset-i nübüvvet sırrıyla, tasavvuf berzahına girmeden doğrudan doğruya zahirden hakikate geçen Velayet-i Kübra ise; ilahi akrebiyetin inkişafına bakan bir velayet olup, doğrudan doğruya hakaik-i imaniyeye hizmet eden, erkân-ı İslamiyenin teyid ve tahkimine kuvvet veren mebrur bir velayettir...

Nurlu dairede kıymettar kalem, mübarek lisan ve halisane ahval gibi meziyetler ile zahir olan Velayet-i Kübra; Vahidiyet tecellisi ile hâsıl olan kâinatın heyet-i umumiyesine ait vahdet nurlarının farkına vardıran bir velayettir...

Kübra Velayet; hazırane ve muhatabane bir ubudiyet ile münacatı tevlide müstaid olup, lemaat, işarat, tuluat, sünuhat, ilhamat, ihtarat gibi ilmi varidatı intaç eden bir velayettir...

Bidayeti cihetiyle mahiyet-i nefsiyeye marifet peyda etmek, nihayeti itibarıyla ziya-ı hakikate (esmaya) şuuri mazhariyeti, tecelli-i ehadiyetin ve akrebiyet-i ilahiyenin inkişafına bakan kübra velayet; Nübüvvet için bir hüccet, insaniyet ve İslamiyet adına ehemmiyetli bir fazilet ve keyfiyettir...

Velayet-i kübra; hüviyeti cihetiyle hakikat-i uhuvvete nailiyeti, mahiyeti itibarıyla sırr-ı ihlas ile merbutiyeti, hakkı tebliğ ve hakikati teklif itibarıyla ciddiyeti, esmaya şuuri mazhariyeti yönüyle temsiliyeti deruhte eden nur-u Tevhide ve sırr-ı Nübüvvete bakan bir velayettir...

Kübra velayet; tevhid ve nübüvvet cihetiyle imanın nurunu ve sırrını, ibadetin ruhunu ve adaletin sınırını temsil eder. Nur-u iman; niyette taharet, fikirde istikamet, hissiyatta selamet, ahlak ve muamelatta i’tidal ve adalet ile kemale erer...

Kur’an ve hakikat-i Kur’aniye olan nurlu eserler ihtiyacını tam hisseden talib-i hakikat müminler için tüm latife ve hasselerini iknaya ve irşada medar bir mürşid olduğundan ehliyet ve liyakat şartıyla velayet-i kübra feyizlerini vermeye müsait manevi çarşı hükmündedir...

Velayet-i kübra vazife-i Nübüvvetteki tebliğ ile doğrudan muvazzaf bir velayettir. Bu itibarla kübra velayette halden ziyade kal, gönül ehli olmaktan ziyade lisana hâkimiyet, ifadedeki cezalet ve belagat ehemmiyet kesbeder. Tabir-i diğer ile kelam ile kalem bu kübra velayetin en ehemmiyetli meziyetleridir. Velayet-i kübradaki keramet, keşfiyat ve müşahedat ekseriya ilim ve hikmete mebnidir...

Velayet-i kübranın en büyük hususiyeti nazar kılınan ayat-ı kâinatı ihata, nüfuz ve teyakkuz peyda etmektir. Risale-i nurun şahs-ı manevisine liyakat kesbetmek, velayet-i kübraya takarrub edip istimdat etmek için teyakkuz içinde ihata ve nüfuzu artırmaya gayret edilmelidir...

Nefs-i emmareye galebe, kemalat-ı külliyeye hamile, sırr-ı temsile ayine, ilim ve hikmet-i hakikiyeye vesile olan Kübra Velayet; en mûdil ve müşkil meselelere röntgen şuaı misali nüfuzu intaç eden bir velayettir. Hakikatin talim ve tedrisinde sathi ve suri kalıp mevcuda iktifa edenler, mes’elelerin idrakinde bilinen ezberleri tekrar edenler Velayet-i Kübra’nın nur, feyiz ve bereketinden müstefiz olamazlar...

Velayet-i Kübra bidayeti cihetiyle ümmiyet istediği gibi, nihayeti ve ahval-i zahirisi de yine ümmiyet olarak tezahür edecektir. Ümmiyet; maddi olarak okur yazar olmamayı, mecazi manada fıtrat ayarları üzerinde bulunmayı, zihin dünyasını kazurat-ı fikriyeden uzak tutmayı ifade etmektedir...

Elhasıl; veraset-i nübüvveti temsil eden Velayet-i Kübra; iman ve itikatta salabeti, ilim ve marifette vukufiyeti, niyet ve ibadette hulusiyeti, dua ve münacatta külliyeti, tedbir ve idarede hikmet ile dirayeti, ahval ve hissiyatta tevazu ve mahviyeti, ruh-u dava ve halkı hakka davette nihayet ciddiyeti, harekât ve muamelatta adaleti, Kur’an’dan doğrudan doğruya vasıtasız füyuzatı, ihata ve temerküzde nüfuzatı intaç eden bir velayettir...

Nura talebe olanlar için nihai hedef, enaniyet, gurur ve kibir gibi mezmum sıfatlardan arınmak, nurlu marifet derslerini tam anlamak, insani vasıflarındaki noksanlıkları tamamlamak, dünyanın fani işlerinden yakasını kurtarmak, Kur’ani bir davaya adanmak, manevi icazetnamesini nurlu eserlerin elinden bizzat almaktır...

Hakikatin nuru, nurun hakikatleri her şeye tereccüh etmek icap ettiği gibi, herkesten (mecazi sevgililerden) yüzünü çevirmeyi, bitamamiha nurlu eserlere teveccüh etmeyi de istilzam etmektedir...