Kur’an, baştan sona delile dayanan bir hayat modelini anlatıyor

Kur’an, baştan sona delile dayanan bir hayat modelini anlatıyor

Şekercihan YouTube kanalındaki “Bir Bayramdır Ramazan” programının onbeşinci gün sohbeti “Kur’an’da Âyet” başlığı altında araştırmacı-yazar Ümit Şimşek ile gerçekleşti.

Haber: Mehmet Kaplan

Şimşek, “Âyet kelimesi Kur’an’da en çok geçen kelimeler arasında, çok geniş anlamları olan bir kelime” diyerek başladığı sohbetini şu açıklamalarla sürdürdü:

HERŞEYİNİ DELİLE, BİLGİYE DAYANDIRAN BİR KİTAP VE DİNE MUHATABIZ

“Âyet kelimesinin çeşitli anlamları var. Basitçe anlamı ‘alamet ve nişan.’ Kur’an’ın alametleri, nişanları gibi veya uluhiyet nişanları manasında da kullanılıyor. Başka bir manası ‘delil’, bir şeyin delili, emaresi, göstergesi gibi. Ders ve ibret manası da var. Bazı âyetlerde bu manaların hepsini topladığını, bazen de ayrı ayrı anlamlardan birini kullanıldığı yere göre taşıdığını görüyoruz. Kur’an’da hem tekil hem de çoğul olarak 382 yerde geçmiş âyet kelimesi. Bunu âyetler üzerinden düşünürsek her 16 ayette 1 defa âyet lafzının geçtiğini görüyoruz. Tekrar tekrar bize âyeti hatırlatmış oluyor Cenab-ı Hak. Aynı zamanda bu kelimenin, Peygamber mucizelerine atıfla mucize, yani aciz bırakan anlamı var.

Kur’an’ın ilk nazil olan âyetlerini de düşündüğümüz zaman burada delil manasının daha özel bir yeri olduğunu söyleyebiliriz. Oku diyerek başladı ilk vahiy, arkasından gelen sure (Kalem) yazmakla devam etti. Bütün Kur’an boyunca dikkatimizin yöneltildiği yer âyetler, belgeler, deliller. Her şeyini delile, bilgiye dayandıran bir kitap ve dine muhatabız. Bizim de düşüncelerimizi ve hayatımızı sağlam delillere dayandırmamız gerektiği mesajını buradan doğrudan alıyor olmamız lazım. Bu kadar çok âyet, delil kullanılmış olmasının bizim için bir ülfet oluşturduğu söylemek doğru olur. Aslında çok bahsederek önemini vurguluyor Kur’an. Hayatta da böyledir; en fazla bulunan en ucuz ama en kıymetli şeydir. Havayı düşündüğümüzde bu çok net karşımıza çıkar. Nefes alıp verdiğimizin farkında bile değiliz, ama birkaç dakika nefessiz kalmaya dayanamayız. Âyet kelimesinin de Kur’an’da çok zikredilmesi bu önemi bize gösteriyor.

KUR’AN BAŞTAN SONA DELİLE DAYANAN BİR HAYAT MODELİNİ ANLATIYOR

Âyet kelimesinin kullanım alanlarına baktığımız zaman birinci olarak Kur’an’ın âyetleri anlamında. Kur’an’ın bize anlattığı her cümle bir âyet ve bu âyetler baştan sona delile dayanan bir hayat modelini anlatıyor. Allah’ın âyetlerinden bahsederek kâinatı önümüze seriyor. Kur’an kâinatta her zaman bildiğimiz işlerden bahseder ve bunların delil, âyet olduğunu söyler. Efendimiz (asm) geceleri uyandığı zaman “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır. Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. ‘Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru’ derler” (Âl-i İmran, 190-191) ayetlerini okuyarak gökleri tefekkür eder. Bir hadiste, ‘Yazıklar olsun o kimseye ki bu ayeti dilleri, dişleri arasında telaffuz der, ama manası üzerinde düşünmez’ diyerek de çok önemli fırsatları kaçırdığımızı bize anlatmaktadır. Kitabı sürekli okumak, ama aynı zamanda onun anlamları üzerinde durmak gerekiyor.

KUR’AN MANASI AÇIK BİR KİTAPTIR

“Tefsirler fonksiyon itibarıyla anlaşılması güç şeyleri açıkladıkları için, manası zahir olan şeyler üzerinde çok durmazlar. Bizim rahatlıkla anlayabileceğimiz şeyler üzerine uzun uzadıya kitap yazmaya gerek yok zaten. Fakat bizim bakış açımızdan kaynaklı olarak, burada iş tersine işlemeye başlıyor. Zaten manası açık deyip, biz de düşünmemeye başlıyoruz. Tefsirleri okuyarak Kur’an’ı anlamaya çalışıyorsak, onlarda bu âyetler manası zaten açık diye durulmadığı için de dikkatimizi onlara veremiyoruz. Halbuki, Kur’an’ın en önemli ve herkesin ihtiyacı olan mesajı, en rahat anlaşılan âyetlerinde geçer. Cehaletin üstüne ülfet perdesi sarıp cehl-i mutlak içerisine atmak durumu yaşanıyor. Kur’an’ın her ayetinin içerisinde alacağımız dersler var. Âyetlerin fezlekelerinde öyle dersler var ki, oraların çalışılması lazım. Tefsirler burada bazen insanın bakışını bağlayıcı fonksiyon görüyor. Bu sebepledir ki, bir konuda çalışma ve ödev verirken sakın tefsirlere bakmayın diyorum. Yanlış mı onların izahları; hayır, yanlış değil, ama doğru da bundan ibaret değil, elde ettiğiniz o bilgiyi kendi hayatınıza uygulayamıyorsunuz. Şimdi ben cevabını vermeyeyim de soru olarak düşünülsün diye örnek olarak söylüyorum. Nisa sûresi 19. ayette bir cümle var: ‘Kadınlarla iyi geçinin. Onlardan hoşlanmayacak olsanız da, bakarsınız, Allah sizin hoşlanmadığınız bir şeyde nice hayırlar yaratmıştır.’ Buradaki ‘nice hayır’ ne olabilir? Çok şeyler olabilir, ama gidip tefsirlere baktığınız zaman iki-üçten fazlasını bulamazsınız. Çünkü hepsi birbirinden almış. Halbuki çok şeyler söyleyebilir, nedir o nice hayır biz de üzerinde düşünebiliriz. Bu bir örnek, bunun gibi deşeleyeceğimiz, mana definelerini bulmaya çalışacağımız çok tefekkür âyetleri var.

Hatta okuyoruz, tefsire de bakmadık, ama anlayamadığımız oluyor. Peki nasıl anlayacağız? Bunun bir cevabı, İbrahim sûresi 5. ayetin son cümlesi: ‘Çok sabreden ve çok şükreden herkes için bunda âyetler vardır.’ Sabreden ve şükreden olmazsan anlayamayacak mısın? Evet, âyet öyle söylüyor. Bunun açıklaması için Abdullah ibn Mesud’un şu sözüne bakabiliriz: ‘İmanın yarısı sabır, yarısı şükürdür.’ Bunu da hadisten çıkarıyor: ‘Sabır imanın yarısıdır.’ Başka bir hadiste ise ‘Müminin durumu ne kadar hayret vericidir. Onun her işinde bir hayır vardır ki, bu özellik müminlerden başkasında bulunmaz. Sevindiğinde şükreder, bu onun için hayır olur; musibete uğradığında sabreder, bu da onun için hayır olur’ buyuruluyor. İnsan her an ya iyilik ya kötülük, ya darlık ya genişlik üzere olduğuna göre, ya sabır halinde ya da şükür halinde göreceksiniz. Âyet bize, bu uyarılardan ders alabilmeniz için hayatınızın bütün düzeneklerine sabır ve şükrü yerleştirin demiş oluyor. Âyetleri anlamanın yolu sadece lügatlere bakmaktan geçmiyor, sabretmek ve şükretmekten geçiyor.”

KUR’AN’I ANLAMAK İÇİN SABIR VE ŞÜKÜR

Metin Karabaşoğlu şöyle bir katkıda bulundu: “İyi ki bu ayeti örnek olarak zikrettiniz. Benim de bugüne kadar hiç dikkatimi çekmemiş, anlamak için sabır ve şükür gerektiği. Şunu da düşündüm siz bu ayetleri hatırlatırken: Hem çok sabır, hem çok şükür diyor âyet. Buradan şu dersi çıkarabilir miyiz? Biz bilme, anlama çabasını sadece zihinsel bir yolculuk olarak anlıyoruz. Bu âyetten anladığımıza göre ise, anlamak için ruh hali, duygu durumu ve karakter de zihnin çalışması kadar önem taşıyor. Böyle diyebilir miyiz?”

Ümit Şimşek şöyle devam etti: “Evet, tamamen bu zaten. Kur’an’ı sürekli okumamız gerekmesi de bu yüzden. Ekmek, su ve havaya muhtaç olduğumuz gibi Kur’an’la devamlı surette hemhal olmamız gerekiyor. Anlayabilmek için... Allah kâinatı bizim hizmetimize verip musahhar etmiş, biz onları tefekkür etmiyor, edemiyoruz. Bunun en fecisi de göklerde ve yerde nice âyetler var diyor Rabbimiz; o âyetlerden bir kısmına uluhiyet isnat etme manasına gelen şeyler, o burçlar, astroloji, bundan daha korkunç bir şey düşünebiliyor musunuz? Ama imana öyle bir musallat oldu ki, en koyu dindarların bile hayatına girdi. Birileriyle tanışan insanlar arkadan burçlarını sormaya başladılar. Ben gökte ve yerde ayetleri gördüm diyor, ama ona şirk koşuyor, bu tefekkür değil; en kötüsü de Allah’ın varlığına, birliğine işaret olan şeylerden yola çıkıp ortak koşmak.”

MEAL OKUMAKTA SORUN YOK, SORUN AHKAM ÇIKARMAYA KALKMAKTA

Mehmet Kaplan şöyle bir soru sordu: “Meal okumaktan korkutuluyor veya uzak tutuluyoruz, siz de örneklerinizi meallerden verdiniz. Aynı zamanda meal çalışmanız var. Tefsir ya da meal okuma bağlamında ne söylersiniz?”

Ümit Şimşek şöyle devam etti: “Tefsir zaten anlaşılması güç olan şeyi açıklamak için yazılmıştır. Bundan dolayı bizim esas alacağımız mealdir. Kur’an’ın en temel manaları en açık ayetlerindedir. Okuyup üzerinde düşünmemiz gerekiyor. O açık âyetleri alıp tefsirden okuyunca o sizi yine yönlendiriyor ve sınırlıyor. Meal okuyunca o sınırlama ve şartlandırmayı yapmıyor. Kur’an’ın kendisine yakın olanlar meallerdir. Meali okuyup onların üzerinde uzun uzun çalışmamız gerekiyor.”

SAMİMİ OLARAK MEAL OKUYANLAR GELİP HADİS VE SÜNNETE TESLİM OLACAKLARDIR

Metin Karabaşoğlu şöyle bir katkı yaptı: “İnternet üzerinde binlerce ihtida öyküsü var, bambaşka bir ülkede, kültürde, toplumda doğup büyümesine karşılık İslam’ı seçmiş insanların öyküleri. Ben onlarda ‘şu tefsiri okudum da iman ettim’ diyen görmedim de kendi anadilindeki bir Kur’an mealini okuyup ‘imana geldim’ diyen binlerce insan var.”

Ümit Şimşek şöyle devam etti: “Bir defa, Kur’an bütün insanlara gelmiştir, ama dili Arapçadır. Bununla birlikte, insanların dillerinin farklılığı da O’nun âyetlerindendir. O halde herkes Arapça öğrenemeyeceğine göre herkes kendi dilindeki metinden dininin kitabı Kur’an’ı okuyacak. Bizde meale yönelik bir korku oldu. Bunun çeşitli sebepleri var. Çünkü bazı suiistimaller olabiliyor; ahkâm çıkarmak gibi... Kur’an’a giden yolun önünü tıkayan bir şeyi şeytan hemen çıkarıyor. Bugün bunlardan birisi hadis inkarcılığı. Hadis okuyor, bu Kur’an’a uymuyor diyor. Halbuki hakikatin Kur’an’da değil, onun kafasındaki Kur’an’a, yani onun Kur’an’dan anladığı şeye aykırı olabiliyor. Samimi olarak meal okuyanlar gelip hadis ve sünnete teslim olacaklardır. Âyetler bize sünnet ve hadis adresini gösteriyor çünkü. Mesela bir meal okuyucusu Nisa suresinin 65. ayetine kadar geldi diyelim: “Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” Peygamber hep aramızda; onun sahih hadislerinden anlayamadığımız yerde anlamanın yollarını bulacağız. Bulamadığımız, takıldığımız yer olduğunda soracağız, ama Kur’an’ı ve hadisi asla ve asla birbirinden ayırmayacağız. Bu tuzağa gelmeyelim.”

İLİM KİTAPTAN ÖĞRENİLİR

Metin Karabaşoğlu şöyle bir soru sordu: “Geçtiğimiz günki programda aynı soruyu Yunus Çengel hocaya sordum, size de sormuş olayım: Ayet kelimesi Kur’an’da bu kadar çok geçiyor ve büyük çoğunluğu, enfüsteki ve afakta, yani dış alemde ve içimizde Allah’ın varlığını, birliğini gösteren deliller, ki ayetin mucize anlamını da dikkate alırsak, aynı zamanda hepsi zaten kudret mucizesi. Bu kadar âyet kelimesi Kur’an’da bu manada geçerken, ayrıca tefekküre davete göklere ve yere bakmaya davet eden o kadar çok âyet varken, bütün bunlara rağmen dindarların, Müslümanların tefekkürden ve âyet manasının bu hakikatinden bu kadar uzak olmalarını nasıl açıklıyorsunuz?”

Ümit Şimşek: “Meydanda nasıl açıklanacağı; okumamaktan... Yani alıp yüzünde okumayı kastetmiyorum. Allah neyi kastettiyse o. Oku diye başladı vahiy. ‘Yaratan Rabbinin ismiyle oku.’ Kur’an ve hadis de öyle sürekli okunacak ve öğrenilecek. Bir defa şunu da vurgulayalım: İlim kitaptan öğrenilir, video izleyerek, internetten okuyarak değil. İnsana düşen devamlı ve sürekli bir gelişim. Bakın âyetin ve hadisin de bize ideal insan olarak gösterdiği, hedef olarak gösterdiği şey kusursuz insan değil. Ama kusurlarını giderek azaltan ve iyi yönlerini sürekli çoğaltma içerisinde olan kimse. Bizden istenen işte bu gelişim, sürekli gelişim; tevbenin manası da bu zaten. Yani sen bir günah işledin, dalma ona. Düzelt kendini, tevbe et. Tevbe ederken de ulemanın getirdikleri şöyle ağlayacaksın, böyle üzüleceksin kayıtlarına takılma. Bunları da geçin, böyle hiçbir şey yok ne âyette, ne hadiste. Hatta hadiste şu var: ‘Bir kul, bir günahı günde yetmiş defa işlese, yetmiş defa da istiğfar etse, o kişi günahta ısrar etmiş sayılmaz.’ Burada önemli olan şey, o dönüş kapısının daima açık olması. Ve kişinin yüzünün o kapıya dönük olmasıdır. Kapı açık, sonuna kadar açık...”

“Bir Bayramdır Ramazan” programını, Ramazan ayı boyunca her gün saat 18.00’de Şekercihan YouTube kanalından takip edebilirsiniz.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.