Hüseyin KARA
Kur’an’ın Öğreticiliği
Kur’an’dan Risale-i Nur Perspektifinde Günümüze Mesajlar(49)
Kur’an, Peygamberimize inmiştir. İnsanlardan ilk muhatabı Peygamberimiz olmuştur. Onun büyüklüğü ve her yönüyle rehber oluşu vahye mazhar olma noktasında Kur’an’a olan muhataplığının bir sonucudur. Onun kişiliği de baştan sona Kur’an’la örülmüştür.
Hz. Aişe’nin Peygamberimizin ahlakı hakkında sorulan bir soruya “Onun ahlakı Kur’an’dır” demesi son derece anlamlıdır. Kur’an’da peygamberimizin ahlakını, kişiliğini ve rehberliğini görmek pekâlâ mümkündür. Her yönde onu rehber edinmenin yolu da Kur’an’dan geçer.
Sahabeler elbette şanslıydı; çünkü Peygamberimizi karşılarında görmekle âdeta canlı Kur’an’ı görüyorlardı. Dolayısıyla onların Kur’an’ı anlamaları ve Peygamberimizi tanımaları elbette bizimkine benzemez.
Böyle de olsa Kur’an Peygamberimize inerken, İslam düşmanlarının her tür hileye başvurarak Müslümanların morallerini kırma teşebbüsleri asla durmamış, gittikçe zulmün dozajını artırmışlardır. Mekke döneminin üç aşamasının en zor ve baskılı geçeni hiç şüphesiz üçüncü aşamasıydı. Ebu Talib ve Hz. Hatice’nin vefatıyla Kureyş’in büyük ailelerinin korumasının kaybedildiği üçüncü aşamada, yani Kur’an’ın inmeye başlamasının beşinci yılında henüz göç başlamamış olsa bile, Müslümanların ciddi bir moral kırıklığı yaşamadıklarını söyleyemeyiz.
İşte bu zor zamanda gerek Peygamberimizin ve gerekse Müslümanların imdadına yetişip moral desteğinde bulunan vahiy olmuştur. Kehf suresi de düşmanların gerek ekonomik, gerek kaba kuvvet kullandıkları ve gerekse önemli sorularla Peygamberimizi akıllarınca zor duruma düşürmek istedikleri bir aşamada inmiştir. Kehf suresi Müslümanlar için önemli bir moral takviyesi olmuştur. Bu surede eskiye yönelik sorulan sorulara gerçekçi cevaplar verilmiş ve iman davası için özellikle daha önce gelip geçmiş iman davasında olan kitlelerin nelerle karşılaştıklarına ilişkin kıssalarla son Peygamber ümmetinin de dayanma güçlerini takviye etmiştir. Surenin اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ عَلٰى عَبْدِهِ الْـكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَلْ لَهُ عِـوَجا
yani “Hamd tümüyle kuluna ilahi mesajı indiren ve onda hiçbir çarpıklığa yer vermeyen Allah’a mahsustur” diye olan ilk ayeti, Peygambere inen kitapta şüpheyi gerektiren hiçbir çelişki, tutarsızlık ve çarpıklığın olmadığına vurgu yapılarak ilk aşamada Peygamberimizle birlikte bütün sahabelere moral pompalanmıştır.
Kitabı, vahyin bir anlamda somut mesajını, İslam davasının rehberi son Peygamber’e indiren Allah’tır. Kâinatta var olanı yaratan ve kâinatın ötesi olan ebediyetleri kucaklayan ahiretin sahibinin Peygamberine indirdiği bu kitapta, Kur’an’ımızda mantık ölçülerine ters düşen hiçbir eğrilik büğrülük yoktur. Yüce Peygamberimiz de Kur’an’ın talim ettiği dışında bir davranışın içinde olmamıştır. Onun bütün davranışları “sırat-ı müstakim”dedir. Yasin suresinde “Dosdoğru bir yol üzeresin” denmekle, Kur’an’ın da yüce Peygamberimizin duygular kesiminden davranış biçimlerine kadar ne denli bir ölçü içinde olduğunu vurgulaması, elbette rehber insan olması konusunda en küçük bir şüpheye yer vermez.
Onu rehber edinen, iç ve dış dünyasına ciddi bir ivme kazandırır. Sahabeler ilk muhatabı olma şerefine nail olmakla Peygamberimizin mucize toplumunu kurmuşlardı. Bu toplumun en karakteristik özelliği özgür oluşuydu. Bu toplumun her ferdi, doğru bildiğini kim olursa olsun herkese söylemekten asla çekinmemiş ve çıkarına hareket etmemişti. Bu toplum ve bireylerinde yalan yoktu. Muhabbet bu toplum ve bireylerinin en belirgin özelliğiydi. Sahabe toplumu bu çöl ortasında Peygamberimizin vahiyle beslenmiş nefesiyle önce filiz ve sonra koca bir çınar belirginliğinde bütün yeryüzünü kucaklayan bir cesamete kavuşmuştu. Bu toplum yeryüzünün eşi benzeri olmayan bir insan medeniyetinin temellerini atmıştı. Yepyeni dünya görüşü ve bakış açısını elle tutulan bir hale getiren Peygamberimizden ilham alan bu insanlar olmuştu.
Kur’an’ın bu öğreticiliği süreklidir. Gerçi rehber insan Peygamberimiz ahirete göç etmiştir; ama bu ruh ve bakış açısını kazandıran değer bakidir, aramızdadır. Kur’an’a bilinçli bir şekilde bakabilenler her zaman insanlığın yararına çok şeylere imza atabilirler. Kur’an zamanın gereğine göre mucizeler gösterebilir; yeni açılımlara yol açabilir. Nitekim zamanımızda yepyeni bir bakış açısı olan Risale-i Nur Külliyatının fikir zenginliği bu vahyin bir ürünüdür. Peygamberimizin başka şeye ihtiyaç duymayacak kadar değerli olan bir emaneti Kur’an’dır. Onu bilinçle okuyan, Yaratıcıya muhatap olmanın yanında Peygamberimizi de karşısında görebilir.
Bize de düşen Kur’an’ı anlamak için elimizden gelen gayreti bırakmamak.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.