Abdurrahman İRAZ

Abdurrahman İRAZ

Kurban bayramını Afrika'da geçirdim

Ouagadougou (vogadugo okunuyor) havaalanında Fas havayollarına ait uçağa bindim. Laptop’u açtım nerden başlayacağımı düşünüyorum. En iyisi biraz iyi tarafından başlayayım.

Ouagadougou'ya indiğimde biri bana birşey sorarsa ne cevap vereceğimi bilemeyeceğimden aynı uçakla Burkina Faso’ya gelen hoca efendi talebelerine takıldım, nasıl olsa onları karşılayan olacaktı. Tabi beni de karşılayan olacaktı ama ben Dr. Maani Hasan’ın gümrükleri geçip beni neredeyse uçağın kapısında karşılayacağını doğrusunu isterseniz düşünmemiştim.

Dr. Maani Hasan Tunus’ta, Mısır'da, Sudan'da okudu. Mısır'da okuduğu yıllarda ara ara medreseye uğramış ve oralarda Nur’ları tanımış. İİKV'ın en son yaptığı Nubuvvet sempozyumunda tebliğ sunmuştu. Çare Derneği onunla diyaloğa geçip Burkina Faso'da yapılacak kurban kesim organizasyonunda yardımcı olacağının sözünü alınca, Pakistan'a götürecek bileti iptal edip, Burkina Faso’ya yönlendim. Hizmet heryerde hizmettir dedik. Bir adet de tevekkül getirip düştük yollara.

Dr. Maani Hasan kaşla göz arasında benim bütün işlerimi halletti. Ne iş olacak demeyin. 3. bile değil 4. dünya ülkesindeyim. Bizim mübalağasız 70-80 sene gerimizde Burkina Faso. Alandan çıkınca kendimde bir şeyler vehmetmeye başladım. Biri çantamı taşıyor diğeri önümde yol açıyor, bir başkası arabanın kapısını açıyor ve hakeza...

Saat sabahın yedisiydi ve biz Dr. Maani'nin ofisine doğru yola koyulduk. İlk göze çarpan Başkentte idik ve hemen hemen çok katlı bina yok gibi. Bütün şehirde toplam 16 tane bina var bir kattan fazla ve gökdelen 9 katlı. Geri kalan bütün şehir evleri tek katlı. Bir diğer şey hayatımda o kadar bisiklet ve motısikleti bir arada ilk defa görüyordum, ancak bisiklet ve motokros yarışlarında bu kadar iki tekerlekli görürsünüz. Güzel olan şey, sözde medeni olduklarını iddia eden Avrupada bile trafik kurallarına bu derecede uyum mümkün değil. Araba çok az var ama yollar adeta karıncalar ordusu. Kaza mı? Hayır nadirattan olurmuş.

2010 yılında bir sempozyuma katılmak üzere Çad devlet başkanının resmi davetlisi olarak Risale Haber adına gitmiştim. Yine resmi törenle karşılanmıştık önümüzde eskort şehre girince insanlar ellerinde her ne varsa yere bırakıp esas duruşa kalkıyorlardı. Ben o zaman sempozyuma tebliğ sunmak uzere beraber gittiğimiz Said Özadalı kardaşıma söylemiştim. “Bu manzara bana hiç yabancı değil. Cumhuriyetin ilk yıllarında tek parti diktatoryasının millete yeptığı zulüm ve eziyetin neticesinde bizim insanımız da resmi kıyafetli bir bekçi ya da resmi bir araç gördüler mi önünde esas duruşa dururlarmış. Bu 1970'li yılların ortalarına kadar sürdü.” Evet şarki anadoluda bilhassa köy ve mezralarda 80'lere kadar vardı. İşte Burkina Faso’da da aynı şey var ama bizimkiler hazırol vaziyetini dayatmış insanlara. Fransızlar ise bizimkilerden daha insaflı onlar kendilerinin değilde dinlerinin icablarını dayatmışlar.

Burkina Faso'dan fotoğraflar için TIKLAYINIZ

Rahmetli Turgut Özal gibi ellerini birleştireceksin ama başının üzerinde değilde göğsünde bir de diz çökeceksin. Eskiden reverans dendiğini bilirdim belkide başka bir kelimedir her neyse... Diz çökmek belini kırıp rüku etmek ve başını önüne eğip efendisinin yüzüne bakmamak, bunlar maalesef hâlâ var ve devam etmekte. 1960 istiklalini kazandığını zanneden Burkina Faso maalesef kültürünü ve dininin yok olduğunun farkında değil, farkına varanlar da, Dr. Maani gibi ellerindeki kıt imkanlarla asrın bilinmesi gereken dilini bilmeden ve ne yapacağının şaşkınlığı içerisinde debelenip duruyorlar. Dr. Maani‘nin uyanmaya başladığını memnuniyetle müşahade ettim. Yarım saat içinde Dr. Maani'nin Kur’an cemaati merkezine ulaştık. 4 saatlik istirahatten sonra Dr. Maani ile birlikte şehirde kısa bir tur yaptık. Akabinde başkente 120 km. uzaklıktaki Kongoussi şehrine gittik.

Şehir girişinde yol üstünde büyük bir kalabalık vardı, herhalde bir kaza oldu diye düşünürken, Dr. Maani bu insanların bizi karşılamaya geldiklerini söyledi. Şehrin bütün erkanı ve büyükleri ordaydı. Tören kıtasını denetliyor gibi önlerinden geçtim. Herkesle tek tek tokalaştım. Sonra herkes arabalara pardon motosiklet ve bisikletlere bindi önde iki tekerlekliler ordusu arkada biz şehre girdik ve Dr. Maani'ye ait oradaki medreseye gittik. Uzaktan medresede hummalı bir hazırlığın yapıldığı görülüyordu. Medresenin dışında karşılayıcılar uzun bir sıra oluşturmuşlardı orada da bir tokalaşma faslı yaptık. Biraz oturduk ve oradaki en önemli içeceği ikram ettiler: Su... Orada temiz su bulmak çok önemli birşey ve bana soğuk kaynak suyu ikram ettiler. Şehrin ileri gelenleri aşiret ve kabile reisleri gelip hoşemedi ettiler. Sonra otele geçtik oranın şartları dahilinde hiç hayal edemeyeceğim kadar temiz bir otel. Gerçi 2. kattaki odamıza çıkıncaya kadar onlarca böcek ve 5-6 tane büyük kertenkele giçtik ama olsun. Kısacası geceyi o otelde geçirdim.

Şimdi bir çok kişinin “peki ne yedin” diye sorduğunu duyar gibiyim. Damak tadı farklı da olsa yedik işte bir şeyler. Çok acıkmıştım oruçtum ve saat 18'de ezanda su içmiştim ve artık saat 21.30 olmuştu eğer yüzsüzlüğü ele alıp istemeseydim mutlaka yedireceklerdi ama kimbilir saat kaçta! Burada yanlış ya da art niyetli bir şey yok zira benimle olanlar da oruçtu ve ancak benimle birlikte bir su içmişlerdi. Fakat onların hayatında yemek ölmemek için çok gerektiğinde yapılması gereken bir vazife, çünki yenecek bir şey yok.

Ertesi sabah Bayram... Bayram namazı geçecek diye telaş ediyorum ama doktorun hiç acelesi yok. Sabah kahvaltı istedim olmaz dedi burada kurban kesilecekse ciğerini pişirip orucumuzu öyle açacağız dedi. Nihayet kurban kesmeye başlayacağımız köye gittik. Yine 50-60 civarında motosiklet köyün dışında karşıladı ve gördükleri gibi dönüp onlar önde biz arkada köye girdik. Köyde başka seramoni, nihayet büyük bir vaveyla ile camiye doğru yöneldik. Saat 10 civarında idi. İlk defa o tarz bayram namazına şahit oldum. Ama dayanamadım sordum memlekette bir diyanet mukarini kuruluş olmadığı için ehil olmayan hocaların elinde kaldı iş.

Sevgili dostlar dünyada yüzde 12.5 ile okuma yazma oranı en düşük ülkeden bahsediyorum. Ama herşeye rağmen yine ülkelerinin ismi gibi insanlar. Onurlu insanlar. Cuma namazından sonra bayramlaşma ve kurban kesimi, 6 köy için 6 tane dana kestik ve köylerden gelen ekiplere teslim ettik. Oradan Kongussi ilçesine yöneldik. Şehre vardığımızda yine bizi büyük bir kalabalık bekliyordu jandarmalar gelmiş yoğun insan kalabalığını düzenlemeye çalışıyordu. Yüzlerce motosiklet ve bisikletler ve binlerle ifade edilecek insan kalabalığı. Bayramın 1. günü erkenden kesim yapacağımız medresenin önüne gelmiş hem medresenin geniş avlusu hem de dışarısıdoldurmuştu. 13 tane dana da orada kestik. Gece saat 22'ye kadar et dağıttık. Öyle ki et bitince medrese hocaları kendi evlerine gönderdikleri yarımşar kilo etleri evlerinden getirip kalan insanlara dağıttılar.

Sevgili dostlar medrese hocalarının da o kapıda yarım kilo et bekleyen fukaralardan hiç bir farkı yok. Çünkü medreseler herhangi bir yerden yardım almadıkları için bir gelirleri yok. Ancak bir hayır sahibi bir şeyler verirse onunla kıt kanaat geçinmeye çalışıyorlar. Bizim kesim yaptığımız medresede okuyan 120 talebe var. Ben bu talebelerin yatakhanesine girdim. 7 metre eninde bir o kadar da boyda iki tane oda yerde kimsenin evine sermeye tenezzül etmediği bizim cami avlularında Cuma günleri serilen naylon kilimler. Ama aklınıza hemen bizim cami kilimleri gelmesin zira bizmkiler çok lüks. Onlar paramparça olmuş yani üzerine uzanan çocuğun vücudunun yarısına yakını çıplak yerde kalıyor.

Biz kurban keserken –kurban verenler videoda izleyecekler- danayı yatırıyor, sonra tekbirler çekiyor, sonra da Bismillahu Allahu Ekber diyorum kasap da aynı sözleri tekrar edip bıçağı vuruyor. Bu seramonuyi izleyen bir zat elinde profesyonel bir ses kayıt cihazıyla yanıma gelde ve “sesinizi çekebilir miyim?” diye sorunca ben de "çekebilirsiniz" dedim. Kesim işini tamamlamış içeri giriyorduk yanımıza geldi ve Dr. Maani beye “beyefendi isterse bizim radyoda konuşabilir” demiş. Dr. Maani bunu bana söyleyince "memnuniyetle" dedim. Meğer bu zat radyonun genel müdürüymüş. Ertesi gün akşam saat 17 için anlaştık. Ertesi gün saat 17'de radyoevindeydik. Yayını keserek ve “işte beklenen dakika geldi büyük bir yardımla Türkiye'den memleketimize gelen” diye takdim etti. Ben Arapça anlatıyorum. Dr. Maani bey kendi dillerine çevirerek orada Bediüzzaman'ı, Bediüzzaman'ın insana bakışını, Risale-i Nuru anlattıktan sonra 1. Sözün bir kısmını okudum. Stüdyoda camın arkasında müdür Bona Sawadogo rahat değildi bunu hissediyordum. Programımızı bitirince hemen yanımıza gelip heyacanlı bir şekilde tebrik ettikten sonra, “senin bu fikirlerin beni Müslüman yapar ama önce senin bu bahsettiğin kitapları bir okumam lazım” deyince ben de yanımda Fransızca kitap olmadığını ama en yakın zamanda mutlaka ona göndereceğimi söyleyip ayrıldık.

Ayrıldık çünkü belediye başkanı bizi davet etmişti. Belediye başkanını ziyaretimizde de Elhamdülillah söylememiz gerekenleri anlatmamız lazım olanı anlattık. O da bize bir teşekkür mektubu vererek hem kendi hem de halkının selamlarını Türkiye'ye getirmemi rica etti.

Ertesi gün saat 9'da Ouagadougou’ya hareket ettik. Biz şehirden yeni çıkmıştık ki, yine radyonun müdürü Dr. Maani beyi aradı ve ona şöyle demiş. “Dün gece uyuyamadım, mösyö İraz sabaha kadar defalarca rüyama girdi onun fikirleri beni çok etkiledi. Söyle ona lütfen kitaplarımı çabuk yollasın” demiş.

burkinafaso_risalehaber.jpg

Ouagadougou'ya vardığımızda yine başka bir medreseye gittik. Orada da 3 tane dana kesip bekleyen halka dağıkttık. Kurban keseceğimiz önceden öğrenildiğinden biz nerede keseceksek daha gitmeden bizden önce halk oralara akın ediyordu. 22. Danamızı da kesmiştik başka bir medresedede 1 tane kestikten sonra bir camiye gittik. Şehrin merkezinde güzel ve büyük bir cami. Onu yaptıran zat neyi var neyi yoksa satıp cami inşaatını tamamlamaya çalışmış fakat yetirememiş. Hem kendi mal varlığı bitmiş hem cami bitmemiş. Orada 3 adet dana keseceğiz 78 yaşındaki zatı bana tanıttıklarında hüznün zavallıyı ne hale getirdiği anlaşılıyordu. Hemen sordum "neden hüzünlü diye." Camiyi bitiremediğinden yüzünün gülemediğini söyleyince çok duygulandım. Ben de ona "peki biri bu camiyi bitirse ve kendi isminin verilmesini istese kabul edermisiniz" diye sorunca gözlerinin içinin güldüğünü gördüm. “Evet yeter ki cami bitsin hemen ismini vereceğiz” dedi. Ben de ona bu danaları buraya Bediüzzaman Said Nursi'nin gönderdiğini ve eğer Bediüzzaman Said Nursi camii olmasına rıza gösterirseniz, bu camiyi Bediüzzaman'ın bitireceğini" söyleyince hem kendisi hem de cami imamı çok sevindiler. “İster tamamlasın ister tamamlamasın bu saatten sonra bu caminin ismi BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ CAMİİ'dir" dediler.

Sevgili dostlar Perşembe günüydü ve camide son 3 danamızı kesip dağıttık. Yine akşam namazına yakındık Dr. Maani'nin ofisine gittik. Ben oradan otele gidecektim. Dr. Maani'nin ofisinde bir yatak odası görünce “otele vereceğim parayı camiye vereceğim benim burada kalmama müsaade edersen” dedim meğer o dünden razıymış. Biraz zor oldu ama işte bitti ve ben artık kendi evimdeyim. Bazı zorluklara katlanmanın, “sanki yedim” demenin ne camiler ne medreseler yaptığının şahididir bu fakir.

Ertesi gün Cuma. Sabahleyin Cuma hazırlıkları ile ayaklandık. Burkina Faso'nun en büyük camiinde kılacağız Cuma namazını. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra caminin yolunu tutuyoruz. Büyük imamın girdiği kapıdan alıyorlar bizi içeri. En ön safta bize yer ayırmışlar tahiyyetel mescit namazından sonra yerimize ouruyoruz. Burkina Faso'nun en büyük alimleriyle tek tek tanışıyoruz. Vaazda ismim söylenince Dr. Maani'ye soruyorum "ne dediler" diye, benim konuşma yapacağımı anons ettiklerini söylüyor. Bu kadar alim ve Burkina'nın baş imamı Abubekir Sânâ'nın önünde ne derim? diye geçiriyorum içimden. Namazdan sonra beni mikrofona davet ettiler. Yaptığım konuşma özetle şöyle. “Assalatu vesselamu Ala Rasuluna Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu ebeden daima... Türkiye'de güzel bir tabir var islamın şartı 6'dır derler. 6'sı ise haddini bilmektir. Şimdi muhterem baş imam hazretleri ve bu kadar ulema hazeratının önünde kelam etmek haddi aşmak olacağından ben haddimi bilerek sadece kendimi tanıtıp mikrofonu bırakacağım. Adım Abdurrahman İraz beni Türkiye'den buraya Bediüzzaman Said Nursi gönderdi. Üstadımız burada bazı insanların kurbanlarının kesilmesini ve ihtiyaç sahiblerine dağıtılmasının talimatını verdi bize. Biz de Çare Derneği olarak size hizmete geldik derdinize çare olmaya geldik. Aslında Üstadımız Said Nursi 1960'ta dar-ı bekaya irtihal etti, fakat bize bıraktığı Risale-i Nur eserleri bizim ölünceye kadar hayatımızı şekillendirmeye layık ve muktedirdir. Zira Risale-i Nurlar Kur’an dan teraşşuh etmiş ilmi ve Kur’ani hakikatlardır. Sizden ricam bu eserleri burada hazır oturan muhterem alimlerimizden sormanız ve size bunları anlatmalarını sağlamanızdır. Bu vesile ile bütün Türkiye halkının özellikle nur talebelerinin siz aziz kardeşlerimize selam muhabbet ve tebriklerini iletiyor. Dualarınızı bekliyoruz” diyerek mikrofonu bıraktım. Hemen alimlerden biri geldi ve bu kitapları nasıl bulacağını sorunca Dr. Maani ‘bende var hocam ben size veririm” dedi.

Cuma namazından sonra akşama kadar dersane için yer aradık. Daire sistemi yok orda çünkü bütün binalar tek katlı. İki tane üniversite var biri devlet üniversitesi biri özel islam üniversitesi hem merkeze hem de iki üniversitenin arasında olacak bir yer aradım. İyi yerler bulduk inşallah 15-20 gün içerisinde gidip bir yer tutacağız.

Bu arada teknik ve idari bilimler ismi altında kurulan ama gerçekte hem teknik yani müsbet ilmi hem de şariat yani islami ilimleri veren üniversiteyi ziyaret ettik. Rektör Prof. Dr. Veliyullah Kindu ile sohbetimizde yine Risale-i Nurları, Bediüzzaman'ı anlattık rektör dahi iştiyakla ona göndereceğimiz Risale-i Nurları beklemektedir.

İkindi namazından sonra Dr. Maani “akşam bizde ders var biraz meyve alalım” derken ben medresesindeki talebelere Sarf-nahv dersi vereceğini düşünmüştüm. Akşam medreseye gittiğimizde şehrin elektriği kesikti. Ve benim de telefonumun şarjı bitmişti. Oturup beklemekten başka yapacak bir şeyim yoktu. Akşam namazından sonra insanlar gelmeye başladı avluda ateş gibi betonun üzerine bir halka şeklinde oturdu herkes. Saydım benimle birlikte 22 kişi vardı. Dr. Maani elinde Arapça “Mesnevi-i Nuriye" ile geldi beni de yanına çağırarak baş köşeye oturdu. Sonra kitabı açtı Bismillah'tan sonra İ’lem eyyühel aziz dedi. Gerçekten çok heyecanlanmış ve çok duygulanmıştım. El feneri ışığında güzel bir ders oldu okunan yerlere insanların tepkisi görülmeğe değerdi. Ders anında –karanlık olduğu için görmedim- 7-8 tane de bayan geldi birinci ders bittikten sonra elektrikler olmadığı için insanlar müsaade alıp gittiler. Doktor talebelerine dışarıya bir masa ve iki sandalye çıkarma talimatı verdi biz de çıktık sokağa oturduk. Memleketin en güzel 1 numaralı içeceğini içiyoruz: Soğuk su... Bir bayan geldi ve ders yok mu diye sordu. Doktor da “görüyorsun elektrikler yok onun için bizde bugün tek dersle iktifa ettik" deyince hanımefendi “neden beni çağırmadınız neden bana haber vermediniz” diyerek gönül koydu.

Sevgili dostlar cumartesiyi pazara bağlayan gece saat 00.55 te uçağa bindik ve 18 saat sonra saat 18.30'da Yeşilköy havalimanına indik.

Sevgili dostlar pazartesi günü Bursa'da iş adamı olan değerli kardeşimiz Abdulbari Aydın beyin ağabeyi vefat etti. Bu vesile ile ona rahmet ve sevgili kardeşimize başsağlığı diliyorum. Taziyesi için aziz kardeşim, değerli YENİSAİD yönetim kurulu başkanı Said Özadalı, hamiyet ve vefa insanı işadamı Mehmet Yıldız ve Çare Derneği başkanı ve çare adamı Mehmet Südlü beyle İzmit’e gidiyorduk. Yolda BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ camii mevzusunu anlattım. Ne kadar paraya ihtiyaç var dediler 30.000 ABD doları dedim. Hemen Mehmet Yıldız bey “ağabey bana 5.000 dolar yaz" dedi. Said bey şaka zannederek tahkik etmek isterken Çare Derneği başkanı Mehmet Südlü  “ağabey bana da 5.000 dolar yaz" dediler. Yani anlayacağınız iki hamiyet sahibi insan caminin 1/3'ünü ödediler bile kimse az çok demesin. Bu proje için gerekli 30.000 doları toplayınca Burkina Faso'ya gidip hem camiyi bitireceğiz hem de inşallah medresemizi kurup geleceğiz. Bu vesile ile başta siz değerli okuyucularım olmak üzere kurban bayramının alemi İslama birlik ve dirlik getirmesini Rabb-ı Rahimden niyaz ediyorum

SAADET VE MUHABBETLE KALINIZ.

Burkina Faso'dan fotoğraflar için TIKLAYINIZ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum