Nurullah HALİLOĞLU

Nurullah HALİLOĞLU

Kurtuluş iman kalesine sığınmakta

Rabb-i Rahimin rızası dahilinde çalışıp, meleklere arkadaş olmak insana daha çok yakışır. Şeytanların yoğun faaliyetlerinden insanlık kendini korumalıdır. Her birimize musallat olan lanetlilerden kurtulma yolunda gayret göstermezsek ve hatta gayretlerimizi arttırmazsak dünyalarımızı kurtarma yolunda mesafe kat etmemiz zor olacaktır. İnsanların maddî-manevî kirlerden kurtulması için bir şeyler yapma ihtiyacını duyuyor, bu yolda vicdanımız bizi zorluyorsa, öncelikle iç alemimizi istila etmek isteyen şeytanlara yol vermememiz gerekir.

Dünyaları karartan, insanî duygularda sapmalar meydana getiren her bir hareketin arkasında şeytanlar ve onun derunumuzdaki temsilcisi nefis bulunmaktadır. Bazen doğru yaptığımızı sanırken, aslında yanlış yapabiliyor, ebedî hayatımızı karartmak isteyen düşmanlarımızı sevindirebiliyoruz. Yanlışlarımızın farkına varmamak bizim için büyük tehlikedir oysa. Kalbimize siyah noktalar bırakan günahlarımızdan istiğfar etmezsek kalbimiz karalara bürünecek, yanlışlarımızın farkına varıp da düzeltme yoluna gitmezsek insanlığımız büyük yara alacaktır.

Şeytanların hep soldan bize yaklaştığını düşündüğümüz için, sağdan gelen tehlikelerin farkına varamıyor, bunun için gereken tedbirleri almakta zorluk çekebiliyoruz zaman zaman. Halbuki biliyoruz ki, düşmanın sağı-solu belli olmamakta, bulduğu her delikten zehrini dünyamıza akıtmaktan geri kalmamaktadır.

Şeytanların tasallutundan kurtulmak için iman silahını kuşanmalıyız. Zira Rabbimizin zikredildiği hanelere şeytanlar yol bulup giremez. İman kalemiz çok sağlam olmalı ki, fesat tohumları orada ekilmesin. Manevî bütün mikropları öldürmeli imanımız. İmanı yaralayan, şeytanı haneye davet eden gurur gibi mikropları öldürmek için tevazu elbisesini giymek gerektir. Evet imansız bir ceset değersiz bir madde parçasından farksız olacaktır. Teslim ve tevekkülle Kâinat Sultanına dayanmayan bir hayatın yıkılması zor olmayacaktır.

Aldanmak felaket getirir. Aldanmamak için tedbirimizi almak zorundayız. Düşmanın çizmeleri altında ezilen bir ceset olmamak için dikkatli olmak hayatî bir meseledir. Aç vahşi hayvanların pençelerinde inleyen çaresizler gibi olmamak için silahlanmalı, hiçbir vahşi pençenin, zehirli dişin geçemeyeceği iman ve insanlık zırhlarını giymeliyiz.

Şeytanları hane-i ismetimize davet eden içimizdeki hain nefsi tanımalı, onun ihanetlerinin farkına varmalıyız. Bizdenmiş gibi görünen hainane haletlerinin iki dünya saadetimizi mahvettiğini bilmeliyiz. Acizliğimizin farkına varıp, kudretine nihayet olmayan Rabbimize sığınmalı, dost postunda görünen düşman nefsin tuzaklarını akim bırakmalıyız.

Geç kalmadan gaflet uykusundan uyanmalı, nefsimizin bize yutturduğu zehirli ilaçları dışarı atmaya çalışmalıyız. Kendimiz için değil Rabbimiz için yaşamanın yolunu bulmalı, O’nun bize “Uyun” dediği Peygamber-i Zişan’a (asm) tez elden uymaya çalışmalıyız. Zaman hızla akıp gitmekte, işlediğimiz her bir iş amel defterimize kaydolmaktadır. Bizler iyilik hanemizin daha ağır olduğunu zannederken, kötülük hanemizin ağırlığı bizi sukut-u hayale uğratmasın sakın.

İmtihan süresinin hızla sonuna doğru yaklaşmaktayız. Süre bittikten sonra artık geri dönüş mümkün olmayacaktır. O zaman pişmanlıklar içinde kıvranan insanların hali çok perişan olacak, bağırışlar ve vaveylalar beş para etmeyecektir. Ölüm var dostlarım... O ölüm ki, hayatımızın belki hiçbir anı onun kadar gerçek olmayacak, bir gün gelecek o elimizde olan tek gerçek olacaktır. Aldanmakta fayda yok, o gün mutlaka gelecek...

O gün gelecek ve bir de bakacağız ki başka bir alemde dünyada işlediğimiz amellerimizle başbaşayız. İnsanların cesedimizin başında toplandığını, yakınlarımızın bizler için göz yaşı döktüğünü ruhumuzun penceresinden seyredeceğiz. Belki onlara “Yahu ne ağlıyorsunuz, bakınız ben buradayım, ölmedim” diyeceğiz. Ama kimse bizi göremeyecek, kimse bizi duyamayacaktır. Keşke her ölenin arkasından üzülen insanlar bir de ibret alabilseydi ölümden. Keşke nefis ve şeytanların uzun yaşama tuzaklarından kendimizi kurtarabilseydik. O zaman dünyalarımız cennetlere dönüşecekti ve biz insanlığımızı kurtarmış olacaktık...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.