Himmet UÇ
Kuşlar ve hoşhoşlar
Sabahları Isparta’daki evin yakınında bulunan Ayazmana mesireliğinde kitap okuyorum bir süre. Yine bir sabah çıktım yarım cüz Kur’an okuduğumda bir bağrışma hissettim. Bir karga yürüyor ama uçamıyor. Üstündeki ağaçlarda karga arkadaşları onunla tesanüd etmiş bağırıp duruyorlar, adeta insanlara “şu yaralı kuşa yardım edin” diye olaya dikkat etmeye çalışıyorlar. Ne garip değil mi? Kargalar yaralı arkadaşlarını kurtarmak için bağrışıyor. Bediüzzaman insan hemcinsini korumalı buna şükr-i örfi diyor. Kargalar bunu biliyor ve arkadaşları için havar havar bağırıyorlar.
Havar deyince aklıma bir olay geldi ama olay dışı. Erzurum‘da Kur’an okutmakta olan bir yaşlı kadın hocanın medresesini basarlar. O da ahır odası denen bir yer. Hoca anlayınca “çocuklar kitapları fışkıların arasına koyun” der, bağırmaya başlar.
“Havar havar, tarlayı sardı kurtlar
Kalkın oynayın haydi çocuklar” der. Onlar da oynamaya başlarlar. Nerden nereye? Ne yapalım, çağrışım Bediüzzaman’ın dediği tedayi-i hayalat böyle işte. Bir anda semada bir anda düzde.
Kuşu zor bela yakaladım. Gidip dert arkadaşımla çare arayalım dedim. Bıraksam onu köpekler, kediler yer. Sıkıca tuttum, bağırdı çağırdı ama çaresiz. Eve gittim hanımla “ne yapalım” dedik. Önce bir veterinere götürdük, bize bazı telefonlar verdi bazı yerler tarif etti. Belediyeye gittik, onlar kedi ve köpekler için açılmış bir barınağı tarif ettiler, zor bela oraya gittik, şehrin dışında. Kapısında iki köpek heykeli konmuş, içeri girdik, kimse fazla sorun istemediğinden biz ısrarla çözüm arıyoruz. Sonunda barınağın veterinerine götürdük, kuşumuzu müşahadeye aldılar. Vücudunda kırık yok ama hasta imiş. Baktılar bize bir kağıt imzalattılar, antibiyotik yapmışlar, inşallah birkaç güne kadar ayaklanır, biz de onu tabiata bırakırız.
Sevindik ama ne sevinmek. Belediyeden Allah razı olsun biz kargayı hayata kavuşturmak için gayret ettik, onlar da yardım ettiler. Karga ile bizim ne farkımız var, biz dilekçe mi verdik de insan olduk, biz onunla yer değiştirebilirdik. Barınakta hasta, yaralı köpekler kediler gördük. Bakıma alınmışlar, ama iyiler, mutlular. Veterinerde bir adam bana çıkıştı “bırak gitsin ölsün, bir çocuğu memnun et daha iyi.” “Sen peygamberin hayatını okudun mu” dedim. Adam bana bağırıyor, nerdeyse boğazıma binecek. Ne adamlar var Allah’ım.
Peygamberimiz (asm) bir çocuk arkadaşının kuşu öldüğünü duyar onun evine gider, ona taziye verir. “Kuşun ölmüş, duydum çok üzüldüm“ der. Kuşu ölen çocuğa taziyeye giden Peygamber, merhametsizlikten firavunlaşmış toplum ne garip değil mi? Bizimle birlikte düşünülmüş kuşlar, köpekler ve diğer canlılar ama onları sokağa ve çöp kutularına mahkum etmişiz, ne garip değil mi? Ben köpeklere bazen tavuk ciğeri ve kursağı veriyorum, herkes bana ders veriyor, bu köpekler falan diyorlar.
Bir sefer esnasında Peygamberimiz (asm) yavrularını emziren bir anne köpek görür. Bu rahmetin cilvesi olan sahneyi bir müddet seyreder, seyretmek sanatın ve dinin ana eylemi. Neler söylenmiş seyretmek için. Seyretmemizi televizyon ve tabletler almış hırsızlar. Bu harika eylem bu hırsızların elinden nasıl alınır, seyretmeyi kitaplara hayata tabiata verseydik ne alimler olurduk. Sonra bir sahabisini nöbetçi olarak köpeğin başında bekletir. Ta ki koca ordu oradan geçerken köpeğe de yavrularına da bir zarar gelmesin. Ne anne köpek, ne de annelerini emmekte olan yavrular ürksün.
Umre için yola çıktıklarında, Peygamberimiz (asm) İsaye diye bir yere gelir. Orada sıcak bir gölgede kıvrılıp uyumakta olan bir ceylan görür. Yine herkes oradan geçinceye kadar bir sahabiyi ceylanın başında bekletir. Kimse onu rahatsız etmesin diye.
Hac için yollarda olduğunda bir adamın hızlı koşmasını sağlamak için devesine şiddetle vurup bağırdığını işitir. Bunun üzerine etrafındakilere kulak verin diye işaret edip, şöyle buyurur “Sakin olun takva acelede değildir.”
Bir keresinde de, sahabileri Hummara denilen bir kuş görürler. İki yavrusu vardır. Sahabiler kuşu ürkütüp kaçırırlar, yavruları yuvadan alırlar. Anne kuş yanlarına yaklaşıp çırpınmaya kanatlarını çırpıp durur. Yavrularını kurtarmak ister. O esnada Peygamberimiz (asm) çıkagelir. Gördüğü manzara rikkatine dokunur. ”Kim bu zavallının yavrularını alıp onu ıstıraba attı?” diye sitem eder, yavrusunu geri verin, diye buyurur.
Aynı seferde ateşe verilmiş bir karınca yuvası görür. “Kim yaktı bunu?” diye sorar. Birkaç sahabi “biz” diye cevap verirler. Kudsi Nebi uyarır “ateşle azap vermek, ancak ateşin Rabbine hastır.” Bir nebiyi bir karınca ısırır, o yuvanın yakılmasını emreder, yuva yakılır. Allah nebisine vahyeder, ”Seni bir karınca ısırmış iken, sen Allah’ı teşbih eden bir ümmeti yaktın” der.
Bir gün tefekkür ve tezekkür için bir bağa girer. Bahçede çalışmakta olan insanların yanında bir deve vardır. Peygamberimizi görünce deve inlemeye başlar, ağlamaktadır. Peygamberimiz deveye yaklaşır mübarek eliyle deveyi teselli eder okşar, bu iltifatla deve sakinleşir. O esnada Resulullah (asm) sorar. Bu devenin sahibi kim? Ensardan bir genç “o bana aittir ya Resullallah” der. Ona şöyle buyurur, ”Allah’ın sana mülk kıldığı bu deve hakkında Allah’tan korkmuyor musun, bak bu bana şikayette bulundu, sen bunu acıktırıyor ve fazla çalıştırıyormuşsun.”
Bir keresinde hayvanların sırtını minber gibi kullanan insanlara kızar. Onların makul kullanılması gerektiğini söyler. Şöyle de buyurur. “Mola verdiğinizde yol üzerinde mola vermeyin ki o yolu mesken tutan mahlukat ürküp rahatsız olmasın.”
Bediüzzaman yeşillikte ot bitmemiş yerde oturur, Allah’ı tesbih eden otları ezmek istemez. Bir keresinde bir kaplumbağayı rahatsız eden çocukları görür “Zübeyir bu canlıyı onların elinden kurtar” der. Zayıf hayvanların bakımsızlığından sahiplerini eleştirir.
Kim bir kuşu boş yere sırf eğlence olsun diye öldürürse, kıyamet günü o kuş sesini yükselterek Allah’a şöyle seslenir: “Ey Rabbim falanca beni boş yere öldürdü, bir yarar gözeterek öldürmedi.“ Allah haksız yere öldürülen bir havyanın hesabını soracaktır. Bediüzzaman kertenkele öldüren bir arkadaşına kızar, eleştirir. Birkaç kez karınca yuvalarından uzak durdurur mola için onları.
Ağaçları budarken fazla kesmemeyi öğütler Nebiler Nebisi. Son bilgilerin bazı kısımları Metin Karabaşoğlu’nun Peygamberin Bir Günü kitabından alınmıştır. Bu kitabı okumayı, okutmayı bir önemli olay görüyorum. Peygamber sevgisi, O’nun (asm) olaylar karşısındaki tutumu ile kazanılır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.