Mehmet DOĞAN
Kutlu mimarlar
Ülkemiz yeni bir eğitim dönemine daha girdi. Milyonlarca çocuk, genç, okulları doldurdular. Müthiş bir şey, taptaze enerjiler, pırıl pırıl zekâlar, dupduru gönüller, saf ruhlar sınıfları dolduruyor, eğitimcilerine kendilerini arz ediyorlar.
Şekillendirilmek üzere, ferdiyetlerinin muhtevasını oluşturacak şahsiyet yapısını kurmak üzere kendilerine emanet edilen bu insan malzemesine tasarruf edecek muallimler anne ve babalara yavrularını nasıl iade edecekler?
Eğitim yuvalarından devletin istedikleriyle, ailelerin istedikleri insan modeli aynı mı? Nasıl bir insan tipi hedefleniyor? İdeal insan, iyi vatandaş denilen muğlak tipin şahsiyet yapısı nasıl olacak? Bu yapıyı belirleyecek olan değerler nelerden oluşacak?
İnsanı biyo-psiko-sosyal ve tarihi varlık olarak tanımlayanlar onu beden, ruh ve sosyal çevreden ibaret bir varlık olarak düşünürler. Buna göre de eğitim hedefleri ve usülleri tayin edip yetiştirirler.
Tanzimattan bu yana sancısını ve sıkıntısını çektiğimiz, arayışına düşüp bir türlü bulamadığımız insan tipini henüz yakalayamadık. Cumhuriyet çocukları, beklenen insan olamadılar. Milletini insanlık meydanında temsil edecek, onun başını göklere yükseltip yüzünü güldürecek, ilimde, sanatta, ahlakta örnek teşkil edecek, işte böyle insan olunur diye parmakla gösterilecek, arkadan gelenlere örnek gösterilecek bir insana kavuşamadık.
Devlet, kendisinden bekleneni milletine veremedi. Çünkü devlet, milletiyle ortak hareket etmedi. Milletinin değerlerine ters düşen bir eğitim anlayışıyla iş gördü. Gördüğü işten de devlete, millete ve insanlığa faydalı bir insan ortaya çıkmadı. İdeal edinmede gözü dışarıda olan bir gençlik, kendi devletine ve kendi milletine ait değildir. İdeal edindiği, model aldığı insan (lider) tipleri faşist, komünist, kapitalist vs tiplerdi. Sağ, sol, orta ve ara gençlik diye bölük pörçük olmuş bir gençlik kitlesinin ülkesine vereceği bir şey yoktur.
Bir ülke düşünün ki doğan çocuklarına verdikleri isimler hep kendisi gibi olmasını istedikleri insanların isimleridir. Devlet ise bu insanların kültür ve medeniyet mirasını reddediyor, onları temsil edemezsiniz, onlar gibi olamazsınız, benim istediğim gibi olacaksınız, diyor. Devletine küskün bir millet ve milletine düşman bir devlet yapısından ne kadar ideal insan yetişir ki? Muhammed, Ali, Ebubekir, Ömer, Osman, Hasan, Hüseyin, Hamza, Halid, Selim, Süleyman, Musa, Harun, İbrahim, İsa, İlyas; Meryem, Asiye, Hacer, Hatice, Fatma, Ayşe ve buna benzer nice isimlere gönül vermiş bir milletin isim verme hakkına bile müdahele ediyorsunuz, bazı isimleri yasaklıyor, bazı isimleri de özellikle soy isimlerini, kanun zoruyla kabul ettiriyorsunuz. Bu yapıdan sağlıklı insan çıkmazdı ve çıkmadı.
İnsan, inanan, doğru bilen, iyi hisseden, güzel bulan ve bunlara göre davranan bir varlıktır. Yani o, dindar, ilim sahibi, ahlaklı, güzelliklerden zevk alan bir varlıktır. Ruhunda keşfedilmeyi bekleyen nice zenginlikler bulunan müstesna bir varlıktır. Mabedler inşa etmiş, okullar açmış, laboratuarlar kurmuş, sanat atölyeleri, fabrikaları olan, dünyayı kendi ruhuyla zenginleştiren bu varlığı siz, kendi dar kalıplarınıza sokmak ister, onun ruhunun açılımlarına mani olursanız, onun insanlığını öldürürsünüz.
Büyük bir medeniyet kurmuş, asırlardır inanlığa örnek olmuş bir milletin çocuklarını, dedeleri hiç yaşamamış gibi, tarihte hiç var olmamışlar gibi eğitmek mümkün müdür? Veya onların tarihlerini, ideal yaşayışlarını ne vakte kadar yanlış anlatır, yok sayabilirsiniz? Bütün bunların bir ömrü vardır. Biter ve hakikat gün gibi ortaya çıkar. Bu hakikate eren nesiller de diğerlerini hesaba çekerler. Hesap sorarlar. Bu da bir karmaşaya yol açar. Bunalımlar doğurur. Bütün bunların olmaması için, devlet ve millet el ele, gönül gönüle verip karşılıklı muhasebe ve murakabeye girmeli. Yapılan yanlışlıklardan dönülmeli, milletin asırlarca yaşanan ve hiç aşınmayan evrensel değerlerine tekrar sahip çıkılmalı, tarihimizin, medeniyetimizin dünyaca ün salmış, başka milletlerce de örnek alınmış ideal şahsiyetleri örnek kabul edilmelidir.
Okullarda okutulan ders kitapları tarih, edebiyat, matematik, fizik, kimya, biyoloji, coğrafya, astronomi, felsefe, sosyoloji gibi eserler yeniden yazdırılmalı. Ecdadımızın bu alanlarda insanlığa kazandırdığı buluşlar karşılaştırmalı olarak ortaya konulmalı.
Yeni eğitim yılında tarihinden, medeniyetinden, kısaca kendi insanlığından utanmayan aksine onunla iftihar eden, iftihar ettiği o değerleri kendisine emanet edilen çocuklarımıza telkin edip öğreten bir öğretmenler, muallimler kadrosuna ne kadar da ihtiyaç var.
Yeni Şafak
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.