Kuzey Irak'ta Bediüzzaman'ın yeri çok önemli

Kuzey Irak'ta Bediüzzaman'ın yeri çok önemli

Türkiye ve Kuzey Irak'ta görev yapan gazeteci ve yazarlar Medialog Platform'un İstanbul'da düzenlediği çalıştayda bir araya geldi

Fatih Vural'ın haberi:

İlişkilerde medyanın rolünün masaya yatırıldığı toplantıda gazeteciler, "Yıllardır birbirimize karşı beslediğimiz korkuları sona erdirme zamanı gelmiştir." görüşünde birleşti. Çalıştayın açılışında konuşan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil, geçtiğimiz yıl Erbil'de gerçekleştirdikleri toplantıdan sonra bölgeye bakış açısının değiştiğine dikkat çekti. Yeşil, gerginliğin medya diyaloğuyla aşılabileceğini anlattı. Mektebi Nawandi PDK İletişim Üyesi Aza Haseeb ise bölgede Türkiye'yle ilgili negatif bakış açısının yok olma yolunda ilerlediğini vurguladı.

Taksim Elite World Hotel'deki "Türkiye-Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi İlişkilerinde Medyanın Rolü" başlıklı çalıştayda konuşan Mektebi Nawandi PDK İletişim Üyesi Aza Haseeb, Türkiye ile ilgili olumsuz yaklaşımların değiştiğine dikkat çekti. Haseeb, "Açılımın yanı sıra Kürdistan'la geliştirilen ilişkilerin, yapılan yatırımların ve Feza Işık Üniversitesi gibi eğitim kurumlarının açılmasının bu algının değişmesinde önemli payı var." dedi. 600 medya kurumunun, 6 gazete ve 85 televizyonun yer aldığı Kuzey Irak'ta Bediüzzaman, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Ahmet Kaya, İsmail Beşikçi, Ahmet Altan ve Ali Bulaç gibi aydınların çok önemli bir yere konulduğunu da ekledi.

Star Gazetesi yazarı Ardan Zentürk, özellikle Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı ve Sevr Antlaşması'nın ardından Türkiye'de çok ciddi bir bölünme korkusu ortaya çıktığını söyleyerek; "Türkiye, NATO üyesi olduktan sonra iki dünya (ABD ve Sovyetler Birliği) arasında kalma korkusunu yaşadı. 20. yüzyıl bizim için korkular yüzyılı oldu. Devletin yapılanması bu korku üzerine şekillendi." ifadelerini kullandı. Star Gazetesi yazarı Mustafa Akyol ise devletin resmi söyleminin Kürtlerin yanında, muhafazakarlar, liberaller ve Marksist solculara karşı da bir korku kültürü geliştirdiğini söylerken; Kuzey Irak'taki Diyalog Kurumu Başkanı Aras Darwesh, "Kuzey Irak'ta da bir milliyetin silinme korkusu hep oldu. O korkuları akıllıca bitirmeliyiz." dedi. Aso Dergisi Başyazarı Arif Qorbanee ise Irak için korku kaynağı olmadıkları gibi Türkiye için de olamayacaklarını dile getirerek şöyle devam etti: "Türkiye bu korkudan sıyrılsın. Beraber yapacağımız çok şey var. Türkiye'yi geleceğimiz olarak görüyoruz. Kürdistan'da Araplara karşı korku var. Türkiye, Kürt sorununu çözer, AB'ye girerse; Kürtler için böyle bir ülkeyle komşu olmak büyük avantaj olacak."

'Kürt yazmak bile problemdi'

T24 İnternet Haber Sitesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın, gazeteci Hasan Cemal'in en büyük üzüntülerinden birinin Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananları yazamamak olduğunu ifade etti. Akın, darbe kültürünün Türkiye'ye propaganda gazeteciliğini getirdiğini de belirtirken, şiddete yönelik dilin buradan beslendiğine değindi. Sabah Gazetesi ombudsmanı Yavuz Baydar, "Bir zamanlar Kürt kelimesini yazmak yazı işleri müdürleri için sorun oluyordu." sözlerini kullanırken; 12 Eylül darbesinin en büyük etkisinin Kürtler üzerinde olduğunu, çok sayıda gazetecinin hapse girdiğini aktardı. Türk medyasına yönelik en çarpıcı sunumlardan birini yapan araştırmacı Nurten Somuncu, Zaman-Hürriyet-Milliyet-Cumhuriyet-Sabah gazetelerinin 1991-2003 yılları arasında Kuzey Irak'a yönelik söylem analizini sundu. 2003 yılına kadar kullanılan dilin, görmezden gelme ya da kışkırtmaya dayandığını belirten Somuncu, daha sonra bu dilin yumuşamaya başladığını, 2008'den itibaren de gerçekleri görmeye ve göstermeye çalıştığını ortaya koydu.

Medyaya ilişkin "Türk medyasında çizilen K.Irak'ın gerçekle ilgisi yok." saptamasında bulunan Zaman yazarı Ali Bulaç, medyanın söyleminin "Kuzey Irak, siyasî-askerî bir fenomendir. Türkiye'ye uzak bir beşeri havzadır. Kuzey Irak'ta kargaşa, sefalet vardır. Kuzey Irak bizi tehdit etmektedir." şeklindeki dört ayağı olduğuna vurgu yaptı. Gazeteci ve televizyoncu Mete Çubukçu, medyanın kullandığı kışkırtıcı söylemin son iki yılda değişmeye başladığını söyleyerek, "Haberlerde olmasa bile köşe yazılarında artık Irak Kürdistan'ı kullanılıyor." örneğini verdi. Araştırmacı Ümit Fırat ise Irak Kürdistan'ı ifadesine bir otosansür uygulandığı düşüncesiyle, Çubukçu'ya destek verdi. Araştırmacı-yazar Altan Tan da, "Türkiye'de medya resmi devlet söylemine göre pozisyon alıyor. Kuzey Irak'taki kardeşlerimiz tehdit unsuru olarak algılanıyor ki bu yanlış." ifadesini kullandı. Gazeteci Nevzat Çiçek ise önemli bir gerçeğin altını çizerken; "Türkiye'de manşetler resmi ideolojinin etkisinde kalıyor. Ancak Kuzey Irak'a gidin, dünyada selamın en etkili olduğu yer burası. Oraya giden gazeteciler istedikleri haberi kolaylıkla çıkarabiliyorlar." dedi. Zaman Gazetesi yazarı ve Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici de, iki tarafın ciddi bir empati sorunu olduğunun altını çizdi ve Kürtçe örneğini vererek, sorunun resmi ideolojiden kaynaklandığını ifade etti.

Açılım süreci umut verici, devam etmeli

Açılım süreci, özellikle Kuzey Iraklı gazetecilerin çalıştayda en fazla değindiği konular arasındaydı. Mukriyan Araştırma Kurumu Başkanı Bakir Karim, "Geçmişe mahkum olamayız." derken, Kürt sorununun askerî yöntemlerle çözülemeyeceğini dile getirdi. Eski milletvekili Pahşan Zengehe ise "Açılımın ardından Kürdistan medyasındaki yaklaşım çok daha iyimser. Açılım için sabır ve zaman gerekli." yorumunu yaptı. Strategic Araştırma Kurumu Başkanı Fareed Saber Kader de, "Türkiye, etrafındaki komşularıyla sorunlarını çözüyor. Bu açılımdan payımıza düşeni alıp, iyi ilişkiler geliştireceğiz." dedi. Muhafazakar yazar Abubekir Ali ise Kuzey Irak halkında 90'lara kadar Türkiye'ye yönelik net bir bakış açısı olmadığını; özellikle açılım süreciyle bu durumun olumlu bir hal aldığını vurguladı. Ali, "Açılım başarılı olmazsa eski hale dönülür endişemiz var." diye de ekledi.

Zaman