Maide suresinin 3. ayetinde mana bütünlüğünün olmadığı iddiasına nasıl cevap vermek gerekir?
Maide Suresi, Ayet 3:
"Murdar hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilmiş, boğulmuş, vurularak öldürülmüş, yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanarak öldürülmüş hayvanlarla -canlı iken yetişip kestiklerinizin dışında- yırtıcıların yediği hayvanlar, dikili taşlar adına boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla paylaşmanız size haram kılındı. Çünkü bunlar doğru yoldan sapmaktır. Bugün, kâfirler dininiz hakkında ümitlerini yitirmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet'i beğendim. Kim açlıktan darda kalırsa, günah sınırına varmaksızın yiyebilir. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir."
"Bugün, kâfirler dininiz hakkında ümitlerini yitirmişlerdir." mealindeki cümle, artık müşrik Arapların İslâmiyet'i ortadan kaldırmaktan, Müslümanları yok etmekten veya putperestliğe geri döndürmekten umutlarını kestiklerini ifade eder. Müşrikler, yenilmesi haram olduğu bildirilen etlerin tümünü yiyorlardı; Müslümanların da bir gün gelip kendi dinlerine geri döneceklerini umuyorlardı. Bu âyetin inmesiyle artık bu ümit kapısının kapanmış olduğu anlatılmaktadır. Bu âyet, aynı zamanda Müslümanların bazı Câhiliye gelenek ve alışkanlıklarından sıyrıldıklarını, sapkınlıklardan korunduklarını, artık İslâm inanç ve hükümlerinin kuvvetlendirilip kemale erdirildiğini gösterir.
Yüce Allah son Peygamber Hz. Muhammed (asv)'e insanlığın muhtaç olduğu itikadı ve amelî ilkelerin en mükemmellerini içeren Kur'ân-ı Kerîm'i indirmek suretiyle İlk Peygamber Hz. Âdem (as)'den beri insanlığa göndermiş olduğu ve kendi katında İslâm diye isimlendirdiği dini (Âl-İ İmrân 3/19, 85) kıyamete kadar farklı iklim ve coğrafyalarda yaşayan muhtelif cemiyetlerin düşünce, hayat ve medeniyet alanındaki ihtiyaçlarını karşılayacak bir nitelikte ve mahiyette olmak üzere kemale erdirmiş; bu dinde insanî sorunların çözümü için ana ilkeleri koymuş, ayrıntılar ve ortaya çıkacak yeni sorunların çözümü için de genel prensipleri çerçevesinde ictihad yolunu açık tutmuştur.
Öte yandan Müslümanlar Mekke'yi fethederek Beytullah'ı rahatça tavaf etme imkânını kazanmışlar ve bu sayede giderek gelişen bir siyasî, sosyal ve ekonomik güç haline gelmişlerdir.
"Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet'i beğendim."
mealindeki bölümün Veda haccında nazil olduğuna dair rivayetler yanında (bk. İbn Kesîr, III, 23) bu âyetin parça parça değil, bütün olarak Veda haccından uzun zaman önce bayram arefesine rastlayan bir cuma gününde inmiş olabileceği kanaatini taşıyanlar da vardır.
Bu görüşü savunan Süleyman Ateş'in konuya ilişkin açıklaması şöyledir (II, 462 vd.):
Bu rivayete bakılırsa bu cümle, âyetle beraber inmemiş, sonradan âyetin içine konmuştur. Eğer bu cümle âyetle beraber inmemiş ise, bunun, haram kılınan etleri anlatan âyetin içine konmasını gerektirecek bir şey yoktur. Kanaatimize göre parça parça değil bütün olarak inen bu âyetin, kendinden önceki iki âyetle sıkı bağlantısı vardır. Önceki âyette "Size bildirilecek olanlar dışındaki hayvanlar" mealindeki (illâ mâ yütlâ aleyküm) cümlesiyle haram olan hayvanların okunup açıklanacağı belirtilmiş, hemen ardından da haram olan hayvanlar açıklanmıştır. Bunlar açıklandıktan sonra da bu emirlerle ve yasaklarla dinin tamamlandığı, Allah'ın tamamladığı dine uyulmasının gereği vurgulanmıştır.
Ateş'e göre Hz. Peygamber (asv) Veda haccında ashabına hitap ederken dinin güçlenip tamamlandığını, artık kâfirlerden korkulmaması gerektiğini vurgulamak için bu âyeti okumuş, daha önce bu âyetten haberdar olmayan Müslümanlar, âyetin Veda haccında indiğini sanmışlardır.
Mevdûdî ise (1,402 vd.) sûrenin nazmından hareketle, bu bolüm sûrenin örgüsü içinde bulunmadığı takdirde eksik kalacağı kanaatine vararak hicretin 6. yılında diğer bölümle birlikte indiğini söyler. Ona göre indiği zaman bu ifadenin gerçek anlamı kavranamamış, bu sebeple bütün Arap yarımadasının itaat altına alındığı ve İslâm'ın gücünün doruğa ulaştığı hicretin 10. yılında Veda haccında yeri gelmişken ilân edilmek üzere yeniden nazil olmuştur. Dolayısıyla âyetin Veda haccında indiğine dair rivayetler de sahihtir. (bk. Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: II/166-174.)
Celal Yıldırım ise, ayet içerisindeki bağlantı hakkında şu tespitlerde bulunmaktadır:
Mü'minlere haram kılınan onbir madde sıralandıktan sonra imânla amel arasındaki köprünün sağlam ölçü ve anlamda ayakta tutulmasının lüzumuna işaret edilmiştir.
Bu şuurla gelişip güçlenen İslâm ehlinin, kâfirlerin öteden beri besledikleri ümitlerini kırdığına dikkatler çekilmiş, sonra Allah'ın mü'minlere olan lutuf ve inâyetiyle dinin kemâle erdiği, noksanlık kalmadığı, ilâhî nîmetin mü'minlerden yana tamamlandığı açıklanmıştır. (bk. Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları: 3/1602.)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.