Cezmi HUYUT
Maksatlı işler tesadüfü reddediyor-19
Şu sarayı âlemin her cihetle mükemmel ve kâmil bir şekilde tanzim edilerek bir kâmil-i Mutlaka ayine edilmek istendiği anlaşılıyor.
Bu güzel âlem her yönüyle güzel tefriş edilerek güzel yaratılarak bir Cemal-i Mutlak sahibine ayine edilmek istendiği görülüyor.
Şu kâinat öyle bir eser-i sanattır ve öyle sırlı bir kitaptır ki, bu kâinatı yaratan zatın ne kadar hadsiz hazineleri ve gizli güzellikleri ve nimetleri varsa onları bunlarla göstermek istediği anlaşılıyor.
Her bir mevcut harika mucizeli yönleriyle yaratılmasıyla çok dillerle yaratanının kemalatını anlatıyor.
Her bir şeyin, her bir nev’in çeşit çeşit güzellik ve süslerle süslendirilerek güzellikten ve süslü sanatlardan anlayan şuur sahiplerine yaratanın cemalinin gösterildiği anlaşılıyor.
Bu kâinat öyle bir kitaba benziyor ki her satırında yüz sahife kadar latif manalar, her bir kelimesinde yüz satır kadar hakikatler, her harfinde yüz kelime kadar manalar bulundurularak bundan anlayacakların mütalaalarının istendiği anlaşılıyor.
Bütün âlemler bir fabrika gibi bir hedefe yöneltilerek ve bir neticeye hizmet edecek şekilde tanzim edilerek, sahip ve mutasarrıfının bir olduğunun gösterilmek istendiği anlaşılıyor.
Hem bu âlemin sahibinin eserlerindeki güzelliğin işaretiyle, Zatı’nın güzellik derecelerini görmek ve güzelliğe tutkun şuur sahiplerine göstermek istediği anlaşılıyor.
Mevcudat mevcudat arkasında gün be gün sene be sene asır be asır gönderilerek merak sahiplerinin merakının bu değişmelere dikkatlerinin çekilmek istendiği anlaşılıyor.
Bu âlem her yönüyle ihtişamla yaratılıp hayata mazhar edilerek yapılış sırrının öğrenilmesinin istendiği anlaşılıyor.
Kimseye acınılmayarak kahhar bir el ile her şeyin ve her zihayatın ve neticede bütün kâinatın ölümle son bulmaya doğru sevk edilmesiyle nere gidildiğinin araştırılmasının ve bu muammanın çözülmesini istediği anlaşılıyor.
Hem bu âlemin mutasarrıfının, bir sineği bir uçaktan daha harika, bir arıyı şeker fabrikasından, bir meyve ağacını meşrubat fabrikasından, bir hayvanı süt fabrikasından, gözle görülecek kadar küçük bir çekirdeğe, bir nutfeye bir habbeye tüm yeryüzünü istila edecek özelliği ve vüsatı vererek harika yaratarak, bütün güzel masnuatındaki mucizatıyla kendisini zişuurlara tanıttırmak istediği anlaşılıyor.
Hadsiz güzel nimetleriyle ve hatta ağızların en ince zevk ve lezzetlerinin tatminini irade ederek her çeşit güzel nimetleriyle yine şuur sahiplerine kendisini sevdirmek istediği anlaşılıyor.
Gözümüzle görüyoruz ki, şu masnuatta gayet güzel ihsanat, nihayet derecede süslü tezyinat vardır. Ve apaçık bir şekilde anlaşılıyor ki, şöyle tahsinat ve tezyinat, onların yaratıcısında, gayet şiddetli bir ihsan etme isteği ve süsleme güzelleştirme isteği var olduğu anlaşılıyor.
İhsan etmek, süslemek, güzelleştirmek arzusu ile yarattıklarına kuvvetli bir sevgisinin ve rağbetinin olduğunu göstermek istediği anlaşılıyor.
Kâinat sergisini acayip mucizevî eserlerle, çok garip ve kıymetli şeylerle süslendirilmesi gösteriyor ki, hazinelerinin sonsuzluğuna şuur sahiplerinin nazarı dikkatlerinin çekilmek istendiği anlaşılıyor.
Yeryüzünü bir sofra-i nimet ederek ve her canlıyı memnun edecek rızıklar vererek muhtaç zihayatları memnun etmek isteyen bir merhamet sahibi olduğu anlaşılıyor.
Şefkate ve sevgiye layık, muhtaç biçarelerin ummadıkları yerlerden ihtiyaçlarını görecek tedbirleri alan bir Mahbubun mevcudiyetine dikkat çekiliyor.
Yeryüzünü ve âlemleri hayatlarla şenlendirmek ve onlara hayatın levazımatını vererek onları memnun etmek isteyen bir daimi hayat sahibi olduğu anlaşılıyor.
Her şeye hakkını vererek her şeyi dengede ölçülü tutarak, iyilere mükâfat ve müstahakları cezalandırarak adaletini göstermek isteyen bir Adil olduğu anlaşılıyor.
İşte binden birini anlattığım üzere bütün yeryüzüne ve kâinata kök salan bu hakikatler yüz binlerce senedir kâinatta cereyan ediyor.
Demek bütün bu gördüğümüz hakimane işler, nihayet kemalde olan bir cemal ve nihayet cemalde olan bir kemal sahibinin, Rububiyyetinin ve ulûhiyetinin hadsiz dairelerinde tecelli eden isim ve ünvanlarının haşmetli ve rahmetli zuhuratı olan kâinat vasıtası ile kemal ve cemalini görmek ve göstermek isteyen bir Zat-ı Zülcelalin varlığına şuur sahiplerinin dikkatlerinin çekilmek istendiği anlaşılıyor.
Demek şu kâinattaki daimi faaliyetler, değişmeler, hikmetli gaye ve maksatlar, kâinatın yaratılış sırrı ve muamması ve ne mana ifade ettiği ve bir âlem-i bakiyi netice vermesi gibi ulvi manaların bilinmesi maksadı takip edildiği anlaşılıyor.
Şimdi kâinattaki bu hülaseten saydığımız isim ve sıfatların mucizane tezahürlerine, netice ve meyvelerine dikkat edelim. Sonra tesadüf vehmini masaya yatıralım.
Tesadüfün, vücudunda, mahiyetinde, isimsiz ve sıfatsız halinde, körü körüne hareketinde, serseri cereyanında, maksatsız ve gayesiz müdahalesinde, âdem kuyusundaki tezahürsüz atıl vaziyetinde bu hadsiz maksatlı, yüzler neticeli, hadsiz hikmetli ve sanatlı ve nihayetsiz manidar tezahürler, vaziyetler, faaliyetler olabilir mi? ve buna hiçbir imkân ve ihtimal var mı?
İşte ey en ufak işlerini dahi maksatsız, gayesiz, plansız ve programsız ve neticelerini düşünmeden yapmayan şuur sahipleri varın siz söyleyin.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.