Mehmet EVREN
Hüseyin Kara Abinin Ardından
Bugün onun vefat yıldönümü. Evet, vefat edeli bir sene oldu. Günler ne de çabuk geçiyor değil mi? Böylece bizler de bir sene daha yaşlanmış olduk!
Çoğumuz “ölümün, hayat vazifesinden bir terhis, bir paydos, bir mekân ve bir vücut değiştirmek, ebedî hayata bir davet, bir mukaddime ve başlangıcı olduğunu” biliyoruz. Fakat öyle insanlar vardır ki kolay kolay yeri doldurulamıyor. Hüseyin abi de bunlardan biriydi. Ancak dünya bir misafirhane olduğu için. Hepimiz burada misafiriz.” Ticaret ve memuriyet için, mühim vazifelerle bu imtihan yeri olan dünyaya gönderilmişiz. Ticaretimizi yapıp, vazifemizi tamamladıktan sonra, yine bizi gönderen ve sonsuz ikramlarda bulunacak olan Rabbimize dönecek ve Onun sonsuz rahmetine kavuşacağız. Bu fani dünyadan gidip, ebedi kalacağımız yere, huzur-u Kibriyaya müşerref olacağız inşallah!..”
Hüseyin abi, bulunduğu yeri dolduran, aldığı her görevi hakkıyla yapan bir abimizdi. Gerek hizmette, gerek şahsi yaşantısında, gerek meslek hayatında bulunduğu yerin hakkını veren bir dava adamıydı. Gayyurdu, fedakârdı, şefkatlıydı, mertti, duruşuyla güven veren bir insan, bir dost, bir arkadaş, bir abi, bir kardeşti.
O kendisiyle barışık bir insandı. Öyle olmanın mücadelesini verdi ve hep kendisi olmaya, çalıştı. Ve bunun kitabını da yazdı. “Kendimizle Diyaloğ”. Kitabında: “Kendimiz olmak; kendimizi konuşmak değil, kendimizle konuşmak, kendimizi tanımak, kendimizi tanıdıktan sonra özgürleşmenin yolunun önümüze açılacağını” ifade ediyor.
O “çocukluğumuzdan itibaren bizimle yaşlanan bir dizi bağlarımız, tutkularımız ve saplantılarımız var. Bunlar bizde âdeta birer paslı çivi haline gelir. Ancak iç özgürlüğümüzün gereğini yaptıkça bu bağımlılıklarımızdan kurtuluruz. Vicdanımızla, kendimizle ne kadar konuşma çabasına girersek özgürleşmemizin de o denli kolaylaşacağı muhakkak. Buna “iç diyalog” denir ya da eskilerin deyimiyle “nefis muhasebesi”, iç özgürlüğümüze erişmede kendimiz olmaktan başka seçeneğimiz de yok. Kendimiz olmak ise kendimizi konuşmaktan değil, kendimizle konuşmaktan geçer. Kendimizi tanıdıktan sonra ise Özgürleşme yolu açılmaya başlar önümüzde…” diyor.
O “alışkanlıkları sonradan kazanılmış birer kölelik olarak görüyor. Ve ondan kurtuluşun yolu ve adresini ise, marifetullaha, Allah'ı tanımaya bağlıyor. "Kendimizi tanıdığımız ölçüde biz biz oluruz. Yaratanı bildiğimiz ve ona inandığımız ölçüde, kölelikten kurtulur, özgür oluruz." diyor. kitabında.
Evet, O bir özgürlük kahramanıydı.
Bu özgürlüğünü ilham aldığı üstadına borçluydu. Çünkü üstadı: “Hürriyet imanın hassası ve özelliğidir, iman ne kadar mükemmel olursa, hürriyet o derece parlar. İşte Asr-ı Saadet.” diyerek imanla hürriyetin doğru orantılı olduğunu söylüyor.
O " Korkan insan özgür olamaz diyor kitabında, gerekçe olarak da; üstadın "Sultan-ı kâinat birdir. Her şeyin anahtarı Onun yanında, her şeyin dizgini Onun elindedir, herşey Onun emriyle halledilir. Onu bulsan her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun." sözleriyle asıl hürriyetin insanın yaradanına inanmak ve teslim olmaktan geçtiğini söylüyor.
Hüseyin abi; hayattayken Ölüme medhiye yazmış bir adamdı. İsterseniz ölümün mahiyetini kendisinden dinliyelim, bakalım ölüme nasıl bir medhiye yazmış:
Ölmek için doğuyorsak iyi ki varsın ey ölüm! Çünkü sen olmasaydın ne bu güzelim dünyaya gelebilecek; ne güzeller güzeli cennete kavuşma hayaliyle yaşayabilecek ve ne de varoluşun sırrına erebilecektik.
İyi ki varsın! Sen hayat gibi büyük bir nimetsin; bizim için en büyük bir ödülsün. Çünkü hayatın tadı, güzelliği, seninle anlaşılmaktadır. Çünkü yolumuzu aydınlatan ve ebedî mutluluğu aralayan tek kapı sensin. Onun için hakikatini anlayanlar seni sevmişler; öylesine ki ölmeden önce ölmek istemişler.
Ey ölüm sen bizim için bir nimetsin!
-Sen olmasaydın, yeryüzü bunca doğanları bağrında nasıl saklayabilirdi?
-Sen olmasaydın yaşlılar hayatın ağırlıklarına nasıl katlanabilirdi?
-Sen hayata hayat ve anlam katansın. Sen olmasaydın hayatın akışı nasıl sağlanabilirdi?
İyi ki varsın! Çünkü; sen bizim için bir terhissin, bir mekan değişikliğisin, baki hayatın bir kapısısın; dünya zindanından cennet bahçelerine uçuran bir uçaksın ve ücret almaya bir davetsin.
İyi ki varsın! Her gün sefer var. Ahbaplar kabrin öbür tarafında… Burada kalanlarsa parmakla sayılacak kadar azaldı; onlar da her an gidici. Her insanın amacı onlara kavuşmak değil mi? Onlara kavuşmanın tek yolu, sensen şayet, kabirden ne diye korkalım, sevelim seni, Azrail’i mertçe bekleyelim, erkekçesine yüzüne gülelim, bakalım bizden ne istersin! Ve sana göre hazırlık yapalım!
İyi ki varsın! Sen olmasaydın, hiç kimse riyanın, gösterişin, nefsin amansız kötü istek ve görüntüsünden asla kurtulamazdı.
İyi ki varsın! En kutsal unvan olan şehitlik ve gazilik için kahramanlıkların yolunu açıp öğreten sensin.
İyi ki varsın! Mazlumlar, hastalar, yaşlılar, dertliler, belaya uğrayanlar senin herkese açık kucağından başka nerede teselli bula bilirdi?
İyi ki varsın! Ey hayatın seninle güzelleştiği! Ey dünya hayatının son busesi! Ey hayatların düğüm noktası! İyi ki varsın! Sen, en büyük vuslata ve Allah’a götüren yolsun ey ölüm!
“Bizler onun ömrünün her anında Allah’a büyük bir aşkla bağlandığına, Rabbimizin yolundan ayrılmadığına şahidiz. Güzel bir insandı. Her haliyle örnek bir şahsiyetti. Aramızdan sessiz sedasız bir şekilde ayrıldı. Ayrılırken arkasında çok güzel izler, intibalar, hatıralar bıraktı. Düşünen, düşündüğünü özgürce kaleme alan Özgürlük kahramnı Hüseyin abinin aramızdan ayrılması bizim için bir kayptır. Rabbim ailesi ve yakınlarına, tüm sevenlerine sabırlar versin. Hüseyin abiciğim! Attığın tohumlar yeşerdi ağaç oldu şu anda aramızda meyvelerin var. Cenab-ı Hak, seni büyük bir aşkla ve şevkle bağlandığın resule, üstadına, sevdiklerine komşu eylesin. Âmin!
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.