Ahmet AKCAN
Meşru Meşveret
Asya kıtasının istikbalinin miftahı, şahsi ve içtimai tenevvürün misbahı, hal-i âlemin ıslahını netice verebilecek keyfiyete sahip meşveret-i meşrua; en doğruya, en iyiye, en kısa yoldan ulaşma gayesiyle yola çıkan müminlerin yoldan çıkmamak, çıkan manileri aşmak, aralarındaki dayanışmayı sağlamak gayesiyle tesis edilen danışma müessesesinin adıdır. Meşveret; kerhen ve şeklen yapılan basit bir iş olmadığı gibi “hobi” olsun diye yapılan ehven bir vazife, “lobi” görüşmeleriyle resmen devam ettirilen fasit bir faaliyet silsilesi de değildir.
Ezeli kudretin takdiriyle kader birliği etmiş, ebedi hikmetin tecellisine vesile olmayı gaye edinmiş, manevi programın dairesi etrafında bütünleşmiş bir davanın adamları, şahsi ve nefsi davalarını terk edip, tek bir gaye için tek bir hareket mihverine sahip olarak aynı çizgiden gitmek suretiyle, ilahi rızayı tahsile çalışmaları zorunludur. Aynı yolun yolcularının keyfi arzu ve hareketlerinin Kur’anî davaya ne kadar zarar verdiği, ne derece vahim neticeleri doğurduğu âlemin perişan vaziyetiyle herkese malumdur.
Meşveret hakikatini dâhili ve imanî, harici ve içtimai olmak üzere iki başlıkta tahlil edebiliriz. Bir ferd iken taşıdığı cami istidatları ve mahiyetine konulan latife ve hissiyatları cihetiyle bir nev’ hükmünde olan insan için dâhili ve imanî meşveret tefekkür hakikatinin bizatihi kendisidir. Evet, ayetlerin başlarında ve sonlarında beşeri aklına havale eden Kur’an; aklına bak, fikrine, kalbine müracaat et, meşveret et, onunla görüş ki hakikati bilesin (1) manalarına gelen cümleleriyle insanları akıllarına, fikirleriyle meşverete havale eder.
Nurlu eserler, dâhili ve imanî meşveret hükmündeki tefekkürün pek çok misalleriyle doludur.
Meşveretin ikinci merhalesi, kesretin sebep olduğu zorluğu sırr-ı vahdet ile kolaylığa çeviren, Hakk’a halk ile vusulün en tesirli usulü olan içtimai ve harici meşverettir. Evet, itikadî vahdetin, içtimai (sosyal) hayatın da vahdetini(2) istemesi gerçeğinden hareketle, hizmet adına yapılması gerekli meşverette akli zaruretler olduğu gibi, alınan kararlara uyulmasında vicdani mesuliyetlerin de bulunduğu insaf ve iz’an sahibi herkesin malumudur.
Cemaatte bir ferd olmak manevi hâsılata ortak olmak, hâsılatı artırmak ortak bir akla sahip olmayı iktiza ediyor. Tabir-i diğer ile içtimai meşveret; ilmi yahut hissi istibdadı doğuran “tek reye” bedel, ittihadı ve istinadı netice veren “cumhurun reyine” müracaatı istiyor. Dünyayı Kur’an hesabına imar ve inşa etmek niyetiyle harekete geçmiş bir cemaatin meşveret ile geçmişini yargılaması, bugününü tanıması, geleceğini planlaması iktiza ediyor.
Dâhilde fikrin hürriyetini kelamın serbestiyetini teşvike medar olan, hariçte gıybet ve su-i zanların önünü kapatan, atıl akılları akîl ve bâliğ kılan, üç iğneyi üç yüz iğneye çıkaran, hizmette “beni” muhite “bizi” merkeze oturtan içtimai meşveret; hakkı tasdik ve tatbike, ehakkı tahkik ve takibe emin bir zemindir.
Cüz’i ilimden külli bir ilme vuslatın yolu, kalıcı olanı geçici olana galip kılmanın da usulü olan içtimai meşveret; varlık korosundan yükselen vahdet sesini cemaatle duyma, insaniyete duyurma coşkusudur. Varlık korusundan çıkan vahdet sesini şahsi meşveret hükmündeki tefekkürle duymayanların, içtimai meşveret ile bunu insaniyete duyurma coşkusu taşımadıkları görülüyor.
Meşru meşveret nedir, ne değildir?
Dâhilde rüçhaniyeti def’, imtiyazı ref’ eden meşru meşveret; hizmeti daha güzel kılma kıblesidir, hizmeti özel mülkü kılma ameliyesi değil!
Ortak bir akıl ile uyanma yolu, külli bir ilme dayanma yolculuğu olan meşru meşveret; akılları ve kalpleri tekmil dergâhı, his ve hevesleri tatmin tezgâhı değil!
Kader ve keder birliği edenlerin hareket ve faaliyet birliğine de ermeleri demek olan meşru meşveret; fikirleri hürleştirme vesilesidir, insanları sürüleştirme silsilesi değil!
İstibdada bedel istinad, ihtilafa bedel ittihadı bulma zemini olan meşru meşveret; çoğunluğa uymadır, çoğunluğu kendine veya birilerine uydurma merkezi değil!
Hizmeti imana, himmeti insana, kalpleri Rahman’a çevirme gayreti olan meşru meşveret; düşünenlerden hadim çıkarma adresidir, düşünenleri hadım etme hamlesi değil!
Elhasıl; vusul için usul, usul için ise meşveret lazım. Bir insan için aklın taşıdığı mana ne ise, cemaat için de meşveretin taşıdığı anlam aynıdır. Meşvereti fiilen terk etmek veya hiçe saymak ortak aklı bir nevi azletmek sayılır. Hayırlı ve güzel neticelere vuslatın şartı meşveret olduğu gibi tevfikat-ı sübhaniyenin tahsiline medar en mühim şart da yine meşverettir.
Meşveret yoksa istibdat (zorlama) vardır. İstibdat ise; Hüda’ya bedel heva, nahnü’ye bedel ene, cumhura bedel rey-i vahid, cemaate bedel şahsiyet, ilme bedel cehalet, hakka bedel kuvvet, maslahata bedel menfaat, keyfiyete bedel kemiyet demektir.
- H.Şamiye; 26
- Mektubat, 263
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.