Mevlana ve Bediüzzaman’ın Ehl-i Sünnet anlayışı
Her iki şahsiyetimizin İslam dünyasının zihin yapısını tamir ederken özellikle üzerinde durdukları ortak nokta, hem itikadî ve hem amelî sahada
Mevlana ve Bediüzzaman Said Nursî yazdığı eserlerle bütün İslam âlemini etkiledikleri gibi, eserlerinin diğer dillere çevrilmesiyle farklı açılardan da olsa bütün dünyayı etkilemiş ve etkilemeye de devam eden iki şahsiyettir.
Mevlana ve Said Nursî farklı asırlarda yaşamış olsalar da her ikisinin yüklendiği misyon aslında aynıdır. O da şudur: İslam ümmetinin bunaldığı, çeşitli musibetlere ve felaketlere maruz kaldığı asırlarda İslam Ümmetinin istikametini muhafaza eden şahsiyetlerin çıktığını görüyoruz. Ümmetin siyasî sahada doğru yoldan saptığı bir zaman diliminde Ömer b. Abdülaziz’in; on ikinci asrın başlarında Batinîliğin fikren İslam coğrafyasını sarstığı bir zamanda İmam Gazalî’nin ve on altıncı asırda özellikle Hint alt kıtasında İslam dinini dejenere edip ortadan kaldırmaya çalışan Ekber Şaha karşı da İmam Rabbanî’nin çıktığını görüyoruz.
Her iki şahsiyetimizin İslam dünyasının zihin yapısını tamir ederken özellikle üzerinde durdukları ortak nokta, hem itikadî ve hem amelî sahada Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat anlayışı olmuştur. Bundan da hiçbir şekilde taviz vermemişlerdir. Ehl-i Sünnet dışındaki anlayışları, ana gövdeden ayrılan birer yanlış düşünce ve anlayış olarak değerlendirmişlerdir. Okuyucularını ve mensuplarını bu fikirlere karşı korumuş ve uyarmışlardır.
Prof. Dr. Mustafa Ekinci’nin yazısı için tıklayınız
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.