'Modern insan şükretmeyi unuttu'

'Modern insan şükretmeyi unuttu'

Modern insanın unuttuğu iki güzellik, şükür ve kanaattir

Risale Haber - Haber Merkezi

İnsanın bugünkü seyrinde Ramazan medeniyetine ait unsurların önemine dair bir konuşma yapan Vehbi Vakkasoğlu, “Modern insanın unuttuğu iki güzellik, şükür ve kanaattir. Dünyadaki bütün Müslümanlardan daha huzurlu, mutlu ve refah içindeyiz. Bunun şükrünü eda etmemiz lazım” dedi.
 
Türkiye Diyanet Vakfı tarafından organize edilen ve İBB Kültür A.Ş.’nin katkılarıyla Beyazıt’ta kurulan 31. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı’nda Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)’nin katkılarıyla gerçekleştirilen Beyazıt Ramazan Sohbetleri, sonuna yaklaşırken fuar ziyaretçilerini mest etmeye devam ediyor. Beyazıt Camii yanında kurulan çadırda Kadir Gecesi’nde son bulacak etkinliğin 24. günündeki konuğu, eğitimci ve yazar Vehbi Vakkasoğlu oldu ve “Ramazan Medeniyeti” başlıklı programın sunumunu ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım gerçekleştirdi.
 
 SEVGİ MEVSİMİ RAMAZAN
 
Sözlerinin başında, söz konusu organizasyonun “Sohbet” adı taşıması nedeniyle sohbetin ne olduğu ve bugünkü hayat akışımızdaki yerini sorgulayan Vehbi Vakkasoğlu; “Sohbet medeniyetimizin güzelliğidir. Bu Avrupa’da bulabileceğiniz bir şey değil, gönül işidir. Avrupa’da gönül yoktur. ‘Gündemsiz ve konusuz konuşmak’ olarak nitelendiriyor Avrupalılar. Tam karşılığı sayılmaz. Unuttuğumuz bir güzellik hâline gelen sohbetin ilk doğduğu yer ve canlı, kalıcı, çekici hâli evdir. Evlerde huzur ve sevgi yoksunluğundan sohbet ortamı bulunmazken bizim burada yapmamız çok önemli” dedi. Sohbetten orijinal fikirler ve hiç duyulmamış sözler beklemenin yanlış olduğunu dile getiren Vakkasoğlu, sohbetin akışında yakalanacak bir cümlenin hayati değeri olabileceğini kaydetti. Muhabbetin teatesinin sohbetin tadı tuzu olduğunu anlatarak şöyle devam etti:
 
“İllâ ki ağız ve dille konuşulması gerekmiyor. Mevlâna’nın derviş sohbeti de büyük güzelliklere vesile olur. Gözden kalbe yollar gider, temeller atılır. Konuşmadan nice sözler söylenir. Şimdilerde bizim aramıza sanal duvarlar örüldü. Ramazan, o sanal duvarları kaldırma ve sevgi mevsimimizdir. Dünyamızı yaşanmaz hale getirip cehenneme döndürüyorlar. Sohbetsiz ve duasız… Kurbet (yakınlık) verir Ramazan. Allah’a yaklaşmaya vesiledir. Aynı evlerde yaşayan kalpler birbirine yaklaşmazsa; nasıl Allah’a yaklaşır. Gönlümüz sevgiyle dolup taşıyorsa bilin ki Ramazan medenî bir şekilde yaşanmıştır.”           
 
 “HER ŞEY”E RAĞMEN KAYBOLAN MUTLULUK
 
“Müminler kardeştirler” sözünü hatırlatan Vehbi Vakkasoğlu, kardeşlerin birbirini sevmek zorunda olduğunu, sevgi bağını kurarak kan bağımız olmayan ama can bağımız olanlara yardım ettiğimiz zaman Ramazan’ı yaşamış olabileceğimizi dile getirdi. Ramazan medeniyetinin içinde infakın ve sevindirmenin kalp sıkıntılarına ilaç olacağını belirten Vakkasoğlu, “Bizim kültürümüz vererek alma kültürüdür. Bu dünyada edindiğimiz her şey mutlu olmak içindir. Eğer bizi mutlu etmiyorsa önemli bir kalp sorunumuz var demektir” dedi ve Yunus Emre’den; Bunca varlık var iken / Gitmez gönül darlığı dizelerini okudu.
 
Duayı Ramazan medeniyetinin olmazsa olmazı olarak niteleyen Vehbi Vakkasoğlu, annesinin bir hatırasından yola çıkarak Ramazan’ın gönülleri genişletmeye vesile olacağını belirterek “Dönüp içinize bakın’ diyor Peygamberimiz. Bakmadan anlaşılmıyor buhran. Hayatımızda madde azaldığında farkına varabiliyoruz, ama gönlümüzde bir azalma olduğunu fark edemiyoruz. Peygamber Efendimiz, yanına gelip de kalbindeki sevginin azaldığından endişe eden bir zata; ‘Hemen git, bir yetimin başını okşa. Bir açı doyur’ demiştir. Çünkü sevindirmek, yardım etmek buna tek çaredir. Bunalımların temelinde iç darlığının rolü büyük. Bundan kurtulmamız lazım. İç genişliğini, gönül zenginliğini Ramazan bize getirmezse ne zaman kazanacağız?” dedi.
 
 NİMETLERLE YÜZ-GÖZ OLMAK
 
“Ramazan için şefkatler ve sevgiler getiren paketler olsa keşke” diyen Vehbi Vakkasoğlu, gönlümüz daraldıkça yaptığımız iyiliğin de tadını alamadığımızı kaydetti. Nimetlerle yüz-göz olduğumuzu ve yüzsüzce tüketerek bir üstüne şikâyet ettiğimizi anlatan Vakkasoğlu, Ramazanları yaşadığımızı sanmakla avunduğumuzu, nimetler için layıkiyle “Elhamdülillâh” diyemeyişimizin nedeninin bu olduğunu, emirleri kerhen yerine getirdiğimizi söyleyerek şunları ekledi:
 
“Çanakkale Savaşı’nın gerçekleriyle yüzleşip bugün krizden ve kıtlıktan bahsetmemiz mümkün değildir. Orada imkân yokluğundan ibadetini yapamayan askerin, ibadete duyduğu özlemi bilsek oruç, namaz ve teravih gözümüzde büyük işlere dönüşür ve yapamadığımız ibadetler için üzülürüz” diyerek Çanakkale’de bayram namazı ile anekdotları dinleyenlerle paylaşan Vehbi Vakkasoğlu, bizim böyle hikâyelerden ibret alarak Elhamdülillâhlarımızı tazelemememiz gerektiğini belirtti. Serbestliği, nimetleri ve özgürlüğü düşününce şükürlerimizin yeterli olmadığını dile getiren Vakkasoğlu, Şükür Secdesi’nin sünnet olduğunu ve Peygamber Efendimizin bir müjde veya bir tatlı haber karşısında hemen secde ettiğini vurguladı.
 
 ŞÜKÜR, KANAAT VE DUA
 
Şikâyetlerde kimi zaman çok ileri giderek Yaratıcı’yı insanlara şikâyet eder konuma düştüğümüze dikkat çeken Vehbi Vakkasoğlu, “Her şeyi yapan O değil mi? Vaat ettiği üzere, şükredersek nimetleri arttıracağını, şikâyet edersek azaltacağını söylüyor. Biz ise şükretmeyerek bindiğimiz dalı kesiyoruz. Modern insanın unuttuğu iki güzellik, şükür ve kanaattir. Dünyadaki bütün Müslümanlardan daha huzurlu, mutlu ve refah içindeyiz. Bunun şükrünü eda etmemiz lazım” dedi.
 
Tahammüllerimizi geliştirmek konusuna da değinen Vakkasoğlu, sıkıntılara karşı dayanıklılığımızı artırmanın son derece mühim olduğunu dile getirdi. Ramazan medeniyetinin örtülü biçimde açlığa olan tahammülümüzü geliştirmesinin bize kazandırdığı bir güzellik olduğunu, sabretmeyi öğrettiğini belirten Vehbi Vakkasoğlu, sevginin ifadesi hususunda şunları söyledi:
 
“Çocuklarını bile sevemeyen babanın gönlü genişlememiştir. Tabandan başlar güzellik ve her tarafa yayılır. Biz nasılsak çevremiz de öyle olur ve öyle yönetiliriz. Biz düzelirsek işleyen düzen de güzelleşir. Her yapılanda kusur aramak faydasızdır. ‘Kusur arayan kusurludur’ demiştir Mevlâna. Kusur aramayacağız. Çocuklarımız, dediklerimizi değil yaptıklarımızı yaparlar. Onlara da güzel şeyler yapmalarını yaşantımızla gösterebiliriz. Ve dualar mühimdir. Hep annelerin duasını duyarız. Hâlbuki Peygamber Efendimiz, ‘Babanın evladına duası, Peygamberin ümmetine duası gibidir’ buyurmuştur. Babalar da evlatlarına dua etmeli.”
 
Beyazıt Ramazan Sohbetleri, Kadir Gecesi’ne dek her gün saat 18.00’de Beyazıt Camii yanındaki sohbet çadırında birbirinden değerli yazarlarla dinleyicilerini bekliyor.