“Motivasyon kaygıyı yener”
“Disiplinli olmak ve planlı çalışmak yolumuzu aydınlatır. Bireyi kaygıdan uzak tutacak en önemli unsur motivasyondur”
Covid-19 tedbirleri kapsamında, tüm kademelerde uzaktan eğitimin başlamasıyla birlikte okul yeniden eve taşındı. Uğur Okulları PDR ve Ar-Ge’den Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Barış Sezgin, öğrencilerin uzaktan eğitim sürecini daha iyi yönetebilmesi, ebeveynlerin ise çocuklarına destek olabilmek adına dikkat etmesi gerekenleri anlattı. Geçtiğimiz yıl edinilen tecrübeler ışığında, bu eğitim öğretim yılını kayıpsız hatta yeni beceri ve kazanımlar edinerek tamamlamanın mümkün olduğuna dikkat çeken Uğur Okulları PDR ve Ar-Ge’den Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Barış Sezgin “Kaygının en büyük düşmanı motivasyondur” dedi.
“BİREYİ KAYGIDAN UZAK TUTACAK EN ÖNEMLİ UNSUR MOTİVASYONDUR”
Geçtiğimiz mart ayından bu yana yaşanan süreçte en çok sınav gruplarının kaygıya kapıldığını dile getiren Sezgin “Disiplinli olmak ve planlı çalışmak yolumuzu aydınlatır. Bireyi kaygıdan uzak tutacak en önemli unsur motivasyondur. Öğrenciler kendilerine öncelikle kısa süreli hedefler koymalı. Bu hedeflere ulaşıldıkça içsel motivasyon artacaktır. Unutmayalım ki motivasyon her zaman kaygıyı yener. Öte yandan öğrencilerin hayatının bundan sonraki sürecinde etkili olacak bu dönemde kaygı yaşamalarını da normal karşılıyoruz. Ancak kaygı korkuya, korku dehşete dönüşürse bu durum öğrenmenin önüne geçer” diye konuştu.
“RUTİNLER BİREYİN KENDİNİ GÜVENDE HİSSETMESİNİ SAĞLAR”
Evde yaşam düzeninin ve kurallara bağlı bir rutinin oluşturulması gerektiğini söyleyen Barış Sezgin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kriz durumlarında rutinler, insanın kendini güvende hissetmesini sağlar. Aileler günlük rutinini oluşturmalı. Kahvaltı saati, ders saati, film saati gibi günlük ya da haftalık planlar yapılmalı. Bu rutin içinde ders programının öğrenci ve aile tarafından ortak gündem ile takip edilmesi oldukça önem taşıyor. Bu öğrencinin hem kendini daha güvende hissetmesine hem de akademik verimliliğinin artmasına yardımcı olur. Öğrenci için olabildiği kadar sade ve dış etkenlerden arınmış bir çalışma ortamı oluşturulmalı. Öğrencilerin ders sırasında gerekli tüm kitap defter tablet vb araç gereçleri yeterli düzeyde yanlarında olmalı. Unutmayalım ki ev özel yaşam merkezi, okul ya da iş yeri ise kamusal yaşam merkezidir. Bu iki alan birbirine karıştırılmamalı. Hatta çocukların ruhsal sağlığını desteklemek adına ev kıyafetleriyle de online derse katılmanın doğru olmadığını düşünüyorum.”
“EBEVEYN EVDE ÖĞRETMENE DÖNÜŞMEMELİ”
Dijital dünyada, anne ve babanın çocuğa rol model olması gerektiğini ifade eden Barış Sezgin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ebeveynler çocuğun kendi öz düzenleme becerilerini geliştirmesine destek olmalı. Çocuğun bir gününü planlayıp, o günü yaşayıp, günün sonunda değerlendirmesine ve ertesi gün için kendisine hedef koymasına, kendi sorumluluklarını yerine getirmesine, bununla ilgili kendine motivasyon oluşturmasına öz düzenleme denir. Öte yandan anne ve baba evde bir öğretmene dönüşmemeli. Yönlendirici, teşvik edici ve motive edici olmalı. Eğer tamamen bir öğretmene dönüşürse bu ebeveyn ve çocuk ilişkisine zarar verir.”
“KÜÇÜKLERE SORUMLULUK GENÇLERE ÖZGÜRLÜK”
Küçük yaş gruplarına sorumluluk vermenin çocuk gelişimini olumlu desteklediğini belirten Sezgin “Özellikle pandemi sürecinde küçük yaş gruplarında ‘regresif’ tavırlarla karşılaşılıyor. Ebeveynler çocukların sorumluluklarını üstlendikçe, çocuklarda istediğini ağlayarak yaptırma ya da kendi problemlerini ebeveynine çözdürme gibi davranışlar ortaya çıkıyor. Hatta anne ve babayla beraber uyumaya başlayan çocuklar var. Bu tip durumlarda anne ve babanın bu davranışları kontrol altına alması gerekiyor. Çünkü ‘regresyon’ kar tanesiyle başlayıp bir kar topuna dönüşebilir. Küçük çocuklara odasını toplama, birlikte yemek hazırlama, tamirat gibi sorumluluklar verilmeli. Öte yandan ergenlik dönemindeki gruplara ise özgürlük alanı sağlanmalı. Bireysel özgürlüklere saygı gösterilmeli. Birbirine saygı gösteren bireylerin pandemi sürecini daha sağlıklı geçirdiğini gözlemliyoruz” diye konuştu.
“DERS ANLATMAK YERİNE ÇOK SORU SORUN”
Çocuktaki merak duygusunu uyandırarak küçük yaş grupları ile daha sağlıklı iletişim kurulacağını dile getiren Sezgin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çocuk ne kadar çok merak ederse o kadar hızlı öğrenir. Öğretmen bir konuyu uzun uzun anlatmak yerine çocuklara sorular sorarak merak duygusunu uyandırabilir. Bu nedenle öğretmenlerimize ‘bol bol anlatmayın, bol bol sorun’ önerisinde bulunuyoruz. Çocukların mesleği oyunculuktur ve uzaktan eğitimin içinde de mutlaka oyun olmalıdır. Böylece öğrenme eylemini bir çekim merkezi haline dönüştürebiliriz. Uzaktan eğitim sürecinde küçük yaş gruplarını sosyalleşme konusunda da desteklemek gerekiyor. Çünkü en çok sosyal gelişim yönünden eksik kalıyorlar. Öğretmenlerimiz ders aralarında çocukların arkadaşlarıyla sohbet etmesi için konular oluşturabilir, ya da birlikte oyunlar oynanabilir."
DHA
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.