Mü’minlerden öyle erler vardır ki, o gün Allah’a verdikleri sözde durdular
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Ahzâb Sûresi 22-25. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
22-Mü’minler ise (düşman) topluluklarını görünce: “Bu Allah’ın ve Resûlünün bize va‘d ettiği şeydir; Allah ve Resûlü doğru söylemiştir!” dediler. Ve (bu vâ‘d olundukları şeyi görmeleri) onları ancak îmanca ve teslîmiyetçe artırdı.
23-Mü’minlerden öyle erler vardır ki, (o gün) Allah’a verdikleri sözde durdular. Öyle ki onlardan kimi adağını yerine getirdi (şehîd oldu), kimi de (şehîd olmayı) bekliyor! Fakat (onlar) hiçbir şekilde (verdikleri sözü) değiştirmediler. (*)
24-Tâ ki Allah, doğru kimseleri sadâkatleriyle mükâfâtlandırsın, münâfıklara da dilerse azâb etsin, yâhut (tevbe ederlerse) tevbelerini kabûl etsin! Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.
25-Hâlbuki Allah, inkâr edenleri (kendi) öfkeleriyle geri çevirdi; hiçbir hayra (zafere) eremediler. Allah ise, savaşta (galip gelmeleri için) mü’minlere yetti. Çünki Allah, Kavî (pek kuvvetli)dir, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir.
26. Ve (Allah), ehl-i kitabdan, onlara (o müşrik ordularına) yardım edenleri (Kureyza yahudilerini), kalelerinden indirdi ve kalblerine korku düşürdü; bir tâifeyi öldürüyordunuz, bir tâifeyi de esir alıyordunuz.
27. Ve (Allah) onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız biryere (Hayber`e) sizi vâris kıldı. Çünki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.
(*) Enes bin Mâlik (ra) demiştir ki: “Amcam Enes bin Nadr’e, Bedir Savaşına katılamaması çok ağır gelmişti. Bunun üzerine o: ‘Hz. Peygamber (asm)’ın katıldığı ilk savaşa onunla birlikte katılamadım. Ama Allah’a yemîn ederim ki, eğer Allah bana Hz. Peygamber (asm) ile birlikte, bir savaş nasîb ederse, o zaman ne yapacağımı, Allah elbette görecektir!’ dedi. Ve başka birşey söylemekten çekindi. Nihâyet ertesi yıl, Hz. Peygamber (asm) ile Uhud Savaşına katıldı. Şehîd oluncaya kadar savaştı. Cesedi üzerinde seksenin üzerinde kılıç, mızrak ve ok yarası vardı. Öyle ki halam Rubeyy: ‘Kardeşimi ancak parmaklarının uçlarından tanıyabildim!’ demişti. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme, Enes bin Nâdr'e ve arkadaşları hakkında nâzil oldu.” (İbn-i Kesir, c. 3, 89)