Musa Kazım YILMAZ

Musa Kazım YILMAZ

Gençlikte Geçen Ömrün Değeri (2)

Ortalama insan ömrü genellikle 60-70 yaş arasındadır. Hz. Peygamber (s) bu konuda şöyle buyuruyor: (أعمارُ أمَّتي بينَ الستينَ والسبعينَ، وأقلُّهمْ مَنْ يَجُوزُ ذلِكَ) “Ümmetimin ömürleri 60 ila 70 yıl arasındadır. Ümmetimden az bir kısım bunu aşar.[1] Bu iki sayının ortalaması 65 yaştır. Dikkatle baktığımız zaman çocukluk dönemi sıfır yaştan başlayıp 14 yıl sonra bitiyor. Gençlik yaşı da 15’ten başlayıp 40’ta bitiyor. Orta yaş ise 41’den başlayıp 50 yaşında sona eriyor. Yaşlılık dönemi de 51 yaşından başlayıp ömrün sonuna kadar devam ediyor. Bu duruma göre gençlik dönemi, sadece en aktif ve en güçlü dönem değil, aynı zamanda insan ömrünün en uzun ve en bereketli dönemidir.

Kur’an’da Gençlere Yönelik Mesajlar

Gençlik dönemi insan ömrünün en bereketli ve en üretken dönemi olunca İslam’ın da bu döneme büyük önem verdiğini görüyoruz. Bu meyanda İslam her zaman gençleri hayırlı hizmetlere yönlendirmiş ve kötülüklerden uzak durmaları için yoğun uyarılarda bulunmuştur. İslam aynı zamanda kahramanlık göstererek Allah yolunda ve peygamberlerin izinde yürüyen gençleri övmüştür. Allah şöyle buyuruyor: (فَمَا آمَنَ لِمُوسَىٰ إِلَّا ذُرِّيَّةٌ مِّن قَوْمِهِ عَلَىٰ خَوْفٍ مِّن فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِمْ أَن يَفْتِنَهُمْ وَإِنَّ فِرْعَوْنَ لَعَالٍ فِي الْأَرْضِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الْمُسْرِفِينَ) “Firavun ve onların önde gelenleri kendilerine işkence ederler diye Musa’ya, onun kavminden sadece bir avuç insan iman etti. Çünkü Firavun gerçekten ülkede otorite ve baskı sahibiydi. O gerçekten aşırı gidenlerdendi.”[2] Bu ayetten anlaşıldığına göre, Musa’nın (as) gösterdiği bunca mucizelere rağmen Firavun’un kavminden sadece birkaç serdengeçti genç iman etmiştir. Çünkü iman eden, her türlü işkenceyi ve en sonunda da ölümü göze almalıydı. İşte sadece birkaç yiğit genç ölümü hakir görerek bu işkenceye maruz kalmayı göze almıştır.

Diğer taraftan Allah, toplumu inkârcılık girdabına sürükleyen müşrik bir hükümdara karşı kıyam eden bir grup gençten sitayişle söz ediyor ve şöyle buyuruyor: (نَّحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَأَهُم بِالْحَقِّ إِنَّهُمْ فِتْيَةٌ آمَنُوا بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَاهُمْ هُدًى وَرَبَطْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ) “Onların haberini, sahih bir amaca uygun olarak sana biz aktaracağız. Gerçek şu ki: Onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi. Biz de onların hidayetlerini arttırmış ve kalplerini imanla sabit kılmıştık.[3]

Bu ayette yer alan (إِنَّهُمْ فِتْيَةٌ) ifadesi, gençlere yönelik bir övgü içerir. Müşrik bir hükümdara karşı kıyam eden bir grup gencin neler yapabileceklerine işaret ettiği gibi, gençlerin yaşlılardan daha cesur ve daha kahraman olduklarını da ifade ediyor. Nitekim başta Hz. Peygamber (s) olmak üzere bütün peygamberlere ilk inananların genç olmaları bu övgünün haklılık derecesini göstermektedir. Evet, Hz. Ebû Bekir (r) 38 yaşında, Hz. Ömer (r) 27 yaşlarında, Hz. Osman (r) 34 yaşlarında, Hz. Ali (r) 10 yaşlarında iman etmişlerdi. Aşere-i mübeşşereden olan ashap gençti. İman ettiklerinde Talha 15 yaşında, Zübeyr 16 yaşında, Sa’d b. Ebi Vakkas 17 yaşında, Said b. Zeyd 15 yaşında, Ebû Ubeyde 27 yaşında, Abdurrahman b. Avf 30 yaşlarındaydı. Yemen’e vali olarak tayin edilen Muaz b. Cebel 18 yaşlarında aksak bir delikanlıydı. Abdullah b. Mesud, Musab b. Umeyr, Erkam b. Ebi’l-Erkam, Hebbâb b. Eret ve diğerleri… İman ettiklerinde hepsi genç yaşta insanlardı.

Bunlar gösteriyor ki, Hz. Peygambe’e (s) iman edenlerin ekseriyeti gençti. Kureyş kavminin gençleri Hz. Peygamber’in (s) yanında yer alırken, çoğu ileri gelen yaşlılarının Bedir savaşında küfür üzere öldürülmeleri bunun en açık delilidir. Ayet, Ashab-ı Kehfin de bir grup inanmış genç olduklarını vurguluyor. Allah, gençlerin yaptıkları bu kahramanca fedakârlığa karşı onların imanlarını arttırmış ve onları imanda sabit kılarak kalplerini hem Allah’a hem birbirine bağlamıştır.

Geleceği İnşa Edecek Olan Gençlere Bir Babanın Öğütleri

Kuşkusuz topluma liderlik yapacak ve toplumun geleceğini inşa edecek olan insanlar gençlerdir. Böyle bir özelliğe sahip olan gençler ise, ancak çocuklarına iyi bir eğitim vermiş olan ailelerde yetişir. Bu yüzden, İslam’da en değerli aileler çocuklarının eğitimine ve islamî terbiyesine değer veren ailelerdir. Çünkü çocukların iyi yetiştirilmeleri anne-babanın sorumluluğundadır. Eğer anne-baba çocuğuna gerekli terbiyeyi vermeden onu okula gönderirse öğretmenin yapacağı pek fazla bir şey olmayabilir. İyi terbiye görmemiş bir çocuğun büyüyüp de çeşitli suçlara karıştıktan sonra bir gün dönüp babasına, “Baba neden küçükken bana İslamî terbiye vermedin?” derse babanın ruhen nasıl yıkılacağını tahmin etmek zor değildir.

Dikkat ettiğimiz zaman Kur’an-ı Kerim’in, babaları çocuklarıyla ilgilenmeye ve onlara iyi bir terbiye vermeye davet ettiğini görüyoruz. Allah Taala, Lokman’ın (as) kıssası üzerinden babalara ve gençlere önemli mesajlar veriyor. Özellikle geleceği inşa edecek olan gençlerin hangi vasıflara sahip olmaları gerektiği konusunda ciddi uyarılarda bulunuyor. Kur’an’da yer alan kıssada, Hz. Lokman (as) oğlunu karşısına almış, ona nasihat ediyor. Bütün babalara örnek teşkil eden nasihatleri şunlardır:

Yavrucuğum, Allah’a ortak koşma. Yani, Allah’tan başkasına ilahlık nispet etme. Çünkü her türlü ortak koşma, korkunç bir zulümdür.”[4]

Yavrum! Yapıp ettiğiniz o şeyler, isterse bir hardal tanesi kadar olsun, ister bir kayanın bağrında, ister göklerin derinliklerinde, ister yerin altında saklı bulunsun, Allah onu bulup ortaya çıkarır. Çünkü Allah her şeye ilmiyle nüfuz eder. O her şeyden haberdardır.”[5]

Oğlum! Namazı kıl. Her zaman iyi ve doğru olanı önerip kötü ve yanlış olandan sakındır ve başına gelenlere göğüs ger. Şüphesiz bütün bunlar, kararlılık ve direnç isteyen işlerdendir.”[6]

Kasıntılık yapıp insanlara karşı böbürlenme ve yeryüzünde çalım satarak dolaşma. Zira unutma ki, Allah kendini beğenmiş kibirli insanı sevmez.”[7]

Yürüyüşünde dengeli ol ve sesini yükseltme. Unutma ki, seslerin en çirkini eşeğin sesidir.[8]

Bunlar oğlunu seven, onun dünya ve ahiret hayatında mutlu olmasını isteyen bir babanın oğluna öğütleridir. Kuşkusuz bu öğütler, bütün baba ve evlatlara yöneliktir. Çünkü yarını inşa edecek olan bir şahsiyetin öncelikle şirkten uzak durması, bu dünyada var olmasına sebep olan iki saygın varlığa hürmet etmesi ve onlara iyilikte bulunması, kulluğunu hakkıyla yerine getirmesi, Allah’a isyan etmekten korkması, onun emirlerini başkalarına tebliğ etmesi ve kibirden uzak durması gerekir.

17. ayette sıralanan öğütler, insanın iyi ve itaatkâr bir kul olması için gereken örnek davranışlardır. “Oğlum! Namazı kıl” öğüdü, Allah’a kul olmanın en üst düzeyini ifade eder. Çünkü namaz ibadetin fihristesi hükmündedir. “Her zaman iyi ve doğru olanı önerip kötü ve yanlış olandan sakındır” kısmı, toplumsal davranışlar karşısındaki kulluğun gerektirdiği yapıcı tutumu ifade eder. “Başına gelenlere göğüs ger” kısmı ise, maddî ve sosyal çevreden gelen sıkıntıları, belâları birer imtihan kabul edip metanetle karşılama anlamına gelen sabretmeyi öğütler.

18-19. ayetlerde ise kaçınılması gereken olumsuz davranışlardan örnekler verilmektedir. Özellikle kendini beğenmişlerin başka insanları aşağılayıcı tutumlarına dikkat çekilmiş, böylelerin Allah sevgisinden mahrum kalacakları uyarısında bulunulmuştur.[9] Hz. Peygamber’in (s) (لا يدخلُ الجنَّةَ من كانَ في قلبِه مثقالُ ذرَّةٍ مِن كِبْرِ) “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremeyecektir[10] hadisi, kibirli insanların ne kadar Allah’ın rahmetinden uzak kaldıklarını en iyi şekilde ifade eder.

(Devam edecek)

[1] Tirtmizî, Sünen, Zühd, 23.

[2] Yunus, 10/83.

[3] Kehf, 18/13.

[4] Lokman 31/13.

[5] Lokman, 31/16.

[6] Lokman, 31/17.

[7] Lokman, 31/18.

[8] Lokman, 31/19.

[9] Kur’an Yolu, 4/338.

[10] Müslim, Sahih, İman, 147.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum