Musa Kazım YILMAZ

Musa Kazım YILMAZ

Kur’an ve Sünnet’in Gençliğe Verdiği Değer (1)

Bilindiği gibi gençliğin bazı özellikleri var ki, bu özellikler ilk yaşlarda, orta yaş ve sonrasında bulunmaz. Her şeyden önce gençlik, zafiyet dönemleri olan çocukluk ve orta yaşlılık arasında olan ve insanoğlunun güçlü olduğu bir dönemdir. Gençler yarının adamları, geleceğin babaları ve gelecek nesillerin eğitmenleridir. Dolayısıyla toplumun en ağır işleri onların omuzlarındadır. Başka bir deyimle, gençler hayatın tüm sorumluluklarını ve ağırlıklarını omuzlayan kişilerdir. Dolayısıyla, gençlerin iyi yetişmeleri ve kötülüklerden uzak kalmaları halinde toplum düzelir. Gençler kötü yollara düştüklerinde gelecek nesiller de zayi olur.

Bazıları gençliğin 35 yaşında sona erdiğini, kimisi de 50 yaşına kadar devam ettiğini söylemişlerse de, Kur’an’ın da işaret ettiği gibi gençlik dönemi, insan ömrünün yaklaşık 15 yaş ile 40 yaş arasında geçen bir dönemini ifade eder. Başka bir deyimle, gençlik ergenlik yaşından başlar, 40 yaşına kadar devam eder. Çünkü insan 40 yaşına kadar hem bedenen hem zihnen gelişme gösterir.

Allah şöyle buyuruyor: (حَتَّىٰ إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَىٰ وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ) “Biz insana anne-babasına karşı iyi davranmasını vasiyet ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Nihayet tam olgunluğa erişip de 40 yaşına ulaştığında ‘Rabbim, bana ve ana- babama sevk ettiğin nimetler için şükretmemi ve rızanı kazanacak iyi işler yapmamı nasip eyle’ der.”[1] Ayette yer alan (حَتَّىٰ إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ) kısmı, kişinin bedenen olgunluğa erişmesi ve kuvvetli hale gelmesini ifade eder. (وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً) kısmı ise, anlayış ve idrak bakımından olgunluğa erişmesi ve aklının kemale ermesini ifade eder.

Gençlik dönemi insan hayatının en güzel ve en güçlü dönemi olması hasebiyle İslamiyet gençliğe ve gençlere büyük önem vermiştir. Çünkü gençler, toplum hayatının ana damarı hükmündedirler. Toplumu geliştiren, ilerleten, topluma yeni hamleler yaptıran ve kutsal davaları omuzlayan gençlerdir. Bir toplumu ayakta tutan, gelecek vadeden projeleri üreten ve fikirleri hayata geçiren, gençlerin kalpleri ve beyinleridir. Evet, tarih boyunca İslam davasının ağır yükü ve sorumlulukları, maddi ve manevi pisliklerden uzak duran, iyi terbiye görmüş ve kalbi imanla dolu olan gençlerin omuzlarında geleceğe taşınmıştır.

Gençlik Döneminin Merhaleleri

İnsanoğlu dünyaya geldiği andan itibaren birçok merhalelerden geçmektedir. Bu merhaleleri şöyle sıralayabiliriz:

a) Güçlülük ve Üretkenlik dönemi: İnsanoğlu zayıf olarak ve hiçbir şeyi bilmez halde dünyaya gelir. Sonra yavaş yavaş büyür ve büyüdükçe güçlenir. Bedeni güçlenir, duyguları gelişir; olgunluk yaşına erişinceye kadar ruhsal ve bedensel gelişme devam eder. Allah Taala insanın bu hayat serüvenine işaret ederek şöyle buyuruyor: (وَاللَّهُ أَخْرَجَكُم مِّن بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْئًا وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ) “Sizi analarınızın karnından hiçbir şey bilmez halde çıkaran, belki şükrederler diye sizin için işitme, görme ve idrak edip anlama kabiliyetini takdir eden yine Allah’tır.”[2] Ayet, insanın Allah tarafından nasıl yavaş yavaş ve belli bir süreç içinde güçlü hale getirildiğini ifade ediyor. Ayette geçen (الْأَفْئِدَة) kelimesinden maksat, merkezi insan kalbi olan anlama ve idrak etme kabiliyetidir. Bazılarına göre bundan maksat insanın kalbi ve beynidir.

Gerçekten bizler hiçbir şey bilmez halde dünyaya geliyoruz. Sonra Allah işitmemizi, görmemizi ve düşünüp anlamamızı sağlayan cihazlar ihsan ediyor. Bütün bunların karşılığında, onu tanımamızı, ona kulluk yapmamızı ve ona şükretmemizi istiyor. Gençlik dönemi canlılık ve güç dönemi olunca toplum, gençlerden her zaman çok şey bekliyor. Hayatı ilgilendiren tüm başarılar gençlikten beklenir. Çünkü uygarlığın maddi ve manevi mimarları hep gençlerden yetişiyor. Bu yüzden toplumda yaşayanlar, umutlarını hep bu üretken ve güçlü gençlere bağlıyorlar. Haksız da değiller; çünkü geleceği inşa eden tüm işlerin mimarları gençlerdir.

b) Ömrün En Hayırlı Dönemi: Hiç şüphesiz güçlü ve üretken olan gençlik dönemi insan ömrünün en hayırlı ve en faydalı dönemidir. Zira bu dönem, hem bedensel gücün hem de hissiyatın çok güçlü olduğu aktif bir dönemdir. Cennet ehlinin 33 yaşındaki genç insanlardan oluşacağı yönündeki hadis de, bu üretken gençlik döneminin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Resûlüllah (s) şöyle buyurdu: ( يدخل أهل الجنة الجنةَ جُرْداً مُرْداً مُكَحَّلين أبناءَ ثلاثين أو ثلاثٍ وثلاثين سنةً ) “Cennet ehli cennete, gözleri sürmeli, sakal ve bıyıkları çıkmamış 30 veya 33 yaşındaki gençler olarak gireceklerdir.[3] Bu öyle çekici bir dönemdir ki, küçükler bir an önce o döneme kavuşmak istiyorlar. Yaşlılar da bir daha o döneme geri dönmek istiyorlar. Hatta yaşlanan şairler gençliğin bu dönemini şiirlerine konu ederek o döneme dönmeyi temenni etmişlerdir. Şair Ebu’l-Atâhiye bir şiirinde şöyle der:

بكيْتُ على الشّبابِ بدمعِ عيني فلم يُغنِ البُكاءُ ولا النّحيبُ

فيَا لَيتَ الشّبابَ يَعُودُ يَوْماً فأُخبرَهُ بمَا فَعَلَ المَشيبُ

Ağladım gençliğe, gözyaşlarıyla;

Fakat fayda vermedi, ne ağlamak ne de feryat…

Keşke gençlik bir gün geri dönseydi de,

Yaşlılığın başıma neler getirdiğini ona haber verseydim.

Fakat gençlik dönemi devam etmiyor. Buna işareten Allah bir diğer ayette şöyle buyuruyor: (اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِن بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِن بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً يخْلُقُ مَا يَشَاءُ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْقَدِيرُ) “Başlangıçta sizi güçten yoksun bırakan, bu yoksulluğun ardından sizi güçlü kuvvetli kılan, bu dönemin ardından sizi tekrar zayıflığa ve ihtiyarlığa mahkûm eden yine Allah’tır. Zira o her şeyi bilendir ve mutlak kudret sahibidir.”[4]

Bu ayette dikkatler insanın geçirdiği yaratılış safhalarına çekiliyor. Önce topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir kan pıhtısından yaratılan insanın anne karnında insan şekline gelip zayıf bir şekilde dünyaya geldiğini, sonra gençlik döneminde güçlendiğini, daha sonra yaşlılık döneminde tekrar zafiyete büründüğünü ifade buyuruyor. Kur’an bu ayette ayrıca şunu vurgulamak istiyor: “Yaratma sanatında bu kadar kudret sahibi olan Allah’ın sizi öldükten sonra diriltemeyeceğini mi sanıyorsunuz?

Bediüzzaman, gençliğin insanın başına bela olmaması için gençleri sıkı şekilde uyarmıştır. Müteaddit yerlerde bütün şefkatiyle gençlere şu mesajı veriyor:

"Sizdeki gençlik katiyen gidecek. Eğer siz daire-i meşruada kalmazsanız, o gençlik zayi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem ahirette kendi lezzetinden çok ziyade belâlar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslamiye ile o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak, iffet ve namusluluk ve taatte sarf etseniz, o gençlik manen bâkî kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebep olacak.”[5]

[Devam edecek]

[1] Ahkâf, 46/15.

[2] Nahl, 16/78.

[3] Tirmizî, Sünen, Cennet, 8; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/24.

[4] Rûm,i 30/54.

[5] Sözler,13. Söz, İkinci Makam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum