Şahin DOĞAN
Mustafa İslamoğlu, Abese Suresi ve İlmi Tutarlılık
“Mantık bilmeyenin ilmine güven olmaz.” Böyle diyor Hüccet-ül İslam İmam Gazali Mustasfa adlı klasik eserinde. Çünkü mantık ilminin en önemli prensiplerinden birisi daha doğrusu birincisi tutarlılıktır-çelişmezliktir. Konumuz Abese Suresinin ilk iki ayeti. Mustafa İslamoğlu bu ayetlerin yorumunda sarih bir mantık ihlali, açık bir tutarsızlık, bir ilkesizlik haleti içindedir. Bakınız “Yahudileşme Temayülü” isimli eserinde ilkin ayeti nasıl yorumlamaktadır. Birlikte okuyoruz:
“O (peygamber) surat astı ve yüz çevirdi, kendisine ama geldi diye… (Abese 1-2) …Onu beşer olmaktan çıkarıp melekleştirmeye kalkacak olanlara daha o günden bir uyarı olsun diye Kuranın ölümsüzleştirdiği kimi olaylar vardır. Kuran bu olayları gerekçe göstererek adeta onun beşeriliğine karşı girişilecek suikastleri önlemek istemektedir. Abese suresinin ilk ayetleri işte bu olaylardan birini ele alır. Birçok kanaldan gelen sahih bir rivayete göre Hz. Peygamber müşrik Mekke’nin hatırlı reisleriyle konuşmaktadır. Onlardan birinin gönlünü İslam’a ısındırmayı istemekte, bunun Mekkedeki ortamı İslam’ın lehine çevireceğini düşünmektedir. O sırada büyük annesine nisbetle Abdullah İbni Ümmü Mektum diye anılan görme özürlü Abdullah bin Şureyh kendisine yaklaşır ve Kuran’ın kimi ayetlerinin tekrarını yada açıklamasını ister. Diğerleriyle olan diyalogunun kesilmesinden rahatsız olan Hz. Peygamber ona surat asar ve oradan uzaklaşır. Şu uyarı (Abese, 1-10) ayetleri işte bu olay üzerine iner. Bu olaydan sonra Hz. Peygamber amayı her gördüğünde “gel ey rabbimin kendisi yüzünden beni azarladığı adam” diye karşılayacaktır. Bu ayet Kur’an’ın kaynağının ilahi olduğunun sayısız delillerinden biri olma işlevini görüyor. Eğer vahiy ölümsüzleştirmemiş olsaydı bu olay olmamış gibi unutulup gidecekti…” (M.İslamoğlu, Üç Muhammed, s.290-291, Denge Yay)
Bu yorum daha isabetli bir deyişle bu yaklaşım başta Ehl-i Sünnet olmak üzere bütün cumhur-u ulemanın sahih olan ortak yorumu, ortak yaklaşımıdır. Ve sahabe neslinden bu yana ayet bütün ümmet tarafından böyle anlaşılmış, yorumlanmış ve sonraki nesillere aktarılmış. Zaten gerek ilgili ayetlerin anlam örgüsü (siyak/sibak) gerekse konuyla alakalı sahih rivayetler başka türlü yorumlamanın imkansız olduğunu ispatlıyor gibi. İslamoğlu mezkur eserinde böyle yazdığı halde nedense mealinde çok daha farklı, çok daha ‘şaz’ ve bu düşüncesiyle taban tabana zıt olan şeyler söylüyor. Yine birlikte okuyoruz:
“O (KİBİRLİ ADAM) surat astı ve sırtını dönüp uzaklaştı, yanına ama geldi diye... (Abese 1-2) …Abese suresindeki ayetlerin öznesinin Hz. Peygamber olduğu ittifakla söyleyen klasik tefsirin tercihinde Muvatta ve Tirmizi’nin Sünen’inde nakledilen nüzul sebebi rivayeti belirleyici olmuştur. Fakat Tirmizi rivayeti sorunludur… İlk iki ayette özneden “o” diye söz edilirken müteakip ayetlerde “sen” diye söz edilmektedir. Bu da ilk iki ayetle son iki ayetin öznelerinin farklı olduğunu gösterir. Özetle 1 ve 2. ayetteki muhatap yani ‘yüzünü ekşiten adam’ Velid bin Muğire ve/veya Ubey Bin Kab, 3 ve 4. ayetteki muhatap ise Hz. Peygamberdir.” (M.İslamoğlu, Hayat Kitabı Kur’an, s.1221-1222, Düşün Yay, Nisan 2012)
İslamoğlu, birinci kitabında meşhur ve sahih olan yoruma katılırken katılmak şöyle dursun onu ateşin bir üslupla benimseyip müdafaa ederken mealinde bu yorumdan vazgeçip tam tersi bir yorumu tercih eder. Vazgeçtiğini biz söylüyoruz çünkü kendisi önceki yorumunun yanlış olduğunu dolayısıyla onu terk edip ilgili yoruma sıçradığını söylemiyor ve böyle bir beyanatı da henüz yok. Önceki yorumunda yüz ekşiten kişinin Hz. Peygamber olduğunu söylerken, sonraki yorumunda bu kişinin Velid bin Muğire ve/veya Ubey Bin Kab olduğunu söylüyor. Yine önceki yorumunda “birçok kanaldan gelen sahih bir rivayet” diyor, sonraki yorumunda “rivayet sorunludur” diyor. İmdi biz okuyucular hangisine inanacağız. İslamoğlu’nun Abese Suresiyle ilgili doğru ve sahih görüşü birincisi mi, ikincisi mi? Hazretin bununla ilgili kamuoyunun huzuruna çıkıp net bir açıklama yapması gerekmez mi? Eğer böyle devam ederse açık bir mantık ihlali, ilmi tutarsızlık ve ilkesizlik yakasını bırakmayacak gibi.
Eğer tercih edilen bu ikinci yorumun İslamoğlu’nun kendine has özel ve orijinal bir buluşu olduğunu zannediyorsanız çok yanılıyorsunuz zira Şii müfessirlerin kahir ekseriyeti bu ikinci yorumu tercih eder. Çünkü onlara göre birinci yorum yani abese (yüz ekşitme) peygamberlerin hem masumiyetine hem de ismet sıfatına terstir. Dolayısıyla böyle bir davranışın Hz. Peygambere izafe edilmesi kabul edilemez. (Bkz: Tabatabai, El-Mizan, XX. 223) Peki islamoğlu bunu bilmiyor mu? Bilmez olur mu hiç! Hem de çok iyi biliyor. Şianın görüşü deyip kaynak verse Şii damgası yemekten korkuyor muhtemelen.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.